16 Şubat 2011 01:00

SUNU
OSTİM ve İvedik OSB’yi sadece coğrafi yakınlıkları birleştirmiyor. Bu iki bölge aynı zamanda öldüren, hasta bırakan sağlık koşullarıyla da birbirine yakın. Uzmanlar tamamına yakını 50’nin altında işçi çalıştıran işyerlerinden oluşan OSTİM ve İvedik’in denetimin tamamen dışında kaldığına dikkat çekiyor. “OSTİM’de patlayan yalnızca bir işyeri değildir; patlayan Türkiye’nin işçi sağlığı ve iş güvenliği gerçeğidir” diyerek durumu özetleyen sendika uzmanı Onur Bakır, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin günümüzde sendikaların en öncelikli gündemlerinden biri olması gerektiğini vurguluyor. Bölgeyi yakından tanıyan Emek Partisi Yenimahalle İlçe Başkanı Rüstem Kahraman, işçilerin iş kazalarında ölmemek, çalışma koşullarından sağlıksız kalmamak ve insanca yaşanacak bir ücret için örgütlenmekten başka yollarının olmadığını söyledi.


İç içe geçmiş olan OSTİM ve İvedik sanayi bölgelerinde on binlerce işçi çalışıyor. OSTİM ve İvedik ücretler, işçi haklarının gasp edilmesi ve çalışma koşulları açısından adeta tek bir sanayi sitesi. OSTİM ve İvedik OSB konut bölgeleriyle de iç içe aynı zamanda.
Yani şehrin içinde büyük bir sanayi bölgesi. Ancak son yaşanan patlamalardan sonra daha iyi anladık ki, binlerce işçinin çalıştığı bu bölge yöneticilerin dikkatinden fersah fersah uzakta. Patlamalardan sonra kimse sorumluluğu üzerine almadı. Bu kadar tartışmadan sonra işçi sağlığı ve güvenliğini, çalışma koşullarını, ücretleri, işçilerin sigortalarının yatırıp yatırılmadığını kim denetliyor belli değil. “OSTİM ve İVOGSAN yönetimleri denetliyor” deniyor ama hepimiz biliyoruz ki, işçilerin çalışma koşulları ve sorunları onları denetledikleri konular arasına girmiyor.
İŞÇİNİN CANI PAHASINA BÜYÜME
Denetimsizlik, çalışma yaşamında kuralsızlık ve aşırı kar hırsı maalesef yirmi işçi kardeşimizin yaşamına mal olmuş durumda. Yirmi yaşanmamış ve yarıda kalmış hayat, geride bıraktıkları ve sevdikleriyle vicdanlarımızı kanatmaya devam edecek.
İki yıldır yıl sonlarında açıklanan ekonomi rakamları ile krize rağmen Türkiye ekonomisinin büyüdüğü söyleniyor. Ama ne pahasına? OSTİM ve İvedik’te yaşanan patlamalarda yaşamını kaybeden 20 işçinin hayatı pahasına bir büyüme olduğunu gördük. Daha önce yine OSTİM’de, Davutpaşa’da, maden ocaklarında, tekstil atölyelerinde, inşaatlarda, patlamalarda, çökmelerde, yangınlarda, sel basmalarında yaşamını yitiren onlarca işçinin yaşamını yitirmesi pahasına bir büyümedir bu. Kot taşlama işçilerinin gencecik yaşlarda yaşamlarının solması pahasınadır bu büyüme.

HER İŞ KAZASI PLANLI BİR CİNAYETTİR
Mevzuattaki işçi sağlığı ve güvenliği kavramı “iş sağlığı ve güvenliği” olarak değiştirilmesi, devletin esas olarak işçi sağlığıyla değil, iş güvenliğiyle ilgilendiğini bir kez daha gösterdi. Tabii ki bu anlayışla işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması mümkün görünmemektedir. Bu nedenle her iş kazası bir planlı iş cinayetedir.
OSTİM ve İvedik’de çalışma koşulları hepimizin malumu. Denetim yok. Birçok işçinin sigortası ödenmiyor. Sendika zaten hak getire. Asgari ücretin dahi uygulanmadığı iş yerleri bulunuyor. Asgari geçim indirimini pek çok patron cebe indiriyor.
Organize sanayi bölgeleri zaten işçilerin örgütlenmesinin engellenmesi, denetiminden muaf tutulması ve işçilik maliyetlerinin en aza indirilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Ekonomi büyüyor, ama tersine istihdam küçülüyor, işçinin emekçinin yaşam standardı gün geçtikçe geriliyor. Biz emekçilere, 1800’lü yılların kölelik gibi çalışma koşulları dayatılıyor. Güvenceli iş ve güvenli gelecek isteyen emekçilere tahammül gösteremeyip saldıranlar, işçi sağlığı ve güvenliğini de sağlamıyorlar.
İŞÇİLER DENETİMİ ÖRGÜTLENEREK SAĞLAYABİLİR
Ama bu durumun böyle gitmeyeceği de açık. Artık başta hükümet olmak üzere yetkililerin işçi sağlığı ve güvenliği konusunda bir anlayış değişikliğine gitmesi ve iş cinayetlerini durduracak tedbirleri alması, gerekli yasal düzenlemeleri acilen yapması gerekmektedir. İşçiler “Acaba bugün akşam evime sağ dönecek miyim?” endişesi taşımak istemiyorlarsa, denetimleri kendi kurdukları komisyonlar/komiteler aracılığı yapmalılar. Bunun için örgütlenmeleri gerekiyor. Ancak bu şekilde çalışma ve yaşam koşullarını düzeltebilirler. OSTİM ve İvedik gibi küçük atölyelerden oluşmuş sanayi sitelerinde tek tek küçük atölyelerde bunu sağlamak zor olabilir. Ancak nasıl OSTİM ve İvedik patronları kendi aralarında örgütlü ise işçilerin de tüm sanayide örgütlenecek bir yol bulmaları gerekiyor. Geçmişte sanayi sitelerinde bu tip örgütlenme girişimleri vardı ve şimdi onların deneyimlerinden yola çıkılarak bu sağlanılabilir. Biz Emek Partisi (EMEP) Yenimahalle İlçe Örgütü olarak bu konuda işçi ve emekçilere her türlü desteği vermeye, tüm deneyimlerimizi paylaşmaya hazırız.
* Emek Partisi Yenimahalle İlçe Başkanı


OSTİM’siz bir OSTİM yazısı
Onur Bakır*

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre dünyada her gün 6 bin 300 çalışan iş kazaları ya da işe bağlı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bir yılda bu nedenlerle ölen çalışan sayısı 2 milyon 300 bin. Dünya ölçeğinde aktif olarak istihdam edilen yaklaşık 3 milyar kişi olduğu göz önünde bulundurulduğunda nasıl büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuz daha açık ve net görülüyor. Dünyada her bin çalışandan 75’i o yıl içinde iş kazaları ya da işe bağlı hastalıklar sonucunda yaşamından oluyor. Bir başka deyişle ortalama 35 sene boyunca aktif olarak çalışan bir işgücü kuşağında yaklaşık her 4 çalışandan 1’i “iş cinayetleri” ya da “kar hastalıkları” neticesinde yaşamını yitiriyor. Sakat kalanlar, sağlığını kaybedenler, sürekli olarak çalışamaz hale gelenler de cabası!
TÜRKİYE’DE YILDA 80 BİN İŞ KAZASI OLUYOR
Küresel ölçekte tablo vahim. Türkiye’de daha da vahim. Bugüne bugün ülkemiz iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü! Türkiye’de her yıl yaklaşık 70-80 bin iş kazası yaşanıyor. Yalnızca 2009 yılında iş kazalarında ölen işçi sayısı bin 171, sürekli olarak iş göremez hale gelen işçi sayısı ise bin 885. Tabii bunlar yalnızca Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kayıtlarına yansıyan rakamlar. Özel sektörde çalışan her 3 işçiden birinin kayıt dışı olduğu; iş kazalarının ve hatta ölümlü iş kazalarının işverenlerce gizlendiği bir ülkede gerçek rakamlar, resmi rakamların çok daha üzerinde.

MESLEK HASTALIKLARI TESPİT EDİLEMİYOR
Meslek hastalıklarında ise çok başarılıyız doğrusu! 2009 yılı itibariyle tespit edilebilen meslek hastalığı sayısı yalnızca 429. Meslek hastalıklarından ölen işçi sayısı ise 0. Ayrıca 2009 yılında meslek hastalığına yakalananların hepsi erkek, bir tane kadın bile yok!
Sevinsek mi, üzülsek mi! Ne diyelim, ya gerçekten Türkiye meslek hastalıkları sorununu çözmüş bir ülke ya da tam tersi. Tahmin edeceğiniz üzere tam tersi… Türkiye’de meslek hastalıkları çok büyük oranda tespit dahi edilemiyor! Oysa işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yetkin isimlere göre Türkiye’de meslek hastalıklarının sayısını yüz binlerle ifade etmek mümkün…
PATRONLAR: ‘KALKINMANIN SONUCU’
Peki bu konuya hükümetler ve patronlar nasıl yaklaşıyor? Birkaç örnekle özetleyelim: Patronlara göre bu iş ekonomik kalkınmanın, küresel ekonominin kaçınılmaz bir sonucu. Zaten onlar ellerinden geleni yapıyorlar ama ah şu işçiler yok mu, bir türlü akıllanmıyorlar! Gelelim yönetenlere. Başbakan Erdoğan’a göre maden kazaları “kader”. Bu ülkenin Sanayi Bakanı Tuzla tersaneleri ile ilgili “Provokasyona gelmeyin, sektörü öldürmeyin” diyebiliyor. Enerji Bakanı, elektrik direğinde çalışan işçilere “Gerekirse günde 18 saat çalışın” diye salık verebiliyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanının bir rant alanı hale getirilmesinde, tümüyle ticarileştirilmesinde ve taşeronlaştırılmasında hükümet ve patronlar tam bir fikir birliği içinde. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanını emekten yana bir bakış açısıyla savunmaya gayret eden TTB ve TMMOB’u bu alanın dışına itmeye çalışıyorlar.
BUZDAĞININ GÖRÜNMEYEN YÜZÜ DE VAR
Sözün özü ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından mevcut durumu bir buzdağı olarak tanımlamak mümkün. Buzdağının suyun üzerindeki görünen kısmı aslında küçük olanı. Ne yazık ki işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu ancak bir maden göçtüğünde, bir işyeri patladığında ya da Tuzla’da seri iş cinayetleri yaşandığında gündeme geliyor.
Oysa işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu Türkiye işçi sınıfının en önemli, en başat gündemlerinden biri olmanın yanı sıra emekçilerle ilgili her konuda bir ortak kesen, bir ortak payda olarak öne çıkıyor. Zira işçi sağlığı yalnızca iş kazası ya da meslek hastalığı yaşanıp yaşanmaması ile ilgili bir konu değil.
İşçinin ücreti, çalışma koşulları, istihdam biçimi, güvenceli ya da sendikalı olup olmadığı gibi hususlar işçilerin ve hatta onların ailelerinin sağlıklarını doğrudan ilgilendiriyor. Ancak emek örgütlerinin işçi sağlığına ne kadar sahip çıktığı, bu alanda ne kadar çaba gösterdiği tartışmalı.
* Sendika Uzmanı


BİR ÖNERİ
Onur Bakır (Sendika Uzmanı): Somut bir öneriyle bitirelim. Yeni bir öneri de değil. 10 yılı aşkın süredir bu ülkenin hekimlerinin dillendirmekten, anlatmaktan dillerinde tüy bittikleri bir öneri. Emek örgütlerini, meslek örgütlerini, konunun uzmanlarını, akademisyenlerini, emekten yana olan konunun tüm taraflarını buluşturacak, onların bilgi, birikim ve tecrübelerini birleştirecek, konunun bilimsel boyutundan mücadele stratejilerine kadar alanın aktörlerini yan yana getirecek kurumsal bir yapı: İşçi Sağlığı Enstitüsü!
Biz kendi sorunumuza sahip çıkmazsak öleceğiz, sakat kalacağız, sağlıksız ve mutsuz yaşayacağız. Ötesi var mı?


İstanbul’da patlama

İstanbul Bayrampaşa’da bir oyuncak atölyesinde meydana gelen patlamada 1 kişi yaralandı. Bayrampaşa Soy Sokak, Öztürkhan’da bulunan Başaran Plastik Oyuncak Atölyesi’nde dün meydana gelen patlamada bir kişi yaralandı. Piknik tüpünün patlaması nedeniyle meydana gelen yangında Atölye Sahibi Sabahattin Tezdeyolu yaralandı. Yüzünde yanıklar olduğu öğrenilen Tezdeyoğlu’nun Çapa Tıp Fakültesinde tedavi altına alındığı öğrenildi. Patlamanın ardından olay yerine gelen itfaiye yangını söndürürken, polis patlamayla ilgili soruşturma başlatıldı(İSTANBUL)

Kütahya’da LPG tankı patladı: 19 yaralı

KÜTAHYA-Afyonkarahisar çevre yolunda LPG yüklü kamyondaki gaz kaçağı nedeniyle meydana gelen patlama ve sonrasında çıkan yangında yaralı sayısı 19’a yükselirken, 10’u itfaiye mensubu olan yaralıların kimlikleri belirlendi. Yetkililerden alınan bilgiye göre, Burdur’un nüfusuna kayıtlı Sedat Akkoca (37) idaresindeki 06 CIV 66 plakalı LPG yüklü kamyonda gaz kaçağı nedeniyle oluşan iki patlama ve sonrasındaki yangında 19 kişi yaralandı. Ambulanslarla Evliya Çelebi Devlet Hastanesi ve bir özel hastaneye sevk edilen yaralıların, Kütahya Belediyesi İtfaiye Müdürü Bayram Özbay, itfaiye erleri Hakkı Yabancı, Halil Ercura, Zeki Yiğit, Abdülkadir Gümüş, Yakup Uslu, Şerif Ahmet Karakoç, Yusuf Yılmaz, Ramazan Kaplan, İbrahim Petek ile çevre sakinleri Ahsen Can ve oğlu Mehmet Can, Semra Demir ve oğlu Yiğit Demir, Salih Şen, Sema Alpgiray, Özlem Çakır, Ayşe Bilir, Nurettin Orhan olduğu tespit edildi. Tedavilerine devam edilen ve hayati tehlikeleri bulunmadığı bildirilen kişilerden bazılarının yangın nedeniyle vücutlarında yanıklar oluştuğu, bazılarının ise dumandan etkilendiği öğrenildi. Gaz kaçağını fark ederek patlama öncesi kamyonu durdurup uzaklaşan sürücü Akkoca’nın herhangi bir sağlık sorunu bulunmadığı ve ifadesine başvurulmak üzere Şehit Mehmet Kartal Polis Merkezine götürüldüğü bildirildi. (KÜTAHYA)


PATLAYAN İŞYERİ DEĞİL, GERÇEKLER
İşte bu yüzden bu yazının başlığına “OSTİMsiz bir OSTİM yazısı” dedik. Çünkü OSTİM’de patlayan yalnızca bir işyeri değildir; patlayan Türkiye’nin işçi sağlığı ve iş güvenliği gerçeğidir. Dün Davutpaşa’da, bugün OSTİM’de, yarın Tuzla’da, ertesi gün Çiğli’de, İkitelli’de, Mersin’de, Adana’da, Antep’te, Diyarbakır’da, Tekirdağ’da… Bir yandan da meslek hastalıkları gizli gizli, sinsi sinsi, işleyecek işçilerin ciğerlerine, böbreklerine, dolaşım yollarına…
Eğer emek örgütleri, meslek örgütleri, üniversiteler, örgütlü-örgütsüz işçiler, emekçiler, gençler olarak bu gidişata dur demek için sistemli bir biçimde harekete geçmezsek yeni ölüm haberleri artarak gelmeye devam edecek. OSTİM’den bir işçi arkadaşın söylediği gibi “ya taziyelerde bir araya geleceğiz, ya da mücadelede…”



Rüstem Kahraman*

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et