Biz hemşireyiz, doktoruz, muhasebeci değiliz
AKP iktidarının ustalık eseri olan sağlıkta dönüşüm projesinin son uygulaması olan aile hekimliği ve kamu hastaneler birliği sağlık çalışanlarının yıllardır sendikal mücadelelerle elde etmiş olduğu haklarını yavaş yavaş elinden almaktadır. Geçen yıl yasalaşan ve hızla sağlık ocaklarının kapatılarak aile sağlığı merkezlerine d
Özgür Canan
AKP iktidarının ustalık eseri olan sağlıkta dönüşüm projesinin son uygulaması olan aile hekimliği ve kamu hastaneler birliği sağlık çalışanlarının yıllardır sendikal mücadelelerle elde etmiş olduğu haklarını yavaş yavaş elinden almaktadır. Geçen yıl yasalaşan ve hızla sağlık ocaklarının kapatılarak aile sağlığı merkezlerine dönüştürülmesinden sonra bu alanlarda çalışan sağlık çalışanları mağdur oldu. Birçok sağlık çalışanı, aile sağlığı merkezine dönüştürülen sağlık ocaklarında aile hekimiyle sözleşme imzalayarak devlet memurluğundan istifa etmek zorunda kaldı. Sözleşmeli aile sağlık elemanı olarak istihdam edildiler. Sözleşmeyi kabul etmeyenler ise ilçe içerisindeki diğer hastanelere geçmek zorunda kalmış ve alışmış oldukları çalışma sisteminden farklı bir çalışma sistemi içerisine geçmiş olmanın zorluklarını yaşadılar.
Kocaeli’nin Gebze ilçesinde aile sağlık merkezinde görev yapan sağlık çalışanı arkadaşlarımızla aile hekimliği ve aile hekimliğinin sağlık çalışanları üzerinde, halkın sağlığı üzerinde meydana getirdiği olumlu ve olumsuz değişiklileri üzerine röportaj yaptık.
Ben 16 yıllık hemşireyim. 16 yıl boyunca sağlık ocağında çalıştım. Geçen yıl bizlere ya burada bizimle çalışacaksınız, bizimle sözleşme imzalayacaksınız ya da hastanelere geçeceksiniz dendi. Bizler böyle zor bir kararı vermek zorunda kalmaktan zaten ilk başta mağdur olduk. Çünkü 16 yıldır sağlık ocağındasınız kurulmuş bir düzeniniz var. Kazanılmış haklarımız var. Devlet memurusunuz. Bir günde sizden devlet memurluğundan istifa edip sözleşme imzalamanız isteniyor ve yeni geçeceğiniz sistem hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. Kafamız karıştı. Uzun yıllar sağlık ocağında çalıştığımızdan hastane ortamından ve nöbetlerden ve yatan hasta bakımından çok uzaklaştık. Hastanelere geçmek bizim için mesleki açıdan hasta bakımından uzakta olduğumuzdan acaba yapabilir miyiz diye düşündük. Kendimize güvenmediğimizden değil, fakat mecburen karar verdik. Kimimiz burada kaldık. Sözleşmeyi imzaladık. Kimimiz hastanelere geçti. Fakat ileride ‘Ne olacak gerçekten haklarımız saklı kalacak mı?” endişesi içindeyiz.
Sağlık ocaklarında aşı takibi, gebe takibi yapılıyordu şimdi bu sistemde iş yükünüzü artıran yeni görevleriniz oldu mu?
Ben şu anda 4 bin kişiye bakıyorum. Aşı takibi, gebe takibi dışında, obez hasta takibi, çocukların büyüme gelişme takibi eklendi. Fakat bir kişinin 4 bin kişinin aşı takibini yapması, kayıtlarını tutması zor oluyor. Her bir sağlık çalışanı 4 bin kişiye bakıyor. Aile sağlık merkezleri A, B, C, D diye sınıflandırılıyor. Bu sınıflandırma kalite standartlarına göre yapılıyor. İl sağlık müdürlüğü denetliyor standartları yerine getiren sağlık ocağı bir üst gruba geçiyor. Bizim aile sağlık merkezimiz D grubu. Hem 4 bin hastanın takibini yapmak hem de kalitenin evrak işlerini yapmak işimizi zorlaştırıyor. Başımızı bilgisayardan çoğu zaman kaldıramıyoruz. Bir sağlık çalışanının izinli olması kayıtların tutulmasında sıkıntı yaratıyor. O nedenle sorumlu aile hekimi bizim çok fazla izin kullanmamızı istemiyor. ‘Hemşire hanım izin kullanmazsanız olur mu?’ diyor. Bazen izin alma konusunda zorluklar yaşıyoruz.
Eski sistemde sağlık ocağı çalışanları ev ev gezerek emzirme ve doğum yapan anneye yeni doğan bebek takibini, aşı takvimini anlatırdı ve anneyi muhakkak görmek isterdi. Ulaşamazsa tekrar gelirdi. Israrcıydılar. Şimdi aile hekimliği diyoruz ya gerçekten bir aile hekimliği yani korucu halk sağlığı ön planda mı?
Bu sistemde ev ev gezmek yok. Adı aile hekimliği ama evlere gidilmiyor. Bu sistemde nüfusa göre aile hekimliği var. Önemli olan 4 bin kişinin bilgisayar üstünde kayıtlarının tutulması. Bu sayı azalınca aldığınız performans ücreti düşüyor. Bu nedenle olay burada ticarileşiyor. Baktığınız hasta üzerinden performans alıyorsunuz. Koruyucu halk sağlığı arka planda kalıyor. Eski sistemde daha ön plandaydı. Bizler anne sütü, emzirme, doğum kontrol yöntemleri, göbek bakımı, aşılar hakkında annelere eğitim verirdik. Şimdi aile hekimi için önemli olan kafa sayısı. Kaç kişi geldi. Yaptığımız her işin bir performans olarak ücretlenmesi var. Örneğin eskiden doğum kontrol yöntemi olan RIA (rahim içi araç) kişi istiyorsa herkese takılırdı. Fakat şimdi performans ücreti olmadığından doktorumuz hastalara takmayın diyor. Bizde hastayı merkezde bulunan Anne Çocuk Sağlığı-Aile PlanlamasıMerkezine (AÇSAP) gönderiyoruz. Fakat yol parası bile olmayan hastalarımız var. Bazen doktordan gizli takıyoruz. Vicdanımız el vermiyor. Eski sistem daha halkçı, daha düzenli işleyen bir sistemdi.
Aile hekimlikleri kendi giderini kendisi karşılıyor bu siz çalışanlar üzerinde bir baskı oluşturuyor mu?
Tabii ki. Aile hekimimiz burayı bir ticarethane gibi düşünüyor. Gelir gider hesaplanıyor. Su faturası, elek trik faturası bunları kendisi ödüyor.Aile hekimi isterse kira ödememek için binayı satın alıyor. Giderleri azaltmak için en ucuz tuvalet kağıdı, en kalitesiz sıvı sabunu, en ucuz enjektör, eldiven, pamuk alıyor. Peçeteleri yarım kullanın fazla koparmayın diye uyarıyor. Hemşire odasının camı kırık dışarıdan soğuk geliyor fakat para gidecek diye yaptırmıyor. Dış kapı kırık kilidini tamir ettirmiyor. Kaloriferleri yakmıyoruz. Üşüyoruz. Bilgisayarımız yeterli değil iki kişi aynı bilgisayarda 8 bin hastanın kaydını yapmak zorunda kalıyor. Fakat para gitmesin diye alınmıyor. Bu bizim alıştığımız bir sistem değil. Biz hemşireyiz, doktoruz. Muhasebeci değiliz. Bizim işimiz koruyucu halk sağlığı fakat hekimler sürekli gelir-gider-performans hesabı yapıyor. Biz bunu hiç etik bulmuyoruz.
Hastalar bu durumdan çok memnun olduklarını söylüyorlar. Sizce bunun sebebi nedir?
Çünkü doktor hastayı kaçırmamak için hastanın her dediğini yapıyor. Doktor bey bu ilacı yaz diyor. Doktor yazıyor. Randevu almak yok. Sırada beklemiyor. Doktorda hastayla ilgileniyor. Daha uzun muayene ediyor. Hastayı karşısına alıp dinliyor. Ama bu ilacın gerçekten yazılması gerekip gerekmediğini incelemiyor. Hastaneye gittiğinizde uzman hekim başka bir hekimin vermiş olduğu reçeteyi asla yazmaz. Kendisi muayene eder sonra gerekirse kan tahlilleri veya başka tetkikler yapar ve ilacı yazar. Uygun görmezse ilacı yazmaz. Bizim hastalarımız biraz böyle idealist hekimleri sevmiyor. Hemen sinirleniyor. Hastaların memnuniyeti her istediğini doktora yaptırmasında yatıyor.
(*) SES Kocaeli Şube Yöneticisi
SAĞLIKTAN HASTALIĞA DÖNÜŞÜM
Eylem Kaya Eroğlu*
Sağlık hizmetlerini iyileştirme çalışmaları birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de öncelikli gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. ABD ve İngiltere gibi birçok gelişmiş ülke seçim çalışmalarında sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi üzerinde önemle durmaktadır. Hatta denebilir ki seçimlerde başarılı olan partiler sağlık üzerindeki programlarını seçmenlerine ne kadar iyi anlatabilmiş ve onları ikna edebilmişlerse seçimlerden de galibiyetle çıkmışlardır. AKP Hükümetinin son seçimimdeki yüzde 50 başarısında, sağlıkta dönüşüm adı altında uyguladığı programın etkisini göz ardı etmemek lazım. Sağlıkta bir dönüşüm yaşanmakta ve yaşatılmakta fakat dönüşümün gerçekten halk yararına mı yoksa Dünya Bankası ve IMF’nin yapısal uyum programlarının yararına mı yapıldığını görebilmek için bazı soruların cevaplandırılması lazım.
YANIT BEKLEYEN SORULAR
- Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın mimarları tarafından bu programın amacı sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde organize edilmesi, finansmanın sağlanması ve sunulması olarak açıklanmıştır. 2003 yılından beri sağlık hizmeti etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde verilmekte midir? - Etkili Sağlık Hizmetinin en somut göstergesi olarak kabul edilen anne ve bebek ölüm hızı, doğuşta beklenen yaşam süresi, 5 yaş altı bebek ölüm hızı, doğumda beklenen 65 yaş üstü yaşam olasılığı, 100 bin kişi başına hekim sayısı, 100 bin kişi başına hemşire sayısı gibi insani gelişmişlik endekslerinde 8 yıl içinde OECD ülkeleri arasındaki sıralamamızda değişme olmuş mudur?
Verimli bir sağlık hizmetini kaynakları uygun şekilde kullanarak maliyeti düşürüp, aynı kaynakla daha fazla hizmet üretmek olarak tanımlayanlar verimlilik için insan kaynaklarının dağılımı, malzeme yönetimi, akılcı ilaç kullanımı, sağlık işletmeciliği ve koruyucu hekimlik uygulamalarını işleyişe sokarak bu amaca ulaşılacağını ifade etmektedirler.
RAKAMLAR ORTALAMANIN ALTINDA
İnsan kaynaklarını etkili kullanım konusundaki başarıları 2008 yılında ve 2010 yılında yayınlanan Sağlık İnsan gücü durum raporlarından değerlendirilebilir. Hastanelerde çalışanların sayısal çoğunluğunu oluşturan meslek grupları olmaları açısından hemşire ve doktor sayıları üzerinden değerlendirme ve Avrupa ülkeleri ile karşılaştırma yapılabilir 2008 yılı verilerine göre Türkiye’de aktif çalışan hekim sayısı 103 bin 117, hemşire sayısı 92 bin 509’dur. Türkiye’de 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 146.14, AB üyesi ülke ortalamasında 338’dir. 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı 131.03, AB üyesi ülke ortalamasında 731.15’tir. 100 bin kişi başına düşen eczacı ve diş hekimi sayısı da AB üyesi ülke ortalamasının altında seyretmektedir.
LİYAKAT HİÇE SAYILIYOR
Sağlık Bakanlığı insan kaynaklarının etkili kullanımı, liyakat, kariyer, eğitim, sertifika gibi kavramları sıklıkla dile getirmekle birlikte bu kavramların gerektiğinde hiçe sayıldığı uygulamalara imza atmaktadır. Hülle profesörlere, bir günde alınan akademik unvanlara, teşekkür ve takdirlerini dağıtarak puanlarını yükseltip sınava başvuracakları yandaşlarını garantiye aldıktan sonra sözde görevde yükselme sınavları yaparak kendi insan kaynaklarını etkin ve etkili kullanmaktadır. Bir kurumu yönetmek için sadece sağlık alanında uzman olmak kaynakların verimli ve etkili kullanımı için yeterli olmamaktadır. Hastane gibi kurumlarda yöneticiler en az yönetim bilimi, maliyet, insan kaynakları, malzeme yönetimi, işletme yönetimi, iş hukuku, kamu yönetimi, çalışma ilişkileri vb. konularda eğitim alan kişiler arasında sınavla ve hakkaniyete uygun şekilde seçilmeliyken başhekim, başhekim yardımcısı, başhemşire, müdür ve müdür yardımcısı olmak için mevcut iktidarı desteklemek Sağlıkta Dönüşüm Programı için yeterli olmaktadır.
(*) Hemşire/Ankara
PARA KAZANDIR DA NASIL KAZANDIRIRSAN KAZANDIR
Ayhan Özdemir*
Kamunun yeniden yapılandırılması sürecinde ameliyathane açısından en belirgin değişim, performans sistemi ve bunun yansımaları oldu. Mesela performans sistemi nedeniyle endikasyonu olmayan ameliyatlar daha sık alınmaya başladı. Örneğin karın ağrısıyla hastaneye gelen bir hasta hemen apandektomi ameliyatına alınabildi ya da buna benzer, bulguların tam net olmadığı hastaların ameliyatına hemen karar verilebildi. Hastaların hayatları riske edilme pahasına performans puanı için bu ameliyatlar yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Ama hastaların ne kadar nitelikli ve sağlıklı tedavi olabildiklerini ya da cerrahi işlemin başarılı olup olmadığı sorgulanmıyor. Çünkü yeni sistem sadece ‘para kazandır da nasıl kazandırırsan kazandır’ mantığında işliyor.
Eski SSK personeliyim. O zaman bina ve ameliyathane büyüklüğü olarak yeterli değildik, daha az personelle daha çok çalışıyorduk. Daha az döner sermaye alıyorduk ama daha içten ve daha samimi bir çalışma ortamımız vardı. Daha mutlu hissediyorduk kendimizi. Şimdi personelin birbirine ve kendi mesleğine yabancılaşmasını yaşıyor ve görüyorum. Şu an için temel ücretlerimiz çok düşük, döner sermaye ücretlerimiz yüksek tutulmaktadır ama döner sermaye ücretleri emekliliğimize yansımamaktadır. Yazışmalar ve bürokrasinin ise azaldığını düşünmüyorum.
Halk açısından muayene saatlerinde bir değişiklik yaşanmadığını düşünüyorum. Poliklinik çalışma saatleri yine 09.30-11.40 öğle sonrası 13.30-15.45, poliklinik hasta sayıları yine 100 ve 100’ün üzerinde. Bu da nitelikli bir sağlık hizmeti sunulamadığının kanıtıdır. Ve tüm bunlara rağmen 6 ve 14 TL arasında değişen oranlarda muayene ücreti 3 TL de ilaç ücreti (reçete) alınmaya başlanmıştır. Bu durum göstermektedir ki sağlık hizmeti giderleri halkımızın sırtına yıkılacaktır.
Son cümle olarak kamunun yeniden yapılandırılması adına sağlıkta yaşanan dönüşümün biz sağlık emekçilerine en büyük ve önemli yansıması şiddet (Neredeyse her gün bir sağlık emekçisi hasta veya hasta yakınları tarafından darp edilmekte) olmuştur.
(*) Anestezi Teknisyeni/Kayseri
MÜŞTERİ HER ZAMAN HAKLIDIR
Songül Çetin*
Sağlık sektörüyle ilgili yapılan haberler ve bakanın açıklamaları nedeniyle hasta ve yakınlarının sağlık çalışanlarına güveni ve saygısı kalmamıştır. Bu yüzden de sistemden oluşan aksaklıklar da olsa hasta veya yakınları hiç çekinmeden çalışanlara sözlü veya fiziksel şiddet uygulayabilmektedir. Çalışanların güvenliği kalmamıştır, üstelik bir çok durumda ‘Müşteri her zaman haklıdır’ mantığıyla, idare çalışanın arkasında durmamakta çalışanı suçlayabilmektedir.
Bir diğer sorun da toplam kalite yönetimi uygulamasıdır. Bu uygulama sağlıkta kaliteyi getirmekten çok biz hemşirelerin iş yükünü artırmaktadır. Daha hiçbir iş yapmadan onlarca form doldurup dosyaları kabartmaktayız. Sonuçta hastalara daha az zaman ayırıp daha fazla iş yapmak zorunda kalmaktayız. Bugünlerde çalışanlar arasında çok fazla konuşulan bir konu var, hastanelerin özelleştirilmesi. Son on senedir çalışanları ve halkı özelleştirmeye öyle güzel adapte ettiler ki sanırım bunu yaparken çok fazla zorlanmayacaklar.
(*) Hemşire/Antalya
DAHA FAZLA RADYOAKTİF MADDE
Sinan Taylan*
Tam Gün Yasası ile birlikte radyoaktif madde ve ışınlara maruz kalan sağlık emekçilerinin beş saat olan çalışma süreleri yedi saate çıkarıldı. Bu da biz sağlık emekçileri için daha fazla hasta ve daha fazla radyoaktif madde ve ışınlara maruz kalmak demektir. Daha fazla hasta daha çok para mantığını bize dayatırken aslında çok iş, az ücret gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Yeni performans yasası ile birlikte artık normal senelik izinlerde bile aldığımız performans ücretinden kesinti yapılıyor. Bu durumda, farkmış gibi vermiş oldukları cüzi ücretleri toptan ve tek seferde keserek daha az ücret ödemiş oluyorlar. Şimdi sırada kamu hastane birlikleri yasası var ve bu yasa yürürlüğe girdiği zaman özelleştirmelerin önü tamamen açılarak biz sağlık emekçilerinin hiçbir sosyal hakkı ve iş güvencesi de kalmayacak.
(*) Röntgen Teknisyeni/Antalya
evrensel.net