28 Ağustos 2006 21:00
Bertolt Brecht'e karşı HAÇLI SEFERİ
Asıl mesleği marangoz olan André Müller sen., kendi deyimiyle, "30 yaşındayken Brecht'in tiyatrosuna aşık" olur. Uzun yıllar Brecht ile birlikte tiyatroda çalışan Müller, tiyatro eleştirmenliğinin yanı sıra değişik sol dergi ve gazetelerde gazetecilik yapıyor.
Almanya'nın en tanınmış edebiyat eleştirmeni Marcel Reich-Ranicki, 20. Yüzyıl'ın en büyük dramaturgu Bertolt Brecht'in halk tarafından unutulduğunu söylüyor. Kamuoyu yoklamaları yapılarak Brecht'i kimsenin okumadığı, bilmediği şeklinde bir izlenim yaratılmaya çalışılıyor. Bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekte sorun, kaç kişinin Brecht'i tanıdığı veya okuduğu sorunu değil. Ölüm yıldönümü, doğum günü gibi özel günler bu gibi eski Brecht karşıtları, komünizm karşıtları için saldırıya geçmek için vesile edilen günlerdir. Onların en hoşlandıkları düşünce Brecht'in öldüğü ve unutulduğudur. Reich-Ranicki, ki bu konuda onunla hem fikir olacağımıza eminim, çok iyi bilir ki, bir şeyin gerçekleşmesini sağlamak ısrarcı olmaktan geçer. Kaç Alman örneğin Goethe'yi tanıyor, kaçı okumuş, o sonuçta bizim ulusal şairimiz! Hangi okulda Goethe okunuyor. Eminim ki, Brecht'i okuyanlardan çok daha azı Goethe'den bir şey okumuştur. İsmini duymuştur, ama okumamıştır. Size Köln'den bir örnek vereyim: Bir okulda çocuklar için Brecht'in şiirlerinin okunduğu bir etkinlik düzenlenmiş, ilgi beklenenden çok fazla olduğu için etkinlik birkaç kez tekrarlanmak zorunda kalmış. Ortaya atılan bütün iddiaların hepsi saçmalıktır. Brecht uzun dönemden beri Alman edebiyatının ayrılmaz bir parçasıdır. Brecht'e karşı bu kadar öfkenin nedeni ne? Herhangi bir Alman gazetesini alın ve okuyun, göreceksiniz ki, komünizm hiçbir yerde sistem olarak kalmadığı halde, sanki komünizm varmış gibi buna karşı büyük bir kararlılıkla mücadele sürdürülüyor. Bunu yaparlarken çok geniş davranıyorlar. Yaşadığımız bu toplum komünizmden o kadar korkuyor ki, yeniden dirilecek ve karşımıza dikilecek diye, onu hatırlatan her şeyi eleştiriyor, yerden yere vuruyorlar. Bu konuda, onu hatırlatan her şeyle ilgili tam bir histeri yaşatıyorlar. Karlsruhe'den Jan Knopf isimli bir profesör, "Yepyeni bir Brecht keşfettiğini" söylüyor. Çok güzel bir örnek bu bay Knopf. Batı Almanya'da Brecht'in toplu eserleri, gerçek toplu eserleri, ilk kez yayınladığında bu bay bunu yorumlamıştı. Bu yorumunda "Tabi ki Brecht büyük metodunu Marksist diyalektikten çıkartır ve bu konuda özellikle Lenin'den yararlanır" demiştir. O dönem bu bay bana oldukça şüpheli gelmesine karşın emin değildim, kendini tam tanımıyordum. Bugün yaptığı tam da özünü ortaya koymasıdır. Belki de adamcağıza, "Bak şimdiye kadar yaptıkların pek iyi sayılmazdı, eğer işini daha iyi yapmazsan, enstitünü, profesörlüğünü unut, sana para mara yok" demişlerdir. Eğer bugün, istenildiği söylenen bir sistem olsaydı, yani herkes birbirini seviyor, herkesin en pahalı arabası var, yoksulluk yok, 5 milyon işsiz de yok... O zaman belki Brecht'e karşı, bir bütün olarak Marksizm'e karşı daha soğukkanlı, daha hazımlı yaklaşırlardı. Ama bugün 5 milyon işsiz var, bu bir gerçek. Her gün Marx'ın bu süreçle ilgili söylediklerini doğruluyorlar. Bu nedenle de kendilerinden emin değiller, geleceklerine güvenemiyorlar. Üç Kuruşluk Opera'yı düşünün. 