8 Eylül 2006 21:00
Şekerli misin vay vay!
Halk müziğimizin güzel "kırık hava"larından biridir başlıkta nakaratını anımsattığım türkü: "Bursalı mısın kadifeli gelin çaydan mı geçtin, yanakların al al olmuş konyak mı içtin... Şekerli misin vay vay... Kaymaklı mısın vay vay!" Ancak güzel yurdumuzun sağlık sorunları aklıma düştükçe, bu konuda pek sevgili hükümetimiz hasta olmayalım, olursak Hakka çabuk kavuşalım diye yeni yeni tedbirler (!) aldıkça nedense böyle oynak türküleri anımsıyorum. Halkın şeker dediği diyabet de önemli sağlık sorunlarından biridir. Üstelik çeşitli türleri vardır. Diyabet sağlık sorunudur, hastalık değildir. Vücudun ensülin salgılamasındaki bozukluk ya da düzensizliktir. Çeşitli türleri vardır. Bir başka deyişle takip edilir, bu sorunun yol açtığı sorunlarla uğraşılır, ilerlemesi engellenmeye çalışılır. Ancak tedavi edilemez. Yani diyabet geçmesi düşünülecek bir hastalık değildir. Diyabetin tedavi edilemezliğini söyleyişimin nedeni bu hastalıkla ilgili yasal uygulamalar. Diyabette özellikle çocuk yaştakilerin diyabetinde uzman olanlar, (bu konuda bir de vakıf kurdular), çocuk diyabetlilerin 18 yaşa kadar ensülin gereksinmesini sosyal güvencesi olsun olmasın devletin karşılamasını istiyorlar ki, kalıcı hasarlar oluşmasın. Sağlık Bakanlığı zaten " sosyal güvencesi olmayan ihtiyaç sahibi" çocuklara bedava ensülin verildiğini açıkladı. Ben çocuk diyabetiyle uğraşanlardan Prof. Dr. Temel Yılmaz'ın yanıtını dinledim. Çocuğun bedelsiz ensülin alabilmek için yeniden yeniden hastalığını kanıtlaması gerektiğini söyledi. Yıldırıcı, bıktırıcı bir işlemler listesi... Biliyorum gerekçe mutlaka bu konuda suiistimali engelleme. Eh bir ülkede insanlar gözlerini, böbreklerini satacak duruma geldiklerinde ilacı bedava alıp piyasada ucuza satmak doğal görünüyor pek sayın sağlık yöneticilerine. Bu konudan aldıkları ilhamla önce kolesterol ilaçlarına böyle sık sık hastalığını ispat zorunluluğu getirildi, sonra da kemik erimesi denilen hastalığın önceden engellenmesini / tedavisini yasaklayan düzenlemeler. Neyse ki bu konuyla ilgili vakıflar var da... Sorunlar dile getiriliyor... Diyabetin kültür sanat sayfasında ne işi var diyorsanız, yanıtım şu: Kültür sayfasına her şey yazılır, yeter ki yazmasını bilin. (Bu ayrıca bir test. Bu konuda mektup gelirse yazımın okunduğunu anlayacağım). Ben niye mi bu konuyla ilgileniyorum? Ukalanın biri "Marks öldü, Lenin öldü, ben de kendimi iyi hissetmiyorum" demiş ya. İşte benzer bir gerekçe. Pek çok ünlü yazar ve şairimiz diyabet hastasıydı. Tevfik Fikret, Ömer Seyfettin, Orhan Veli, Cemal Süreya... Bu yüzden de genç sayılacak yaşlarda bu hastalığın yol açtığı arızalar (beyin kanaması vb.) öldüler. Ben genç sayılmam ama, şekerimin legale çıkma olasılığı güçlendi. İllegaldeyken daha rahattım. Kuşkusuz hastalıklarını bilmediklerimiz de vardır. İyi ki bilinmiyor. Bilinse bir derleme/düzenlemecimiz çıkıp acele "Diyabet Şiirleri Antolojisi" yapardı. Ben umudumu kesmiş değilim. Önerim antolojinin başına adını andığım türkünün konmasıdır. Çok keyifli olur: "Şekerli misin vay vay..."
Evrensel'i Takip Et