06 Kasım 2006 22:00
George Bush için hesap günü
ABD'de bugün yapılan Kongre seçimlerinin, ABD Başkanı Bush ve Cumhuriyetçi Parti için tam bir hezimetle sonuçlanması bekleniyor
ABD'de son yılların en "kirli" seçim kampanyası sona erdi. Amerikalılar, ara seçimlerde Temsilciler Meclisi'nin tamamını ve Senato'nun bir bölüm sandalyesinin yeni sahiplerini belirlemek için bugün sandık başına gitti. Irak işgalinde yaşanan sıkıntılar, giderek artan yoksullaşma ve Beyaz Saray'ın karıştığı çeşitli skandallar nedeniyle zorda olan ABD Başkanı George W. Bush'un sandıkta darbe almasına kesin gözüyle bakılıyor. Anketlere göre, Bush'un Cumhuriyetçileri, hezimet yaşayacak ve muhalefetteki Demokrat Parti, yeni mevziler kazanacak. Gözlemciler, Demokratların, 1994'ten sonra ilk kez Temsilciler Meclisi'nin kontrolünü ele geçireceğini, Senato'yu ele geçirmelerinin de mümkün olduğunu belirtiyor. Halen Temsilciler Meclisi 232'ye 203 sandalye ve Senato da 55'e 44 sandalye ile Cumhuriyetçilerin denetiminde. Demokratların başarı kazanması halinde, Temsilciler Meclisi'nin sözcülüğüne gelecek olan Nancy Pelosi, bu görevdeki ilk kadın siyasetçi olacak. Eski bir Cumhuriyetçi olan kampanya yöneticisi olan Glen Bolger, bunun "Watergate skandalından bu yana, Cumhuriyetçiler için en kötü siyasi ortam" olduğunu dile getirdi.
Skandallar zinciri Ancak bugün ortada tek bir büyük skandal değil, irili ufaklı bir dizi skandal bulunuyor. Enerji tekeli Enron'un iflasının Bush yönetimiyle bağlantıları, halen soruşturulmuş değil. Beyaz Saray'daki neomuhafazakâr kadronun, sırf Irak'a saldırılmasına karşı çıktığı için, bir diplomatın gizli ajan olan eşinin kimliğini basına sızdırması da, büyük tepki çekmişti. Ardından, "aile değerlerine bağlı" Cumhuriyetçi Senatör Mark Foley'in, reşit olmayan erkeklerle cinsel ilişkiye girdiği ortaya çıktı. Nihayet, Ulusal Evangelistler Birliği adlı şeriatçı örgütün lideri Ted Haggard'ın, bir erkek fahişeyle ilişkiye girdiği öğrenildi. Haggard, hem "eşcinselliğe karşı kampanya yürütmesi" ile, hem Bush destekçiliğiyle tanınıyordu. Diğer yandan, Beyaz Saray'ın Katrina Kasırgası'nın yarattığı felaketi "seyretmesi" de unutulmuş değil. Bütün bunlar karşısında, Saddam Hüseyin'in idam cezasına çarptırılmasının, seçmeni ne ölçüde "Bush'a desteğe" iteceği meçhul görünüyor. Demokratların, sahip oldukları koltukları korurken, daha önce Cumhuriyetçilerin elinde olan bazı kilit eyaletleri de ele geçirebilecekleri belirtiliyor. Bu eyaletler arasında Missouri, Montana ve Virginia özellikle dikkat çekmekte. Gözlemcilere göre, skandallar ve Irak nedeniyle "soğuyan" Cumhuriyetçi seçmenin sandıktan uzak durması, Demokratlara zafer kazandırabilecek. ABD'de ara seçimlere katılım oldukça düşük. Bu seçimlerde de, katılım oranının yüzde 40'ı geçmesi beklenmiyor. Demokratların, mevcut sndalyelerine ek olarak Temsilciler Meclisi'nde 15, Senato'da ise 6 sandalye kazanması gerekiyor. Temsilciler Meclisi'nde bu rakamın daha da üzerine çıkılacağı belirtilirken, Senato'daki durum tartışmalı. Parti, en az 3 sandalye kazanmaya kesin gözüyle bakıyor. Ancak aralarında Montana'nın da olduğu bazı eyaletlerde durum "başabaş". Nitekim Başkan Bush; "sallantılı" görünen Montana, Nebraska ve Kansas eyaletlerine bir son dakika gezisi yaparak, Cumhuriyetçi adayların desteğini artırmaya çalıştı. Bush'un gezileriyle, bu bölgelerdeki Cumhuriyetçilerin "birkaç puan" öne geçtiği belirtiliyor. Ancak bazı Cumhuriyetçiler, iktidardaki sicili nedeniyle Bush'un kampanyalara katılmasının sakıncalı olabileceği endişesini dile getiriyor. Seçimlerde Temsilciler Meclisi'nin 435 sandalyesinin tamamı, Senato'da 33 sandalye, 36 eyaletin valilikleri ve binlerce eyalet sandalyesi belirlenecek. Seçmenler ayrıca; eşcinsel evliliğin yasaklanması, asgari ücretin artırılması ve embriyo kök hücre araştırmalarına destek verilmesi gibi konularda karar verecekler. Bu arada, Güney Dakota eyaletinde, ABD tarihinin en katı kürtaj karşıtı yasası konusunda da karar verilecek.
