15 Şubat 2011 00:00
Mahkemeye giderken dayak yedik
Sizlere selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Umarım iyisinizdir. Bizler gayet iyiyiz. Sağlığımız coşkumuz yerindedir. Bulunduğumuz hapishanede herşeye rağmen yaşantımıza devam ediyoruz. Okuyoruz, yazıyoruz,çiziyoruz. Umutluyuz, dirençliyiz. Yani anlayacağınız bizi biz eden her türlü duygu ve düşüncemizle birlikte yürüyüşümüze devam ediyoruz. Eeee bu yürüyüş her zamanki engebeli ama ne olursa olsun yürüyüşümüze devam ediyoruz.
26 Mayıs 2010 tarihinde arkadaşım Canip Tarhanla birlikte İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine götürüldük. Burada artık sayısını unutuğum bir duruşmaya daha çıkarılacaktık. Mahkemenin kapısına geldikten sonra ring aracından indirildik. Her zaman yaptığımız gibi yine Tecrit insanlık suçudur, Tecrite son sloganını haykırdık. Buradaki amacımız bulunduğumuz tecrit koşullarını protesto etmekti. Fakat ring aracından iner inmez askerlerin saldırısına uğradık. Askerler bir yandan ağzımızı kapattılar, bir yandan da tekmelerle bize saldırdılar ki bu saldırıya mahkeme bahçesindeki muhabirler ve yine oradaki ailelerimiz tanık oldu. Saldırı adliyenin koridorlarınde de devam etti. Bizde insanlık onuru işkenceyi yenecek sloganı attık. Bu saldırı, işkence yaklaşık 10 dakika sürdü. Bu durumu gören başka tutsaklar bulundukları bekeleme hücresinde kapıları dövdüler, saldıranlara bağırdılar. Bir süre sonra bizi bekleme hücresine koydular. Saldırı sonucunda ben ve arkadaşım Canip Tarhanın vücudunda morluklar çürükler ve şişlikler oluştu. Biz Ağır Ceza Mahkemesinde bulunan Adli Tıp biriminde muayane olduk ve yaralarımızı rapor haline getirdik. Daha sonra suç duyurusunda bulunduk. Ayrıca TBMM İnsanlık Hakları Komisyonuna mektup yazdık. Tabi şunu da unutmadan ekleyeyim. Saldırı ve işkence esnasında askerlerin ve başlarındaki astsubayın iğrenç ahlak dışı küfürler de işin ayrı bir boyutuydu. Yaptığımzı başvuru soncunda her zamanki gibi saldıranlar yaptıklarını inkar ettiler. Hatta tam tersini anlattılar. Bunca şeyi biz onlara yapmışız. Meclis İnsan Hakları Komisyonu cevap olarak bize 3686 sayılı kanuna göre komisyonun görev alanına girmeyen şikayetinizi ilgili yargı merciinde dava konusu etmeniz gerekmektedir cevabı verdi. Başında; İnsan Hakları yazan komisyonun cevabı böyle oldu, gerisini de siz düşünün... Yine hastanede muayene esnasında kelepçelerimiz açılmadığından muayane olamıyoruz, tedavi hakkımız engelleniyor. Burada bulunan adliye ve hastaneye gidişlerimizde kameralı ring araçlarında götürülmek isteniyoruz. Biz de bu gayri ahlaki - onur kırıcı uygulamaya karşı çıkıyoruz. Bu durumda ya hiç götürülmüyoruz, yada saldırı ve işkenceye uğruyoruz. Ben de muayane için hastaneye gittiğimde bizzat hastaların tedavasinini gerçekleştirildiği hastanenin içinde saldırıya uğradım ve sonuçta yeni yaralarla geri döndüm. Bu yaşadığım işkence- saldırı sonrasında suç duyurusnda bulundum. Valilikten gelen cevap dosyanın işleme konulmaması olmuştur. Ki bu durum yeni kelepçe açılmaması ve sonrasındaki saldırılar ölümle tehdide kadar varmıştır. 22 Ocak 2007de yayınlanan 10 kişiye 10 saat sohabet hakkı genelgesi de uygunlanmıyor. Tecrit içinde tecrit uygulanmakta. Bayiden aldığımız dergiler güncelliğini yitierdiklten sonra yani haftalar sonra veriliyor. Telefon görüşmelerişnde ad soyad dayatılmakta. Halbuki telefon formuna kiminle görüşeceğimizi yazıyoruz. Buna rağmen tekmil uygulaması dayatılmakta, bu dayatmaya karşı çıktığımızdaysa telefon hakkımız gasp edilmektedir.
Evet durumlar genel haliyle böyle ama biz umudumuzu her daim diri tutuyoruz ve baş eğmeden bu sarp dolambaçlı yolu arşınlıyoruz. Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
*Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi
Sezgin Zengin*
Evrensel'i Takip Et