09 Ocak 2011 00:00
DiYARBAKIR Didim mi olmak istiyor?
Bu soru otuz yıl önce sorulan suçlayıcı soruyu anımsatıyor belki: Sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun?
Bu soru otuz yıl önce sorulan suçlayıcı soruyu anımsatıyor belki: Sen 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun? Bu sorunun yanıtı evetti. Ücret, özgürlük ve bir sürü nedenle en politika dışı kişi bile 12 Eylül öncesini özlüyordu. Ama bir türlü dile getiremiyor hatta heceleyemiyordu. Telaffuz etmek deyimini o günlerde Dile getirmek, söylemek, ifade etmek yerine kullanmaya bu yüzden başladık...
Yine o günlerde yaşanan bir olay fıkralaştı.
Bir arkadaşımız elektrik borcu mu tesisatı mı her neyse bir sorun yüzünden eski bildiği numarayı aramış. Ona Boğaziçi Elektrik Dağıtım Anonim Şirketine telefon etmesi söylenmiş. Arkadaşımızın bu uzun adı aklında tutamayacağını düşünen görevli Amca BEDAŞa sor demiş. Sonra hecelemiş : Bodrum, Edremit, Didim, Antalya, Şanlıurfa. Yazabildin mi amca? Bizimki yinelemiş adı Burdur, Edirne, Diyarbakır Görevli hemen kesmiş sözünü Yoo, Diyarbakır değil, Didim, Didim...
Biz bu Akdeniz ilçesinin adının Diyarbakırın adına yeğleniş nedenini sezip gülüp dururken günün birinde Didimi gördüm. Akköyde Edebiyat Mecnunu Güven Pamukçu bir kütüphane açtı. Ardından, Akköyün sokaklarına yazar adları konuldu: Muzaffer İzgü, Gülten Akın, Adnan Özyalçıner, düzenlenen şenliklere Didim Belediyesi destek verdi de Didime gittik. Didim Ege Bölgesi kıyısında, Büyük Menderes Nehrinin denize döküldüğü yerden başlayarak, güneyde Aydın-Muğla il sınırına kadar uzanan bir kıyı bölgesi. Bölgenin batısında Didim ile Altınkum, doğusunda ise Akbük Körfezi yer almaktadır.
Bugün turistlerin gezmek için yarış ettikleri Didimdeki Apollon Mabedi de 20 km kuzeydeki Milet şehri ile diğer yöre halklarının geleceklerini öğrenme ve dertlerine çare bulma isteklerini karşılamak için yapılmış. Perslerin İsadan Önce Beşinci Yüzyılda Anadoluya yaptıkları saldırılar sonunda Dara bu tapınağı şehriyle birlikte yıkmış ve içerisinde bulunan bronz Apollon heykelini bir çok esirle götürmüş. Yaklaşık 150-180 yıl sonra yeniden yapılmaya başlanmış. Ancak Dünyanın Sekizinci Harikası olsun diye tasarlandığından, bütçeler yetmez. Hatta inşaatta çalışan usta ve işçiler ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle bir süre çalışmazlar. Bir anlamda tarihin ilk grevi gerçekleşir. Bu arada da Hıristiyanlık yaygınlaşır, tapınak da öyle kalır.
Diyarbakırın durumu için bir iki cümle yeter: Diyarbakır, Türkiyenin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan tarihî bir ildir. Merkez ilçesiyle birlikte 17 ilçesi bulunur. Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Diyarbakır, Ermeni Krallığına ve Akkoyunlulara başkentlik yapmıştır.(Vikipedia)
Şimdi... Didimdeki şenlikte çevreyi dolaşınca gördük ki, nüfusun neredeyse üçte ikisi İngiliz. Lokantalardaki listelerde yemek adları İngilizce-Türkçe. Her yerde İngiliz kahvaltısı bulunur duyurusunun İngilizcesi asılı. Biz İstanbullular Arapça, Rusça vitrinlere, duyurulara alışık olduğumuzdan şaşmadık ama Gavur İzmirli yazarlar bir süre sonra feryadı bastılar. Sokaklardaki tabelalar bildirimler bir yana Belediye elektrik ve su faturalarını da İngilizce-Türkçe hazırlıyormuş. Çünkü bizim turist sandığımız İngilizler Didim halkıymış. Sonunda iki de bir eleştirilen Didim Belediye Reisi Mümin Kamacı, belediyenin hizmet verirken hizmet alan kişinin anlayacağı dilde fatura vermesi gerektiğini söyledi. İzmirliler inanmadılar ya neyse. Bu kez Mümin Bey yakında İngiliz bir belediye reisiyle karşılaşacağımızı da müjdeledi.
Şimdi anladığıma göre Diyarbakır Didime özeniyor. Didim gibi iki dillilik ne demek? İngilizce olsa neyse...
Söyleyin bakalım siz Diyarbakırlılar Didimli mi olmak istiyorsunuz? Yoksa Diyarbakır Didim mi olmak istiyor.
Sennur Sezer