İkiyüzlü muhalefet Demokratların zaferinin boyutu, birkaç gün içinde belli olacak. Ancak o zaman da, bu partinin Kongre nezdinde nasıl bir politika izleyeceği tartışılmaya başlanacak. Çünkü birçok gözlemcinin işaret ettiği gibi, Demokrat Parti, Irak ve ekonomi dahil olmak üzere hiçbir konuda ilkeli, etkili bir muhalefet yürütmüş değil. Tam aksine, Bush'un başarısızlıklarının meyvesini "oturdukları yerden" toplamayı tercih eden pasif bir görünüm çiziyorlar. Dahası pek çok Demokrat, savaş ve işgal politikalarında Bush yönetimine destek çıkmıştı. Örneğin, Tennessee'nin ilk siyah senatörü olma yolunda ilerleyen Harold Ford, 2002'de Irak'a saldırılmasına destek vermişti. Ford, halen bu oyunu savunuyor. Ayrıca, Irak'ın üçe bölünmesi gerektiğini açıkça ifade eden siyasetçilerden biri. Siyah politikacı ayrıca kürtaja karşı çıkıyor, dinin kamu hayatında daha fazla yer edinmesini istiyor, eşcinsel evliliğin yasaklanmasını istiyor. Böylece, aslında bir Cumhuriyetçi'den fazla farkı olmadığını gösteriyor. Ford'un en ilginç sözleri ise, "Bush'u sevdiği için diğer Demokratlarla başının derde girdiği" yönündeydi. Diğer eyaletlerdeki pek çok Demokrat adayın da, gerici politikalarıyla Cumhuriyetçileri aratmadığı gözleniyor. Demokratlar, Kongre'yi ele geçirmeleri halinde, hem Bush yönetiminin çeşitli konulardaki politikalarını engelleyebilecek, hem de kendi politikalarını hayata geçirme şansı bulacaklar. Örneğin, Irak savaşının yürütülmesine veya Katrina Kasırgası'na verilen tepkiye ilişkin soruşturmalar açılabilecek. Bu durumda, özellikle Savunma Bakanı Donald Rumsfeld üzerindeki istifa baskısının artacağı belirtiliyor. ABD'de geleneksel olarak, ara seçimleri kazanan parti, bir sonraki başkanlık seçimlerini de kazanıyor. Yani gelenek bozulmazsa, 2008'deki başkanlık seçimlerini bir Demokrat aday kazanacak. 2006 ara seçimleri, 2.6 milyar dolar maliyet ile, ABD'de bugüne kadarki en pahalı seçim oldu. Her iki partinin adayları da, seçim maliyetlerini büyük şirketlerin verdiği "bağışlardan" karşıladılar.
