03 Kasım 2006 22:00
Takva ile kapitalizm
arasında Muharrem'in öyküsü
Gezici Festival'in açılış gecesinde Takva'nın Ankara galası da yapıldı. Muharrem'in öyküsünün işlendiği film ilgiyle izlendi
12'inci Avrupa Filmleri Gezici Festivali'nin açılış gecesinde Özer Kızıltan'ın yönettiği Takva, Ankaralı sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. Takva (günah korkusu) ile piyasa ekonomisinin gerçekleri arasına sıkışan Muharrem'in öyküsünün anlatıldığı film, izleyicilerden olumlu not aldı. Büyülü Fener Sineması'nda yapılan gösterime film ekibi de katıldı. Gösterim öncesinde yapılan töreni filmin oyuncularından Güven Kıraç sundu. Sponsorluk sistemini ve sponsorların kendilerine fayda sağlama çabasını inceden inceye eleştiren Kıraç'ın iğneleyici sözleri salonda gülüşmelere yol açtı. Gösterimin sonunda Takva seyircilerden yoğun alkış aldı. Takva'nın konusu ise özetle şöyle: Dini bütün bir Müslüman olan Muharrem (Erkan Can), İstanbul'da vakıf adı altında faaliyet yürüten bir tarikatın sadık müritlerindendir. Vakit Gazetesi okuru bir tüccarın yanında çırak olarak çalışan Muharrem, ibadetlerini aksatmamakta, zikir törenlerini kaçırmamaktadır. Kendi yağıyla kavrulan Muharrem'e tarikatın para işlerine bakma görevinin verilmesiyle, Muharrem'in yaşamı değişir. Çırak Muharrem'den Muharrem Efendi mertebesine yükselen Muharrem, dünyevi işlerin ağırlığını omuzlarında hisseder. Hayır sahiplerinin yardımıyla ayakta duran tarikat yapısı yerini serbest piyasa sistemine kör topal da olsa uyum sağlamak zorunda kalan bir ekonomik işletmeye dönüşmüş, Muharrem, gühah korkusu ile yaşamın gerçekleri arasına sıkışmıştır. Evlilik işlerinden elini eteğini çeken Muharrem, rüyalarından dolayı istemese de "hamamcı" olmakta, cinsellik sorununu aşamamakta, bir yandan da iktidar basamaklarında tırmandıkça katılaşmaktadır. Muharrem'in işyerine yeni alınan Kosovalı çırakla kurduğu ilişki de bir başka soruna işaret etmektedir. İrtica tartışmaları, YİMPAŞ skandalı, yeşil sermaye gibi konuların ülke gündeminin üst sıralarında yer aldığı bir dönemde gösterime giren Takva, bu tartışmalara, laik-Müslüman ekseninde üretilen yapay kamplaşmalara, bu anlamda taraf olmaya sıkışmaktan özenle imtina ediyor. Gösterimin ardından konuştuğumuz Yönetmen Özer Kızıltan ve Senarist Önder Çakar da bu konuda oldukça hassas. Önyargıların, kısır çekişmelerin ötesine geçen Takva, bize bizden bir hikayeyi anlatıyor.
Yönetmen Özer Kızıltan:'Kendi aynamızı tuttuk' Takva, Önder'in babasından yola çıkarak yazdığı bir hikaye. Anlatılması gerekiyordu ve anlattık. Kimseye bir saldırı yok, övme de yok. Yalnızca bir hikaye var. Biz bir ayna tuttuk, ancak bunu kendi bakışımızla, kendi aynalarımız, iç bükey, dış bükey, düz aynalarımızla yaptık. Muharrem'i anlamaya, anlatmaya, anlayamadığımız yerde de seyirciyle birlikte yanıt aramaya çalıştık. Annemizle, ananemizle, dedemizle niye kavga edelim, onlarla konuşur, anlamaya, anlatmaya çalışırız. Takva biraz da bu çabanın ürünü. Aynı zamanda ekonomik bir örgütlenme de olan tarikatlar, özellikle İstanbul için en az 600 yıldır geçerli, yeni değil, bize yabancı değil. Camilerin, kilise ve havraların etrafında cemaat örgütlenmeleri, ekonomik ilişkiler yüzyıllardır var. Biz bugün gelinen noktada, bu yapıların değil, bu yapılarda yer alan Muharremlerin öyküsünü anlatmak istedik.
Senarist Önder Çakar:
'Dar tartışmalar istemiyoruz' Bir hikayemiz var, anlatmak istedik ve anlattık. Sanat önyargılara tanımı gereği karşı olmalı. Türkiye'de Başbakan'ından, bekçisine kadar herkes bu konuları konuşuyor, tartışıyor. Biz de dar alana sıkışan bir tartışmadan uzak durmaya çalışarak, hergün konuştuğumuz gerçekliklerden bir öyküyü, bir sorunu anlatmak istedik. Bizden Müslüman ya da Anti-Müslüman olmamız beklenmemeli. Biz ne kimseden nefret ediyor, ne de kimseyi destekliyoruz. Türkiye'nin yüzde 98'i Müslüman deniyor ya, işte biz de onun filmini çektik. Bu benim babamın hikayesi. Bir tarafa vurma niyetimiz yok. Muharrem'i ne çok seviyoruz, ne de ondan nefret ediyoruz. Muharrem'e eşif mesafedeyiz. Bu öykü bir tarikatın öyküsü değil, Muharrem'in öyküsü. Muharrem 600'lü yıllardaki bir sistemin her türlü sorunu çözeceğini düşünüyor ama sorunlar çözülmüyor.
Yönetmen Özer Kızıltan:'Kendi aynamızı tuttuk' Takva, Önder'in babasından yola çıkarak yazdığı bir hikaye. Anlatılması gerekiyordu ve anlattık. Kimseye bir saldırı yok, övme de yok. Yalnızca bir hikaye var. Biz bir ayna tuttuk, ancak bunu kendi bakışımızla, kendi aynalarımız, iç bükey, dış bükey, düz aynalarımızla yaptık. Muharrem'i anlamaya, anlatmaya, anlayamadığımız yerde de seyirciyle birlikte yanıt aramaya çalıştık. Annemizle, ananemizle, dedemizle niye kavga edelim, onlarla konuşur, anlamaya, anlatmaya çalışırız. Takva biraz da bu çabanın ürünü. Aynı zamanda ekonomik bir örgütlenme de olan tarikatlar, özellikle İstanbul için en az 600 yıldır geçerli, yeni değil, bize yabancı değil. Camilerin, kilise ve havraların etrafında cemaat örgütlenmeleri, ekonomik ilişkiler yüzyıllardır var. Biz bugün gelinen noktada, bu yapıların değil, bu yapılarda yer alan Muharremlerin öyküsünü anlatmak istedik.
Senarist Önder Çakar:
'Dar tartışmalar istemiyoruz' Bir hikayemiz var, anlatmak istedik ve anlattık. Sanat önyargılara tanımı gereği karşı olmalı. Türkiye'de Başbakan'ından, bekçisine kadar herkes bu konuları konuşuyor, tartışıyor. Biz de dar alana sıkışan bir tartışmadan uzak durmaya çalışarak, hergün konuştuğumuz gerçekliklerden bir öyküyü, bir sorunu anlatmak istedik. Bizden Müslüman ya da Anti-Müslüman olmamız beklenmemeli. Biz ne kimseden nefret ediyor, ne de kimseyi destekliyoruz. Türkiye'nin yüzde 98'i Müslüman deniyor ya, işte biz de onun filmini çektik. Bu benim babamın hikayesi. Bir tarafa vurma niyetimiz yok. Muharrem'i ne çok seviyoruz, ne de ondan nefret ediyoruz. Muharrem'e eşif mesafedeyiz. Bu öykü bir tarikatın öyküsü değil, Muharrem'in öyküsü. Muharrem 600'lü yıllardaki bir sistemin her türlü sorunu çözeceğini düşünüyor ama sorunlar çözülmüyor.