20 yıl önce, çok şahane bir parça olduğunu söylerdim, sonuçta oyunun oluşumunu biliyorum, kimlerin oynandığını biliyorum.. ama toplumsal aktüelliği açısından emin olamazdım. Sonuçta 20 yıl önce her köşede bir dilenci yoktu, bugün var; Köln'de alanları ele geçiren ufak çocuklar, Münih'te dilenme yeri kiralayanlar, bunların hepsi bugün var. Yoksulluk ve sefalet, sefaletin sömürülmesi bunlar hepsi yeniden gerçek. Üç Kuruşluk Opera'da bunların hepsi işleniyor, toplumun içinde bulunduğu durum sergileniyor. Bu nedenle de Üç Kuruşluk Opera, 20 yıl öncesinden çok daha aktüel. Brecht'in batıda belki en fazla tanınan oyunu olan Üç Kuruşluk Opera'nın, her defasında yumuşatılarak, toplumsal eleştirisi azaltılarak oynanmasının nedeni bu olsa gerek. Bu çok normal. Eğer bir toplum bir işi yapmak zorunda kalıyorsa ve bunu yaptığından dolayı mutsuzsa her yolu deneyecektir. Brecht'e karşı mücadele etmenin birçok yolu var. Örneğin resmi onurlandırmalarda Brecht üzerine bir tutam Alman saçmalığı dillendirilebilir. Oyunlar her yeni sahnelenişinde içi de boşaltılabilir. Zaten Almanya'nın yeni tiyatro yönetmenleri yazarın ne dediğini bilmek bile istemiyorlar. Yazar ne dediyse tersini yapıyorlar. Yarın kalkıp, "özü itibariyle Brecht CDU'nun bir temsilcisiydi" derlerse bu beni şaşırtmaz. Brecht'e saldırılar bir moda tarzında yapılıyor. Birkaç yıl öncesinde birinin aklına Brecht'in kadınlarla ilişkisi geldi. Evet Brecht birçok kadınla hayatını paylaştı, işini paylaştı onlarla çok iyi çalışmalar ortaya çıkardı. Ama o dönemin modern feminizmi kapsamında Brecht'in bu yönü tersine çevrildi ve ona karşı kullanılmaya çalışıldı. Ne denilmişti: Kadınlar hep çalıştı, hep yazdılar Brecht de onlardan çalıp altına imzasını çaktı. Yani bu tür iddialara ne denilebilir ki? Bu bir dönem moda olmuştu, 10 yıl kadar sürdü ve moda bitti. Artık kimse bundan bahsetmez oldu, çünkü insanların artık ilgisini bu şekilde çekemiyorlar. Başka bir iddia, başka bir moda başlatırlar. Brecht'e karşı tutum, onun dünya görüşüne karşı tutumdur. Brecht'in benzeri kampanyalara karşı tutumu ne oldu? Soğuk savaş boyunca da kendisiyle bağlantılı olarak anti komünist kampanyalar sürdürüldü. Brecht birçok akıllı insan gibi Rusya ve ABD arasında savaş dönemi gerçekleşen müttefikliğin geçici olacağını başından beri biliyordu. O dönem ortaya çıkan illüzyonlara kapılmadı. Brecht, ABD'nin geçici olarak bazı şeyleri sineye çektiğini ve Sovyetlere karşı fırsat kolladığını biliyordu. ABD'deki anti komünist kampanyadan payına düşeni aldı. 30 Ekim 1947'de sorgulandı. Brecht bütün gelişmeleri sürekli sınıf bakış açısıyla değerlendirirdi, kampanyalara karşı yaklaşımı böyle oldu. Bugün Lübnan'da ve genelde Ortadoğu'da yaşanları da bu bakış açısıyla değerlendirirdi. İki dünya savaşı yaşayan Brecht, bugün yaşasaydı sınıf bakış açısıyla; Alman emperyalizminin bugün yeniden gelişip serpildiğini, güçlenip büyüdüğünü ve kendine, savaşın yenilgisi ve yarattığı tahribatın ardından konulan sınırları ve buna bağlı olarak kabullendiği yaptırımları artık unutturmak istediğini söylerdi. Ki bugün, geçmişte yaşananları unutturmanın en iyi yolunun insancıl yardım gerekçesinin öne sürülmesi olduğuna dikkat çekerdi. Bugün Almanya ne yapıyor, "Yahudilere karşı suçluluğum var" diyor ve bunu İsrail'e karşı suçluluğa dönüştürüyor, ki bu iki şey aynı değil. Almanya orada kendi çıkarları gereği böyle bir yöntem izliyor. Bunu söylemek sınıf bakış açısını gerektirir.
