1 Ocak 2011 00:00
Kaybolmak kendinle yüzleşmektir
Özcan Yurdalan iki sene kadar cumartesi günleri bu sayfada Yolcular İçin El Aynası adlı köşesinde yazdı. Yazdığı denemeler birleşip bir kılavuz haline geldi şimdi; Bir Seyyahın Kaybolma Kılavuzu - Yolcular İçin El Aynası-1.
Yurdalan, yıllarını yollara, satırlara, fotoğraflara adamış modern bir seyyah. Geziyor, yazıyor ve fotoğraflarıyla meraklısına yaşamı ince ince anlatıyor Türkiyede gezi yazarlığının öncüsü Yurdalan, bugüne dek Hindistandan Nepale, Suriyeden Fasa, Pakistandan İrana yaptığı seyyahlıkları kitaplarıyla anlatmıştı. Yolların ustası, bu kez, yola ve yolda olmaya dair iç gözlemlerini ve felsefi bakışını bir deneme üslûbuyla okuyucuya aktarıyor.
Kendine ait sorularda kaybolmak, kendi yolu üzerine düşünmek isteyenler için yeni yılın ilk günü harika bir fırsat değil mi? Yola çıkmak ille de fiziki bir şey değil ya Lütfen kemerlerinizi bağlayın ve arkanıza yaslanın
Kaybolmak isteyenleri mi ilgilendiriyor bu kitap?
Halinden memnun olmayanları ilgilendiriyor bu kitap daha çok. İrademiz dışında içine doğduğumuz kültürel coğrafyada bize durmaksızın verilen cevapların arasında kaybolmak yerine, kendine ait sorularda kaybolmak isteyenler için galiba. En azından bendeki anlamı bu. Soruların cevaplardan daha önemli olduğunu düşünüyorum ya ondan olsa gerek.
İnsan neden kaybolmak ister, kim ister?
Kaybolmak dediğimiz zaman günümüzde yaygın olan beklentinin tam tersine bir arayışmış gibi görünüyor değil mi? Sosyal ortamlarımızın dayattığı görünür olmak eyvallah ama nereye kadar? Görününce yani salt kabuk halinde bir yerlerde tezahür edince ne oluyor sanki?..
Ekranda, gazetede, sosyal ağda her neredeyse suretinle var olmak aslında bir tercih. Hatta bir mecburiyet. Kendi varlığını en başta kendine kanıtlamanın aracı halinde.
Halbuki varlığı ispat gerekiyorsa bunu başka yerde, başka şekilde aramak lazım.
Arayacağımız o yer, aslında kaybolduğumuz yerdir, diye düşünüyorum.
Kaybolmak bu nedenle bir seçim, asıl kendini bulmanın bir çaresi belki de. Kaybolmayı isteyenler, üstümüzde egemenlik kurmuş irili ufaklı her kültürel-siyasi ortamın, bize yüklemiş olduğu her türlü role, davranış ve düşünce kalıbına, klişeye, kurala kaideye şüpheyle bakabilenlerdir, itiraz edebilen, sorgulayan ve sorusunu yüksek sesle sorabilenlerdir. Sorularına verilmiş hazır cevaplarla yetinmeyenler, aslını merak edenlerdir.
Çünkü kaybolmak aslında tam bir yalnızlaşma halidir. Fiziki olarak kaybolmak gibi duygusal, düşünsel kaybolmalar da bu metafora dahil. Kaybolmak bir şekilde kendinle yüzleşmektir. Çırılçıplak kalmayı göze almaktır çünkü kaybolmuşun tek çaresi yine kendisidir. Bulduğu vakit ise hakikaten bulmuştur. Aslında bulmak için yola çıkarlar...
YOLA NASIL ÇIKILACAĞINI BİLSEM KİTABI YAZAMAZDIM
Kitabın bir önsözle değil Veda sorusu isimli bir öyküyle açılıyor. Son cümlesi de Sahi yola nasıl çıkılır? Sahi nasıl çıkılır abi?
Bu soruya çaresiz kaldığım için klasik bir cevap vereyim istersen: Bilseydim o kitabı yazamazdım. Yazmazdım değil, yazamazdım. Yazdım da ne oldu o ayrı ama bilseydim hakikaten yazamazdım. Halbuki bir başka açıdan bakarsan hiç de alçak gönüllü olmaya gerek yok, ben yola çıkmaların ustasıyım. Bunca yıldır yalnız gidişlerde de toplu gidişlerde de, karadan, havadan, denizden şu ya da bu araçla her neyle nereye gidilecekse o yola nasıl çıkılacağını en iyi bilenlerden biriyim. Kaybolma Kılavuzundaki metinlerin birkaç tanesi, karşılaştığım bir yolcunun ürettiği suretlerin ve sözlerin kendi başlarına ayrı yolculuklara çıktığından söz ediyordu. Bunu önemsiyorum. Fotoğrafların ve yazıların sahipsiz kaldıkları vakit kendi başlarına yaşadıklarını ilginç buluyorum. Zaman zaman sahaflarda sepetlere doldurulmuş sahipsiz fotoğraflara bakın. Ya da çoktan unutulmuş yazarların çaresiz metinlerine...