İlk 'sosyalist senatör' mü? Irak işgali karşıtı tutumuyla tanınan Vermont eyaletinden Demokrat Bernie Sanders, ABD tarihinde ilk "sosyalist senatör" olma yolunda ilerliyor. 65 yaşındaki Sanders, sekiz dönemdir Temsilciler Meclisi üyeliği yapıyordu. Kendisini "demokrat bir sosyalist" olarak tanımlayan yaşlı politikacı, 1981 yılında Burlington Belediye Başkanlığı'nı kazandığı dönemde, bölgenin askeri ve sivil erkanını "komünist olmadığına" ikna etmek için epey çaba sarf etmişti. Ancak belediye hizmetleri ile halkın takdirini kazandı ve daha sonra Temsilciler Meclisi'ne seçildi. Başarısının, ülkede artan eşitsizlik ve yoksulluğa karşı tepkinin bir ifadesi olduğunu anlatan Sanders, "İnsanlar, Kuzey Avrupa'daki demokratik sosyalist modellerden öğrenecek çok şey olduğunu kavrıyor. ABD'de gizli tutulan gerçek, orta sınıfın eridiği, yoksullar ile zenginler arasındaki uçurumun ise açıldığı. ABD, çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu sanayileşmiş ülke. Evet, Irak önemli, ama tek mesele o değil" diye konuştu.
Skandallar zinciri Ancak bugün ortada tek bir büyük skandal değil, irili ufaklı bir dizi skandal bulunuyor. Enerji tekeli Enron'un iflasının Bush yönetimiyle bağlantıları, halen soruşturulmuş değil. Beyaz Saray'daki neomuhafazakâr kadronun, sırf Irak'a saldırılmasına karşı çıktığı için, bir diplomatın gizli ajan olan eşinin kimliğini basına sızdırması da, büyük tepki çekmişti. Ardından, "aile değerlerine bağlı" Cumhuriyetçi Senatör Mark Foley'in, reşit olmayan erkeklerle cinsel ilişkiye girdiği ortaya çıktı. Nihayet, Ulusal Evangelistler Birliği adlı şeriatçı örgütün lideri Ted Haggard'ın, bir erkek fahişeyle ilişkiye girdiği öğrenildi. Haggard, hem "eşcinselliğe karşı kampanya yürütmesi" ile, hem Bush destekçiliğiyle tanınıyordu. Diğer yandan, Beyaz Saray'ın Katrina Kasırgası'nın yarattığı felaketi "seyretmesi" de unutulmuş değil. Bütün bunlar karşısında, Saddam Hüseyin'in idam cezasına çarptırılmasının, seçmeni ne ölçüde "Bush'a desteğe" iteceği meçhul görünüyor. Demokratların, sahip oldukları koltukları korurken, daha önce Cumhuriyetçilerin elinde olan bazı kilit eyaletleri de ele geçirebilecekleri belirtiliyor. Bu eyaletler arasında Missouri, Montana ve Virginia özellikle dikkat çekmekte. Gözlemcilere göre, skandallar ve Irak nedeniyle "soğuyan" Cumhuriyetçi seçmenin sandıktan uzak durması, Demokratlara zafer kazandırabilecek. ABD'de ara seçimlere katılım oldukça düşük. Bu seçimlerde de, katılım oranının yüzde 40'ı geçmesi beklenmiyor. Demokratların, mevcut sndalyelerine ek olarak Temsilciler Meclisi'nde 15, Senato'da ise 6 sandalye kazanması gerekiyor. Temsilciler Meclisi'nde bu rakamın daha da üzerine çıkılacağı belirtilirken, Senato'daki durum tartışmalı. Parti, en az 3 sandalye kazanmaya kesin gözüyle bakıyor. Ancak aralarında Montana'nın da olduğu bazı eyaletlerde durum "başabaş". Nitekim Başkan Bush; "sallantılı" görünen Montana, Nebraska ve Kansas eyaletlerine bir son dakika gezisi yaparak, Cumhuriyetçi adayların desteğini artırmaya çalıştı. Bush'un gezileriyle, bu bölgelerdeki Cumhuriyetçilerin "birkaç puan" öne geçtiği belirtiliyor. Ancak bazı Cumhuriyetçiler, iktidardaki sicili nedeniyle Bush'un kampanyalara katılmasının sakıncalı olabileceği endişesini dile getiriyor. Seçimlerde Temsilciler Meclisi'nin 435 sandalyesinin tamamı, Senato'da 33 sandalye, 36 eyaletin valilikleri ve binlerce eyalet sandalyesi belirlenecek. Seçmenler ayrıca; eşcinsel evliliğin yasaklanması, asgari ücretin artırılması ve embriyo kök hücre araştırmalarına destek verilmesi gibi konularda karar verecekler. Bu arada, Güney Dakota eyaletinde, ABD tarihinin en katı kürtaj karşıtı yasası konusunda da karar verilecek.
İkiyüzlü muhalefet Demokratların zaferinin boyutu, birkaç gün içinde belli olacak. Ancak o zaman da, bu partinin Kongre nezdinde nasıl bir politika izleyeceği tartışılmaya başlanacak. Çünkü birçok gözlemcinin işaret ettiği gibi, Demokrat Parti, Irak ve ekonomi dahil olmak üzere hiçbir konuda ilkeli, etkili bir muhalefet yürütmüş değil. Tam aksine, Bush'un başarısızlıklarının meyvesini "oturdukları yerden" toplamayı tercih eden pasif bir görünüm çiziyorlar. Dahası pek çok Demokrat, savaş ve işgal politikalarında Bush yönetimine destek çıkmıştı. Örneğin, Tennessee'nin ilk siyah senatörü olma yolunda ilerleyen Harold Ford, 2002'de Irak'a saldırılmasına destek vermişti. Ford, halen bu oyunu savunuyor. Ayrıca, Irak'ın üçe bölünmesi gerektiğini açıkça ifade eden siyasetçilerden biri. Siyah politikacı ayrıca kürtaja karşı çıkıyor, dinin kamu hayatında daha fazla yer edinmesini istiyor, eşcinsel evliliğin yasaklanmasını istiyor. Böylece, aslında bir Cumhuriyetçi'den fazla farkı olmadığını gösteriyor. Ford'un en ilginç sözleri ise, "Bush'u sevdiği için diğer Demokratlarla başının derde girdiği" yönündeydi. Diğer eyaletlerdeki pek çok Demokrat adayın da, gerici politikalarıyla Cumhuriyetçileri aratmadığı gözleniyor. Demokratlar, Kongre'yi ele geçirmeleri halinde, hem Bush yönetiminin çeşitli konulardaki politikalarını engelleyebilecek, hem de kendi politikalarını hayata geçirme şansı bulacaklar. Örneğin, Irak savaşının yürütülmesine veya Katrina Kasırgası'na verilen tepkiye ilişkin soruşturmalar açılabilecek. Bu durumda, özellikle Savunma Bakanı Donald Rumsfeld üzerindeki istifa baskısının artacağı belirtiliyor. ABD'de geleneksel olarak, ara seçimleri kazanan parti, bir sonraki başkanlık seçimlerini de kazanıyor. Yani gelenek bozulmazsa, 2008'deki başkanlık seçimlerini bir Demokrat aday kazanacak. 2006 ara seçimleri, 2.6 milyar dolar maliyet ile, ABD'de bugüne kadarki en pahalı seçim oldu. Her iki partinin adayları da, seçim maliyetlerini büyük şirketlerin verdiği "bağışlardan" karşıladılar.
İlk 'sosyalist senatör' mü? Irak işgali karşıtı tutumuyla tanınan Vermont eyaletinden Demokrat Bernie Sanders, ABD tarihinde ilk "sosyalist senatör" olma yolunda ilerliyor. 65 yaşındaki Sanders, sekiz dönemdir Temsilciler Meclisi üyeliği yapıyordu. Kendisini "demokrat bir sosyalist" olarak tanımlayan yaşlı politikacı, 1981 yılında Burlington Belediye Başkanlığı'nı kazandığı dönemde, bölgenin askeri ve sivil erkanını "komünist olmadığına" ikna etmek için epey çaba sarf etmişti. Ancak belediye hizmetleri ile halkın takdirini kazandı ve daha sonra Temsilciler Meclisi'ne seçildi. Başarısının, ülkede artan eşitsizlik ve yoksulluğa karşı tepkinin bir ifadesi olduğunu anlatan Sanders, "İnsanlar, Kuzey Avrupa'daki demokratik sosyalist modellerden öğrenecek çok şey olduğunu kavrıyor. ABD'de gizli tutulan gerçek, orta sınıfın eridiği, yoksullar ile zenginler arasındaki uçurumun ise açıldığı. ABD, çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu sanayileşmiş ülke. Evet, Irak önemli, ama tek mesele o değil" diye konuştu.