BRECHT'İ KİM TANIYOR? Bir süre önce "Bücher" isimli dergi tarafından Brecht'in 50. ölüm yıldönümünde "Ünlü şairi kim biliyor" diye bir araştırma yaptırıldı. Araştırmada denek olarak alınan 16-65 yaş grubu arasında 1084 kişiye Brecht hakkında sorular yöneltilmiş. Araştırmanın sonuçlarına göre Almanların çoğunluğu (yüzde 55'i) en son okul dönemlerinde Brecht'in eserlerini okuduğunu söylemiş. Bu ve önceki sene Brecht'ten bir şey okudunuz mu sorusuna çoğunluk "Natırlamıyorum" derken sadece yüzde 2'lik bir bölüm kesin olarak "evet okudum" demiş. Yüzde 42 ise Brecht'ten bir şey okuduğunu sanmıyor veya hatırlamıyor... "Bücher" dergisinin vardığı sonuç: Brecht Almanya'da unutuluyor! Brecht'in bütün eserlerini yayınlayan Suhrkamp Yayınevi, konuya ilişkin kısa bir açıklama yaparak, araştırma sonuçlarını farklı açıdan yorumlamanın mümkün olduğuna dikkat çekerek konuya açıklık getirdi: "Sorulara cevap verenlerin yüzde 55'i Brecht'i okul dönemlerinde okuduklarını söylüyorlar. Bunu hangi Alman yazarı üzerine daha söyleyebiliriz? Bugüne kadar sadece Suhrkamp Yayınevi'nden çıkan Brecht eserleri 16,5 milyon adet satmıştır, her yıl bunun üzerine 300 bin (300.000) adet ekleniyor. Eserleri 50'den fazla dile çevrilmiştir ve hâlâ Alman tiyatrolarında en fazla eseri sergilenen yazardır."
BRECHT'İ KİM TANIYOR? Bir süre önce "Bücher" isimli dergi tarafından Brecht'in 50. ölüm yıldönümünde "Ünlü şairi kim biliyor" diye bir araştırma yaptırıldı. Araştırmada denek olarak alınan 16-65 yaş grubu arasında 1084 kişiye Brecht hakkında sorular yöneltilmiş. Araştırmanın sonuçlarına göre Almanların çoğunluğu (yüzde 55'i) en son okul dönemlerinde Brecht'in eserlerini okuduğunu söylemiş. Bu ve önceki sene Brecht'ten bir şey okudunuz mu sorusuna çoğunluk "Natırlamıyorum" derken sadece yüzde 2'lik bir bölüm kesin olarak "evet okudum" demiş. Yüzde 42 ise Brecht'ten bir şey okuduğunu sanmıyor veya hatırlamıyor... "Bücher" dergisinin vardığı sonuç: Brecht Almanya'da unutuluyor! Brecht'in bütün eserlerini yayınlayan Suhrkamp Yayınevi, konuya ilişkin kısa bir açıklama yaparak, araştırma sonuçlarını farklı açıdan yorumlamanın mümkün olduğuna dikkat çekerek konuya açıklık getirdi: "Sorulara cevap verenlerin yüzde 55'i Brecht'i okul dönemlerinde okuduklarını söylüyorlar. Bunu hangi Alman yazarı üzerine daha söyleyebiliriz? Bugüne kadar sadece Suhrkamp Yayınevi'nden çıkan Brecht eserleri 16,5 milyon adet satmıştır, her yıl bunun üzerine 300 bin (300.000) adet ekleniyor. Eserleri 50'den fazla dile çevrilmiştir ve hâlâ Alman tiyatrolarında en fazla eseri sergilenen yazardır."