Bu kitap da cevabını bilmediğim soruların peşinde yazıldı diye düşünürsek kendi yapacağım yolculuk bakalım nereye çıkacak. Belki de bir menzile ulaşır, beni de çekip yanına alır. O zaman sana, yola sahiden nasıl çıkılacağını söyleyebilirim belki.
KAYBOLMA KILAVUZU ONCA YOLCULUĞUN GERÇEK HİKAYESİ
Daha önce pek çok yerle ilgili gezi kitabı yayınladın, yeni kitap bütün bu seyyahlıkların öğrettikleri ile ilgili sanki Diğer kitaplarının yanında nasıl bir yeri var Kaybolma Kılavuzunun?
Aslında tam dediğin gibi, öğrettikleri galiba. Daha önce yayınlanmış seyahatnamelerde anlatmadığım hikayeler bunlar. Çünkü bedenimizle yaptığımız yolculuklar her ne kadar gönlümüzü içine katsak da sonuçta benim gibi tekamülü yarım kalmış olanlar için göz ile yapılan yolculuklardır. Onların bakiyesi de dilden döküldüğü vakit Sarı Otobüs kitaplarını ortaya çıkardı.
Asya yolculuklarında defalarca gidip geldiğim ülkelerde tanık olduklarımı o kitaplarda anlattım. Ancak anlattıklarım o yolculukların gerçek hikayesi değildi, sadece gördüklerimdi.
Sen de biliyorsun ki ister bir sorunun peşinden yola düşülsün, ister bir sesin, bir ritmin ya da kokunun fark etmez, eğer gerçekten gidiyorsan, düşe tekerlene yol alırsın ve her seferinde yontulur, şekillenirsin. Ne şekli? O biraz sana kalmış, ama daha çok da yollarda yaşadıklarına ve karşılaştıklarına.
Bir Seyyahın Kaybolma Kılavuzu, benim yollarda yaşadıklarıma ve karşılaştıklarıma dair ama asıl yaptığım onca yolculuğun gerçek hikayesi galiba? Diğer kitaplarımdan farkı biraz da bu olsa gerek. Görünen ile gerçek arasındaki fark gibi bir şey.
Dünyanın en güzel yeri, o yeri arayanın geçtiği yoldur sözün bir seyyahın mottosu olabilir mi? Nedir seyyah? Nasıl olunur? Aynı yolu kat eden turistten farkı nedir seyyahın?
Seyyahlar turistlerden farklı olarak bir yere varmak için yola çıkmazlar. Yolda olmayı önemserler ve bir menzile vardıklarında yeni yolların derdine düşerler. Yani turizmle, turist olarak bir yerden bir yere gitmekle en ufak bir ilgisi yoktur seyyah gibi gitmelerin. Bu nedenle seyyahın meşrebinde bir güzeli aramak varsa eğer onu yolda aramak ayrı bir değer taşır, önemlidir.
Denemelerindeki anlatıcı yani yolcu olan sen, diğer yolcuların erdemlerine, yol konusundaki sezgilerine, yolla kurdukları ilişkiye dikkat kesilmiş bir izleyicisin Adeta yolla ilgili hiçbir fikre sahip olmadan yola düşmüş bir meraklı avaresin. Böyle bir hal mi gerekir yola düşmek için? Yolda seninle karşılaşan bir başka yolcu seninle ilgili neler söyleyebilirdi?
Yola düşmek için gerekli hal, yolcunun meşrebine göre farklılık gösterir. Gideceğim yere, geçeceğim yola dair herhangi bir yargı taşımadan yola çıkmayı ben önemsiyorum.
Yolda karşılaştığım yolcu bana ne der, benimle ilgili ne söyler, merhaba desin yeter. Yoldayken hangi dilde olursa olsun, selam vermek önemlidir gerçekten biliyor musun? Dillerini hiç bilmiyorsak bile kendi dilimizde selam verir öyle geçeriz. Bu nedenle bana dair söylenecek bir şey varsa o bir selam olsun yeter.
(İstanbul/EVRENSEL)
Devrim Büyükacaroğlu
Evrensel'i Takip Et