19 Temmuz 2006 21:00

Reha Çamuroğlu'nun
   "Vaka-i Şerriye"si

Bu yazarı hiç anmasaydım mı diyorsunuz? Olabilirdi. Ama arka kapağınıdaki sözlerin içtenliğine inanıp kitabı alanlar, okuyup bu kitapta bir murayilik, iki yüzlülük bulamayanlar yazarını doğru tanısınlar istedim. Reha Çamuroğlu'nun yazdıklarının yaşamıyla, davranışlarıyla çeliştiğini bilsinler istedim.

Ben bir yazarın yazdıklarıyla inançları ve yaşam anlayışı arasında bir bağ olduğuna inanırım. Belki bu yüzden daha çok heteredoksi incelemeleriyle tanınan Reha Çamuroğlu'nun son çalışması "Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vaka-i Şerriyye" adlı kitabı beni heyecanlandırdı. Yeniçeri ocağının kaldırılması sırasındaki öldürümlerin ve Bektaşi kırımının pek "hayırlı bir olay" (Vaka -i Hayriyye) sayılmaması gerektiğiyle ilgili yorumlar vardı gerçi, örneğin Reşat Ekrem Koçu, bu olayda pek çok masumun öldürüldüğünü söyler. Ama olaya doğrudan "kötü bir olay" (Vaka-i Şerriyye) diyen çıkmamıştı. Çamuroğlu, bu Yeniçeri kırımı ve hayırlı diye adlandırılış olayını, kitabın Giriş'inde yakın tarihimize bağlıyordu: "Elinizdeki kitapta 'Acaba öyle midir' sorusunu soracağız. Vaka-i Hariyye'nin tarihini yeniden yazmaya niyetimiz yok, yalnız yazılmış tarihlerin ışığı ya da karanlığında bu olaya bir de kendi gözlerimizde bakmaya çalışacağız. (...)Toplumumuz sıkça hayırlı olaylar yaşamaktadır. Ne yazık ki ben, bir türlü bu olaylarda bir hayır bulamayanlardanım. Bu nedenle, her türlü onaylanmış hayırlı olaya kuşkuyla yaklaşırım".

Devşirme Reha Çamuroğlu, "devşirme"nin insanî yanı olmadığını, devşirilen kişi üstünde bu olayın yarattığı sarsıntıları kendi aile tarihinden bir olayla açıklamaya çalışıyor: "(..)Tunceli-Mazgirt doğumlu olan dedem, Birinci Dünya Savaşı sırasında , kendisinin de bilmediği bir nedenle, babasını kaybeder. Annesi de -baba evine dönme koşulu olarak (?)- o sıralar 13 yaşında olan dedem ve 3 yaşında olan erkek kardeşini bırakarak kayıplara karışır. İki oğlan çocuğu kimsesizler kervanına katılırlar ve çok bilinen bir olaydır. 1919'da bir Türk kolordusu tarafından evlat edinilirler. Dedemin 'Sağ olsunlar, yoksa ölecektik' derken hissettiklerine ben de katılırım. Ama bu evlat edinilmenin de bazı sorunları vardır. 3 yaşındaki ve bugün adının Mustafa olduğundan başka hakkında hiçbir şey bilinmeyen erkek kardeşini kendinden ayırmak istediklerinde dedem direnir ve uğradığı ihtar sonucu bir gözü kör olur. Bugün 84 yaşındadır ve hâlâ kardeşini aramaktadır. Yaşamı boyunca kaskatı bir insan olmasında bu yaşananın ne kadar bir hissesi vardır acaba? Yeniçeriler de kaskatıydılar."

Yazarın görüşü Savaşmayı reddetmenin, antimilitarizmle ilişkisini kuran, Bektaşilikle lonca ilişkilerini sorgulayan, kitabına "Behey ahmaklar, boş yere canınızı neden telef edersiniz? Size gaza ve şehitlik diye yutturulan lafların aslı yoktur. Osmanlı padişahı kendi sarayında ve sefasına bakıyor. Efrenç kralı kendi cümbüşünde; sizin burada dağ başlarında, metrislerde canınızı telef etmenizin ne anlamı vardır" cümleleriyle giren yazar için ne düşünürsünüz? Dünya görüşü ne olabilir? Bu yazarın Alevilik bölgelerinde oy topladığı partinin sağcı, parti liderinin bin bir operasyonla ünlü eski bir polis şefi olduğu aklınıza gelir mi... Bugün o partiden ayrılan bu yazarın göz kırptığı partinin milliyetçi / ırkçı bir "ya sev ya terket" partisi olduğunu düşünüzde görseniz hayra yorar mısınız? Bu yazarı hiç anmasaydım mı diyorsunuz? Olabilirdi. Ama arka kapağındaki "Bir toplumun özgürlük ölçütü, içinde bir arada barışçı bir şekilde yaşattığı özgünlüklerdir. Özgünlüklerin yaşaması o toplumda şu veya bu şekilde katılımcılığı da teşvik edici olarak özgürlüklerin geliştirilmesinde iki yönlü bir rol oynayacaktır.1826'da Bektaşılik, Osmanlı toplumunda, puta taparlarla tapmayanları, şarap içenlerle içmeyenleri, domuz yiyenlerle yemeyenleri, bilmek isteyenlerle inanmak isteyenleri, her ikisini birden yapmak isteyenleri bir arada tutan ve boğazlaşmadan uzaklaştıran bir faktördü. Vaka-i şerriyye bu faktöre vurdu. Kısacası garip hayır anlayışımız var. Bu anlayışa son vermek gerekiyor. Böyle bir hayır anlayışına son vermenin bir yolu da, niçin Vaka-i Hayriyye'ye artık hak ettiği adı vermekten geçmesin?" cümlelerinin içtenliğine inanıp kitabı alanlar, okuyup bu kitapta bir murayilik, iki yüzlülük bulamayanlar yazarını doğru tanısınlar istedim. Reha Çamuroğlu'nun yazdıklarının yaşamıyla, davranışlarıyla çeliştiğini bilsinler istedim. Yazarın hayatı, her zaman yazdıklarına dahil değilmiş anlaşılan.

ÖNCEKİ HABER

MOR VE ÖTESİ'NDEN ANLAMLI MESAJ

SONRAKİ HABER

Bush döneminin polisiyesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa