09 Ocak 2011 00:00

Asya’da Yaşam Pahalılığı

Dünyanın en pahalı ülkeleri, İskandinav ülkeleri ve Japonya. Asya-Pasifik’te pahalılıkta Japonya’yı Avustralya izliyor; ondan sonra ise, Yeni Zelanda, Güney Kore, Tayvan ve Hong Kong geliyor

Paylaş

Dünyanın en pahalı ülkeleri, İskandinav ülkeleri ve Japonya. Asya-Pasifik’te pahalılıkta Japonya’yı Avustralya izliyor; ondan sonra ise, Yeni Zelanda, Güney Kore, Tayvan ve Hong Kong geliyor. Dünyanın ve Asya-Pasifik’in en ucuz ülkeleri, Kuzey Kore, Vietnam, Papua Yeni Gine, Bangladeş, Nepal, Hindistan, Sri Lanka ve Özbekistan. Çin, bugüne dek, yabancı yatırımcılar tarafından ‘ucuz işgücü cenneti’ olarak görüldü. Ancak, son zamanlarda, Çin de pahalılanıyor; yabancı yatırımcı, özellikle Vietnam’a yöneliyor. Neden Vietnam? Birincisi, Çin’de de olduğu gibi, tek bir parti olduğunda, yönetimin sürekliliği var. Bir iş anlaşması imzalandığında, bir sonraki yönetimin anlaşmayı saymaması gibi bir durum geçerli değil. İkincisi, özellikle kentlerde, altyapı iyi durumda. Diğer ucuz ülkelerde ise, altyapı iyi değil. Altyapının kötü olması, üretim tutarlarını arttırıyor. Örneğin, bozuk yollar nedeniyle saatlerin boşa gittiği ülkelerde, yatırımcıların kaybı büyük oluyor. Üçüncüsü, Vietnam’ın genç bir nüfusu var. Çin, tek çocuk siyasası nedeniyle, genç nüfus sorunu yaşıyor; üstelik, ataerkil değerler nedeniyle, bu tek çocuğun erkek olması yeğleniyor. Bu nedenle, kız-erkek dengesizliği var. Bekar erkekleri bol olan ülkelerde, toplumsal çalkantılar daha dalgalı oluyor. Yine de, kimi uluslararası şirketler, Çin’de kalmayı yeğliyorlar; çünkü bu, büyük bir pazar. Şirketler, ülkenin yavaş yavaş tüketim toplumuna evrildiğini gördüklerinden, bu 1.3 milyarlık pazarı bırakmak istemiyorlar.
Dünyada ve özel olarak Asya-Pasifik’te yaşam pahalılığını karşılaştırdığımızda dikkat çekici noktalar şunlar:
- Yüksek gelirli ülkelerde yaşam da pahalı. Yaşamın ucuz olduğu ülkelerde, ucuzluk, genel olarak yiyeceğin ve evin ucuz olmasından ileri geliyor. Yiyecek ucuzluğu, yiyecek üreticilerinin özel tekel olmamasından ileri geliyor. Ya küçük üreticiler ya da generk (devlet) tekeli var. Bir de, ucuz olagelen toplumsalcı ülkelerde, evi ya generk sağlıyor ya da eski siyasalar bu yönde. Bir ülkede, toplumsal konutlandırma yaygınsa, ücretler de ederler de (fiyat) düşük olabiliyor. Bu durumda, ev sahibi olma oranı yüksek ama gelirler düşük. Yani insanlar, belki zar zor yemek alabiliyor; ama generk siyasaları dolayısıyla, yine de ev sahibiler. Kimi ülkelerde, insanların ev sahibi yapılması, onları uysallaştırmanın bir aracı olarak işe koşuluyor. Böylece, varolan düzende çıkarları olmuş oluyor.
- Ederlere iki tür açıklama getirilebilir: Ya üretim tutarı (sürüm, talep) ya da satın alma gücü (aranım, arz). Bir ürünün pahalılığı, üretim tutarının yüksekliğinden kaynaklanabilir. Bunun yerine, eder, tüketici, pahalı olanı satın alma gücüne sahipse, kazancı ençoklamak (maksimizasyon) için yüksek tutulabilir. Vietnam gibi ucuz ülkelerde iki durum da geçerli değil: Üretim tutarı düşük ve halk, yüksek ederleri ödeyebilecek bir gelir düzeyinde değil.
- McDonalds Hamburgeri Göstergesi, çeşitli çevrelerce kullanılan bir karşılaştırma aracı. Bir büyük hamburgerin değişik ülkelerde kaça satıldığı üzerinden yaşam pahalılığı karşılaştırması yapılıyor. Bu, adamakıllı reklam kokuyor! Bu karşılaştırmalardaki sorunlar şunlar: Hamburger’in ederi, ülke içinde, değişik kentlerde farklı olabiliyor; bu da ülke karşılaştırmalarını karmaşıklaştırıyor. İkincisi, birçok düşük ve orta gelirli ülkede hamburger bir lüks. Üçüncüsü, bu, Amerikan özekli bir karşılaştırma.
- Kiraya verilebilecek mallar, mülkte eşit olan toplumlarda bile sınıfları yaratıyor. Yatırım araçları dışında, uzun ömürlü tüketim malları da, nice adaletsizlik doğuruyor. Kimi ülkelerde, masa bile, gelir getirebilecek bir araca dönüşebiliyor; masaya oturduğunuz gibi masa kirası alınıyor (Edip Cansever boşuna dememiş “Masa da masaymış ha” diye).
- Yaşam pahalılığı ve besin pahalılığı, kimi araştırmalarda ayrı ayrı hesaplanıyor. ‘Yaşam pahalılığı’, besin dışındaki barınma, sağlık, eğitim, giysi, ulaşım vd. giderleri de kapsıyor. Yoksul ülkelerde gelirin büyük bölümü yemeğe gidiyor; bu ülkelerde insanlar, dışarıda yemek yerine evde yiyorlar ki, başka gereksinimlere para yetsin. Öte yandan, Tayland gibi, yoksulluğa karşın yine de dışarıda yemenin yaşamın bir parçası olduğu ayrıcalıklı örnekler var. Gelirin daha az bir oranının yemeğe gittiği ülkelerde yaşam, güllük gülistanlık değil. Oralarda, para, ya kiraya gidiyor ya da (özelleştirmelerden sonra) eğitim ve sağlığa gidiyor.
- Ülküsel (ideal) ülke, temel gereksinimlerin pahalı olmadığı ülkedir. Temel olmayan gereksinimler pahalı olsa da olur; hatta onların pahalı oluşu sayesinde, temel gereksinimler çoğunluk için ucuzlatılabilir; sınıflı toplum var olduğu sürece. Sınıfsız toplumda ise, bu ayrım, anlamını yitiriyor; çünkü gelir adaletsizliklerinin ortadan kalkması söz konusu.
- Bir ülkenin sınıfsal geçişkenliği için aylıkların ne kadarının biriktirilebildiği önemli bir gösterge. Bir çalışanın işveren olma şansı nedir? Ama en iyi durumda bile, bu, sömüren-sömürülen döngüsünü yeniden ürettiğinden, eşitlikçi sayılamaz. Sömürülecek kimse kalmayınca (iç ve dış) göçmen işçiler sömürülüyor.
- Yaşam, pahalı; ama insan canı, ucuz. Bir gün yaşam, ucuz; insan canı, pahalı olsun diyedir bütün çaba...
Dr. Ulaş Başar Gezgin
ÖNCEKİ HABER

Ekonomik durgunluğun sonu mu? Kim kimi kandırıyor?

SONRAKİ HABER

Erzin’de gecikmeli festival

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa