Yunanistan’da tabansız hükümet
İşçilerin, emekçilerin ve ezilen toplumsal kesimlerin direniş ve tepkileri karşısında istifa etmek zorunda kalan Yorgo Papandreu hükümetinin yerine ana muhalefet Yeni Demokrasi Partisi, faşist LAOS partisi ve eski dışişleri bakanlarından Dora Bakoyanni’nin destek verdiği “geniş tabanlı” bir hükümet kuruldu. Koalisyon hük&uum
Papandreu’nun referandum sorununu gündeme getirmesiyle birlikte Yunanistan üzerindeki baskılarını artıran AB ve IMF, “Ya alınan kararlar uygulanır ya da iflas edersiniz, AB ve avroyu da unutun” tehditlerini açık bir biçimde dile getirdi. Hatta Fransız ve Yunan basını, Cannes’e çağrılan Papandreu’ya Merkel ve Sarkozy tarafından ağır hakaretler edildiğini duyurdu.
AB ve IMF uzun süreden beridir alınan ekonomik tasarruf paketlerinin hükümet ve ana muhalefet partisinin üzerinde anlaşacakları geniş tabanlı bir hükümet tarafından uygulanmasında ısrar ediyor, hatta şart olarak ön plana çıkarıyordu. Geniş tabanlı bir hükümet üzerinde anlaşana kadar 6. yardım diliminin dondurulduğu günler öncesinden zaten açıklanmıştı.
AB ve IMF’den yapılan en son açıklamada, geniş tabanlı bir hükümetin tasarruf paketlerini uygulayacağı yönünde taahhütte bulunması yeterli görülmedi. Yunanistan merkez bankasının, ekonomi bakanının PASOK ve Yeni Demokrasi Partisi başkanlarının altında imzalarının olduğu yazılı bir taahhüt istedi.
Geniş tabanlı hükümetin AB ve IMF tarafından kurdurulan bir hükümet olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Adı geniş tabanlı olsa da halk kitlelerinin, işçi ve emekçilerin sistem partilerinden kopuşunun devam ettiği göz önüne alındığında hiç de geniş tabanlı bir hükümet olmadığı ve olamayacağı ortada. İktidar ve ana muhalefet partisinin toplam oyları yüzde 36’ya düşmüş bulunuyor. Hükümet, IMF ve AB politikalarına karşı çıkan kesimler çoğunluğu temsil eder durumda. Dolayısıyla halkı temsil eden değil AB ve IMF politikalarını uygulama misyonunu üstlenen halk karşıtı bir hükümet konumunda.
ACI REÇETE ANLAŞMASI
26 Ekim anlaşması olarak adlandırılan ve Yunanistan’ın yüzde 50 oranında borçlarının silinmesini öngören anlaşma, kelimenin tam anlamıyla Yunan halkının boynuna boyunduruk asmakta, on yıllar boyunca acı reçeteleri ödemeye mahkum etmektedir. İşsizliğin ve yoksulluğun hızla büyüdüğü, tüm hakların gasbedilme noktasına geldiği, iyileştirme paketlerinin tam bir soygun ortamı yarattığı Yunanistan’da, AB ve IMF direktifleri ile kurulmuş bir hükümetin kısa süreliğine de olsa bir beklenti bile yaratamayacağı ve tepkilerin önüne geçilemeyeceği açık.
Olsa, olsa cunta yıllarından sonra en saldırgan ve en gerici hükümet olma unvanını kazanacaktır. Yunan emekçiler, tek görevi, yapılan anlaşmaları uygulamak ve 26 Ekim anlaşması olarak adlandırılan IMF ve AB politikalarını yasallaştırmak olan bir hükümetle karşı karşıya.
Sorunların daha da derinleşip bağımlılığın daha da artacağı yeni hükümet döneminde geniş tepkilerin yaygınlaşarak devam edeceği açık.
Halkın, işçi ve emekçilerin sırtını döndüğü ve döneceği hükümetlerden oluşan vitrin değişikliklerinin işe yaramayacağının kanıtlanacağı bir sürece giriliyor. (Atina/EVRENSEL)