12 Temmuz 2006 21:00

Beş yıldızlı otelde eğitim toplantısı!

İzmir'de beş yıldızlı bir otelde başlatılan aile hekimliği uyum eğitimi, sağlık çalışanlarının tepkisine neden oldu. Söz konusu toplantının birinci basamak sağlık hizmetlerinin tasfiyesine yönelik olduğunu belirten sağlık çalışanları, eğitim çalışmasının acil olarak durdurulmasını istedi.

Paylaş
Aile hekimliği uygulamasında pilot illere dahil edilen İzmir'de İl Sağlık Müdürlüğü, "Aile hekimliği uyum eğitimi"ni beş yıldızlı otellerde ve kapalı kapılar ardında vermeye başladı. Beş yıldızlı Balçova Princess Otel'de verilen eğitime katılan hekimlere sistem uygulamaya konulduktan sonra aile hekimliğini kabul etme zorunluluğunun getirilip getirilmeyeceği konusunda net bir bilgi verilmezken; İl Sağlık Müdürlüğü'nün sağlık kurumlarına kontenjan göndererek katılımı fiili olarak zorunlu tuttuğu belirtiliyor. Sağlıkta Dönüşüm Projesi ve Aile Hekimliği'ne karşı sağlık çalışanlarının mücadelesi ise devam ediyor. Dün, Balçova Princess Otel önünde toplanan İzmir Tabip Odası, SES, Türk Sağlık Sen, Pratisyen Hekimlik Derneği, Türk Hemşireler Derneği ve Hasta Hakları Derneği, "Aile hekimliği uyum eğitimi"nin, birinci basamak sağlık hizmetlerinin tasfiyesine yönelik bir toplantı olduğu uyarısında bulundu.

Görev verilmeyecek Protesto eylemine katılan Tabip Odası, sendikalar ve dernekler adına açıklama yapan Pratisyen Hekimlik Derneği İzmir Şube Başkanı Hasan Değirmenci, İzmir'deki eğitim toplantılarında, eğitim çalışmasına katılmayan hekimlerin birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışamayacağının açıkça söylendiğini belirtti. Kurs materyallerinin önemli bir bölümünün sağlık ocaklarında çalışmamış ve birinci basamak sağlık hizmetini tanımayan 'uzmanlar' tarafından hazırlandığını kaydeden Değirmenci, "Birinci basamak sağlık hizmetinin profesyonelleri pratisyen hekimler ve ekip arkadaşları, hemşire, ebe, sağlık memuru, teknisyenler ve eczacılardır" dedi.

Durdurulmalı Eğitim toplantısının beş yıldızlı bir otelde ve kapalı kapılar ardında yapılmasını eleştiren Değirmenci, "Bu toplantılar birinci basamak sağlık çalışanları için zaman kaybı, ülke kaynakları açısından da israftan başka bir şey değildir. Bu eğitim göz boyamadan ibarettir" değerlendirmesinde bulunarak, İl Sağlık Müdürlüğü'nün aile hekimliği uyum eğitimini acil olarak durdurmasını istedi. Eylemde İzmir Tabip Odası Başkanı Suat Kaptaner ve Türk Sağlık-Sen İzmir Şube Başkanı Ahmet Doğruyol da, aile hekimliğini protesto eden birer konuşma yaptı.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Norm kadro ne getirecek, ne götürecek?- 4 -
   GATS'tan norm kadroya Avukat Hasan Hüseyin Evin: GATS kısa adlı Hizmet Ticareti Genel Anlaşması, Dünya Bankası'nın "yapısal uyum" programı ve IMF'nin talimatıyla yapılan "Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması" , "Yerel Yönetim Reformu" , "Esnek Çalışma"yı esas alan İş Yasası ve "Norm Kadro" düzenlemeleri, hizmetler sektörünün tekelleşmiş yerli ve yabancı sermaye şirketlerine devrini sağlamak için uygulamaya konulan sistematik bir bütünü oluşturuyor. Norm kadro uygulaması da kamu hizmetlerinin uluslararası tekellerin etki alanına açılması uygulamalarının bir parçasıdır. Kamu Yönetimi Temel Kanunu gereği, Kamu kurum ve kuruluşları, kanunlarla kendilerine açıkça görev olarak verilmeyen ve kuruluş amacıyla doğrudan ilgili olmayan alanlarda işletme kuramaz; mal ve hizmet üretimi yapamaz, bu amaçla personel, bina, araç, gereç ve kaynak tahsis edemez. (Madde: 5/l) Aynı yasaya göre merkezi idarenin kamu hizmetleri ile ilgili yetki ve sorumluluklarından biri de kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri arasında iletişim ve işbirliğini sağlayıcı mekanizmalar oluşturmak, HİZMET VE İŞLEV KAPASİTELERİNİ GELİŞTİRMEK, olarak belirtilmiştir. Bu düzenlemeden anlaşılacağı gibi kamu kurum ve kuruluşları hizmet üretiminden tamamen çekilecektir. Merkezi yönetimin üstlendiği hizmetler dahil olmak üzere birkaç istisna dışında (Milli Savunma, Genel Emniyet hizmetleri vb.) tüm hizmetler yerel yönetimlere ve oradan da şirketlere devredilecektir. 5393 Sayılı Belediyeler Kanunundaki "yapar" veya "yaptırır", "işletir" veya "işlettirir" gibi ifadeler tüm hizmetlerin özelleştirilebileceğinin göstergesidir. Belediyeler, Bağlı kuruluşlar ve mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro esaslarına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının 17. maddesine göre; Memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi zorunlu olmayan hizmetlerin hizmet satın alma yoluyla karşılanması esastır. Maddedeki hizmet satın alma esası ve maliyetlerin düşürülmesi ilkesi gereği, belediye ve bağlı kuruluşlarda çalışmakta olan emekçilerin sayısındaki azalmanın ardından aynı işin daha az personelle yapılması suretiyle maliyetin düşürülmesini gerektirecektir. Bunun sonucu olarak da giderek emekçiler iş güvencelerini yitirecekler, kadrolar emeklilik, ölüm, istifa vb. nedenlerle boşaldıkça iptal edilecek ve yerel hizmetler de tamamen özelleştirilecektir. Yakın gelecekte şu anda belediyelerin ürettiği hizmetlerin tümü özel şirketlerin elinde olacaktır. Halkımız şimdilerde eğitim ve sağlık gibi hizmetleri satın alırken çok yakında su dağıtımından elektrik dağıtımına, temizlik hizmetinden atık ve kanalizasyon hizmetlerine, kent içi ulaşım hizmetlerinden kültür sanat hizmetlerine kadar bütün hizmetleri tekel fiyatlarıyla satın almak zorunda kalacaktır. Bütün hizmetler şirketlerden satın alınacağı için de Belediye, Bağlı Kuruluşlar ve Mahalli İdare Birlikleri personeli de hizmet satan şirketlerin işlerini görür hale geleceklerdir.


Yasaları zorlayacağız Atilla Pasin (Belediye İş İzmir 6 No'lu Şube Başkanı): Norm kadro özelleştirme programının bir devamı. Büyükşehir hariç bütün her yerde var olan kadronun dörtte biri beşte biri oranında düşük bir kadro geldi. Örneğin bizim Bornova'da 344 çalışanımız var. 160 kişilik kadro geldi. 980 tane kadrolu şoförümüz çalışıyor. 198 tane norm kadro geldi. Bornova'da 500 bin kişi yaşıyor. Gündüzleri 1 milyona yaklaşıyor bu nüfus. 160 tane daimi işçi ne yapabilir. Hizmet ihalesine yönelecekler. Buralarda çalışan işçiler mağdur olacak. Sendikasızlaştırılacak. Asgari ücretle çalıştırılacak bütün bunların sonuçları halka yansıyacak. On yıldır vizeli işçi olarak çalışıyor benim işçilerim Bornova'da ve diğer bir çok belediyede. Vizeli işçi, geçici işçi tanımlamasını da biz doğru bulmuyoruz böyle bir tanım zaten yasada yok. Bir takım yetkililerle sözlü yapılan görüşmelerde 'yok ya biz işçi çıkarın demiyoruz' diyorlar. 'Bir yönetmelik göndereceğiz bir haftaya gelir' dediler. Bir aydır gelmedi. Yasanın uygulanıp uygulanmaması sınıfın duruşuna bağlı. Biz yasaları zorlayacağız. Haklarımızı örgütlülüğümüzü koruyacağız. Bulunduğumuz alanların özellikle taşeronlaştırılmaması, özelleştirilmemesi için gayret sarf edeceğiz. Varlık nedenimiz bu. Ya taşeronlar bitecek ya da sendikalar. 5 yıl içinde böyle bir sendikacılık sistemiyle giderse genelde sendikalar biter. Taşeronculuğa yönelik fiili uygulamaları durdurmak, durdurulamıyorsa taşeronları örgütlemek, bu alanda örgütlülüğü sağlamak gerekiyor.


Amaç örgütlenmeyi engellemek Süleyman Karakaya (Belediye-İş İzmir 2 No'lu Şube Başkanı): Norm kadronun esası itibariyle hedefi örgütlenmeyi engellemek. Devlet artık kurumlarına işçi almıyor. Fabrikalarını elden çıkarıyor. Halka vereceği hizmeti, kamu hizmetlerini yerel yönetimler aracılığı ile verecek. Özellikle bizim örgütlü bulunduğumuz İzmir Su Fabrikası (İZSU) kârlı bir yer, altyapısı hazır. Tüm şirketlerin gözü buralarda. 180 kişi gibi bir kadroyla sınırlandırmışlar. Burada geçici işçi yoktu. Çevre belediyelerle birlikte geçici işçi konumuna gelenler de var. Bunların valilik vizesi bitimlerinde sıkıntılar yaşanacak. Tamamen dışarıdan hizmet satın alınacak. Çıkan yasaya karşı genel hizmetler işkolunda örgütlü tüm sendikalar birlikte mücadele etmeli.


IMF'nin politikası Mehmet Çınar (Genel-İş İzmir 5 No'lu Şube Başkanı): Norm kadro uygulaması IMF'nin, Dünya Bankası'nın politikasıdır. Yerel yönetimler yasası çıktığında norm kadro meselesini de içinde barındırıyordu ama uygulanmadı. Ve sendikalar, çalışanlar bu olaya sessiz kaldı. Son aşamada 22 Nisan'da alınan bakanlar kurulu kararıyla bütün belediyelere tebliğ edildi. Norm kadronun işçiler açısından anlamı taşerondur. Yasanın mantığı belediyeleri birer şirket, holding gibi yönetmektir. Norm kadro sadece işçileri değil memurları da taşerona havale ediyor. Bu saldırının çok yönlü, sendikaları ve örgütlülüğü bitirmeye yönelik. Her ne kadar sendikaların bu uygulamaya yasal anlamda itirazları varsa da, mahkemelerden sonuç alınamayacağını düşünüyorum. Sonuç alacağımız yer işyerleri ve işçilerdir. İşçilerin taşeronlaştırma uygulamalarına karşı örgütlü gücüyle karşı koyması gerekiyor. Başta genel hizmetler işkolundaki sendikalar olmak üzere bütün sendikaların birlikte hareket ederek bu saldırıya karşı çıkması gerekiyor.


Haklar gaspedilecek Can Bahadır (Genel-İş İzmir 3 No'lu Şube Sekreteri): Norm kadro uygulaması, belediye çalışanlarının bugüne kadar mücadelelerle elde ettiği hakların tamamını gasp edecek. Belediyelerin kamu hizmetini ve çalışanların iş güvencesini ortadan kaldıracak, sözleşmeli personel statüsü yaygınlaştırılacak. Belediyelerdeki Norm Kadro uygulamasının asıl amacı, belediyelerin halka götürdüğü hizmetleri serbest piyasa koşullarına açarak müteahhitlere daha fazla rant sağlamak. Özelleştirme ve taşeronlaştırmanın önünü açarak IMF'nin talepleri doğrultusunda belediyeleri uluslararası şirketlere peşkeş çekmek anlamına geliyor. Bizler, emekçi sınıfın tüm güçleriyle birleşerek, sınıf mücadelesi temelinde örgütlerimizi seferber ederek, sermaye güçleri karşısında en geniş emekçi birliğini sağlayarak ve mücadeleci sendikal anlayışı hayata geçirerek bunlara karşı koymalıyız.


Özelleştirmeye zemin hazırlanıyor Ali Osman Kart (Hizmet İş İstanbul İETT Şube Başkanı): Norm kadro uygulanmasına karşıyım. İETT'de yaklaşık 11.000 işçi çalışıyor, norm kadro uygulaması sonucu bu sayı 5000'e düşürülecek, planlar böyle yapılıyor. İşçi sayısı ve memur sayısı azaltılıyor. Bu özelleştirmeye zemin hazırlamaktır. Ülke genelinde bu durumdan etkilenecek 110 bin işçi var, bunları nasıl çıkaracaksınız, siz kimin için çalışıyorsunuz, kimin vekillerisiniz. Burada yapılan bu alanların çok uluslu şirketlere açılmasıdır. Bu yasa uygulanırsa sendikaların yeniden örgütlenmesi lazım, özellikle taşeron şirketler çoğalacak buraların örgütlenmesi gerekiyor. Şimdi yüksek okul okuyanlar iş bulamıyor, temizlik işçisi olmak istiyor, bu durum bir düşünün. Çalışanların ekonomik standardını yükseltmek lazım. İşçiler, memurlar, halk buna karşı çıkmalı. Biz bu yasanın tüm uygulamalarına karşıyız.


Sosyal devleti tasfiye çabası Cafer Konca (Genel-İş İzmir 3 No'lu Şube Başkanı): Hükümet sosyal devleti tamamen tasfiye etme çalışması içerisinde. AKP, IMF ve Dünya Bankası'nın emir ve direktiflerini yerine getiriyor. Norm kadronun temelinde 657 sayılı yasa ile tanınan devlet güvencesini ortadan kaldırmak var. Bu yasanın altında taşeronlaştırma yatıyor. Taşeronlaştırma kâr demek, rant demek. Şu an belediyelerde çalışan işçilerin de taşerona mahkûm edilmesi demektir. Norm kadro yasası zaten yetersiz olan örgütlülüğü temelden sarsacak. Bu yasa ile ihaleler 6 ay veya 1 yıllığına imzalanacak. Siz 6 ay içinde hangi şirketi örgütleyeceksiniz. Örgütleseniz bile sendika geldiği için bir sonraki sözleşmede ihaleyi başka şirket alacak. Bu yasaya karşı yapay ayrımları bir tarafa bırakarak işçisiyle, köylüsüyle, işsizi ve memuruyla hep birlikte mücadele etmek gerekiyor.


Sendikaların tutumuna bağlı Hüseyin Ayrılmaz (Belediye-İş İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı): Norm kadro uygulamasının iptal edilmesi gerekir. Yılbaşına kadar ek bir genelgeyle işçilere dokunmama kararı alındı. Ancak önümüzdeki süreçte kadrolar tasfiye etmek için çaba sarf edecekler. İnsanlar tam olarak norm kadro uygulamasını kavramış değiller. Norm kadro uygulaması başlarsa artık kadrolu işçi kalmayacak. Norm kadro uygulamasıyla Hükümet aslında belediyelerdeki kadrolu işçileri şirketlere geçirerek örgütlülüğü de dağıtmaya çalışıyor. Belediyenin bütün hizmetleri taşeronlara verilmiş olacak. Bu uygulama engellenmezse sendikalarda yok olacak. Bu nedenle iş kolundaki sendikalar biran önce kendi aralarında çekişmeleri bir tarafa bırakıp norm kadro uygulamasına karşı tavır almaları gerekiyor. Buna memur sendikaları da dahil edilmelidir. Ya genel merkezler ya da konfederasyonlar biraraya gelmelidir. Belediye yönetimleri de bu uygulamadan hoşnutsuz. Çözülemeyecek bir sorun değil ama tamamen sendikaların tutumuna bağlı.


Dava sonucunu bekliyoruz Mehmet Karagöz (Genel-İş İstanbul 2 No'lu Bölge Başkanı): Norm kadro üyelerin nüfus oranına göre merkezi yapılanma doğrultusunda belirleniyor. Sendikaların örgütlülüğünü biterecek. Şu andaki var olan üyelerle ilgili bir sorun olmayabilir ama bundan sonra kadrolar merkezi yapının belirlediği sayıda alınacak. Bu da üç beş yıla kadar sendikaların üyesinin kalmayacağının göstergesidir. Bu uygulamayla belediyeler asli görevlerini kendileri yapmayacak ve taşeron eliyle yapacak. Norm kadro uygulamasına karşı sendikaların açtığı davanın sonuçlanmasını bekliyoruz, bu sonuca göre hareket edeceğiz. Norm kadroyla ilgili kitapçık bastık bunu dağıtacağız. İşlerini taşeronlar üzerinden yapacaklar. Çalışan işçiler kadrolu olmayacak ama aynı maliyet yine belerdiyelerin kasasından çıkacak. Ortada bir tasarruf yok yani ama işçileri sendikasızlaştırmanın bir yolu. BİTTİ

ÖNCEKİ HABER

'Hızlı ve etkili bir
   soruşturma bekliyoruz'

SONRAKİ HABER

Şimdiki hedef DT!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa