24 Aralık 2010 01:00
EĞİTİMDE AKPNİN 8 YILI -3-
GÜNÜN YAZILARI
Eğitim parça başı iş oldu!
Dr. Erkan Aydoğanoğlu*
AKPnin 8 yıllık iktidarı boyunca emekçilerin, çalışma ve yaşam koşulları açısından giderek kötüleşen, kuralsız ve güvencesiz hale gelen bir istihdam yapısıyla karşı karşıya kaldığını söylemek doğru bir tespit olacaktır.
Esnek ve güvencesiz istihdam öncelikle mevcut istihdam biçimleri üzerinde aynı işi yapan emekçiler arasında yapay bir farklılaşma ve bölünme yaratıyor. Ardından bununla bağlantılı olarak, mevcut işgücünü parçalayıp kendi içinde birbirine rakip haline getirerek işverenlerin elini güçlendiren, emekçilerin ise birbirine alternatif hale getirilerek, elini kolunu bağlayan bir durum ortaya çıkarıyor.
ESNEK VE GÜVENCESİZ İSTİHDAM
Son yıllarda eğitim sisteminde yaygın olarak görülen esnek ve güvencesiz istihdam uygulaması, eğitim sisteminin bütününü kuşatan bir yapıya büründü. Üstelik esnek ve güvencesiz çalışma sadece öğretmenler açısından değil, araştırma görevlileri, yardımcı hizmetliler, teknik personel, memurlar ve diğer eğitim emekçileri üzerinden de yaygın bir içerikte uygulanıyor.
Kamunun yeniden yapılanması ve kamu istihdamının dönüşümü çerçevesinde hayata geçirilen istihdam politikalarının sistem üzerinde yarattığı olumsuz etkiler, eğitim ve bilim emekçilerinin istihdamını da daha kuralsız, daha esnek ve her türlü güvenceden yoksun olarak şekillendirmeyi beraberinde getirdi.
AKP hükümeti, kamu hizmetlerini bir taraftan ticarileştirip, tasfiye etmenin planlarını yaparken, diğer taraftan görece güvenceli olan kamu istihdam yapılarını esnekleştirip, daha güvencesiz hale getirmek için yasal düzenlemeler ve fiili adımlar atmaya çalışıyor.
SÖZLEŞMELİ
ÖĞRETMENLİK
Türkiye eğitim sistemine sözleşmeli öğretmenlik konusunda ilk adım, 29 Kasım 2003 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 5 bin sözleşmeli İngilizce dil öğreticisi ve 4 bin bilgisayar öğreticisi istihdamı ile başladı. Yasal bir engelle karşılaşılmaması için Sözleşmeli öğretmen yerine, Sözleşmeli dil öğreticisi ifadesi kullanıldı. İlk atanan sözleşmeli öğretmenler, tıpkı bugünkü ücretli öğretmenler gibi, 10 ay istihdam ediliyor ve sigorta primleri girdikleri ders saatlerine göre yatırılıyordu.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına karşı, başta Eğitim Sen olmak üzere, eğitim sendikaları tarafından yürütülen örgütsel ve hukuksal mücadele sonucunda 4-b statüsündeki sözleşmeli öğretmenler mali haklar bakımından 4-a statüsündeki kadrolu öğretmenlere yaklaştırılırken, özlük ve sosyal haklar bakımından pek çok haktan mahrum bırakıldılar. Ardından öğretmen istihdamı bakımından en güvencesiz istihdam biçimi olarak Ücretli öğretmenlik uygulaması geldi.
EK DERS = PARÇA BAŞI
Eğitim sistemi içinde iş güvencesiz olarak, her türlü mali, sosyal ve özlük haklarından yoksun olarak çalıştırılan ücretli, sözleşmeli, vekil öğretmenler, dershane öğretmenleri, tıpkı Parça başı ya da götürü usulü iş yapan işçiler gibi, Ek ders karşılığı çalıştırıldı, eğitim sisteminin yeni kuşak Ücretli köleleri olarak çalıştırıldılar. Milli Eğitim Bakanlığı, 350 bini aşkın ataması yapılmamış öğretmen bulunmasını Fırsata çevirerek ücretli öğretmenlik uygulamasını bütün illerde, özellikle yoksul, emekçi ailelerin yaşadığı şehir ve semtlerde yaygınlaştırdı.
YAPILAN İŞ AYNI
YA STATÜ?
Milli Eğitim Bakanlığının bugünkü istihdam politikaları açısından bakıldığında aynı okulda hem kadrolu, hem sözleşmeli hem de ücretli öğretmen bir arada görev yapıyor. Yaptıkları iş aynı, girilen ders aynı, okul aynı, öğrenci aynı olmasına rağmen, ücret ve sosyal haklar arasındaki büyük uçurum dikkat çekiyor. Ücretli öğretmenler girdikleri saat başına ücret alırken, aldıkları ücret asgari ücretin biraz üzerinde. Sigorta primleri aylık toplam ders saat sayısına göre ödendiğinden, ayda en fazla 16-17 gün sigortalı olabiliyorlar. Normal kadrolu bir öğretmene göre yarı ücret ve yarı sigorta ile çalıştırılıyorlar.
Yasa önünde eşitliğin güvencesini oluşturan ve hukuksal eşitliği düzenleyen Anayasanın Kanun önünde eşitlik başlıklı 10.maddesi, tüm yurttaşların her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları gerektiğini belirtirken, hukuksal durumları arasında haklı bir nedene dayanmayan ayrımı önlemeyi amaçlar. Aynı madde ancak Haklı bir neden varsa kimi yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmalarına olanak vermektedir. Eğitimdeki esnek ve güvencesiz istihdam uygulamalarının haklı bir nedene dayandığını söylemek mümkün değil.
Bu uygulama eğitimdeki istihdam politikaları açısından benimsediği piyasacı, kuralsız ve güvencesiz istihdam uygulamalarının sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu sonuçları ortaya çıkaran nedenleri ortadan kaldırmak için tüm eğitim ve bilim emekçilerinin kadrolu-sözleşmeli, güvenceli-güvencesiz her türlü ayrıma son vererek birlikte hareket etmesi ve sendikaların esnek ve güvencesiz istihdama karşı mücadelede daha somut politikalar oluşturması gerekiyor.
* Eğitim Sen Eğitim Uzmanı
RAKAMLARLA AKP DÖNEMİ...
Eğitimin özelleştirilmesine yönelik çabalar, 8 yıllık AKP döneminde artarak sürmüştür. İşte bazı örnekler:
u AKPnin iktidara geldiği 2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin yüzde 17.18i yatırımlara ayrılırken, 8 yıllık iktidar sürecinde bu pay sürekli azalmış ve 2010 yılında 2002deki rakamın yaklaşık üçte birine kadar düşmüştür. 2010 yılında MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay sadece yüzde 6.32 olmuştur.
u AKP iktidarı döneminde, eğitime ayrılan payın mili gelire oranı yüzde 2-3 seviyesinde olmuştur. Bu rakamlar sosyo-ekonomik yapı itibariyle ülkemizin çok gerisinde olan Barbados Adaları (7.1), Kiribati (11.4), Vanuatu (7.3) gibi ülkelerin oldukça gerisindedir.
u AKP iktidarı döneminde, eğitime bütçeden ayrılan pay artıyor gibi görünmesine karşın, eğitime ayrılan kamu kaynaklarının yetersiz olduğunu OECD verileri de doğrulamaktadır. OECDnin her yıl yayınladığı Bir Bakışta Eğitim Raporu, üye ülkelerin ilköğretimden yükseköğretimin sonuna kadar öğrenci başına yapılan harcamalarını göstermektedir. Eğitim kademelerine göre öğrenci başına yapılan harcamalarda Türkiye, pek çok konuda olduğu gibi, OECD ülkeleri arasında en son sırada yer almaktadır.
u 2011 yılı için yükseköğretime ayrılan pay, 11 milyar 503 milyon 927 bin 500 TL olurken, bu rakam milli gelirin yüzde 0.95ine denk gelmektedir. Bu oran OECD ülkelerinde yaklaşık yüzde 1.40dır. Sonuç olarak, bütçeden 2011 yılı için yükseköğretime ayrılması düşünülen pay, yapılan artışlara rağmen eğitim sisteminin en temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.
Eğitime ayrılan bütçe
Yeniden yapılanmanın en önemli öğelerinden birisi eğitim ve eğitim sistemleridir. Eğitim sistemi en yaygın kamu hizmetlerinden birisi olarak ortaya çıkması nedeniyle yeniden yapılanma politikalarının merkezinde yer almaktadır.
Siyasi iktidarlar yıllardır, eğitimin her alanında özel teşebbüsün desteklenmesi ve özel teşebbüsün eğitimdeki payının arttırılması hedefi doğrultusunda çalışmıştı. Eğitimde yaşanan sorunları çözmek adına atılan adımların çıkış noktasını, eğitim hizmetlerinin özelleştirilmesine yönelik uygulamalar oluşturdu.
ÖZELLEŞTİRME ARTTI BÜTÇE AZALDI
Eğitimin özelleştirilmesi kamuya ait eğitim kurumlarında ücret alınması ve giderek bu ücretin yükseltilmesi politikalarının geliştirilmesidir. Özel öğretim kurumlarının kurulması ve yaygınlaştırılması, bütçeden eğitim yatırımlarına ayrılan payın sürekli azaltılması, gibi farklı uygulamalara da eğitimin özelleştirilmesinin bir parçasıdır.
Tayin hakkım yok geleceğim belirsiz
Ankara Şerefli Koçhisarda bir okulda 6 senedir öğretmenlik yapan Sözleşmeli Öğretmen Sezen Aksu içinde bulunduğu durumu şöyle özetledi: Sözleşmeli olduğum için hayatım belirsiz, geleceğe dair bir plan yapamıyorum. Çünkü bizlerin eş durumu ya da sağlık durumu haricinde tayin hakkımız yok. Bunun dışında bulunduğum okulda kalmak durumundayım. Maaş ve ek ders konusunda kadrolu öğretmenlerden bir farkım yok ama en ufak bir şeyde sözleşmemin iptal edileceği endişesini yaşıyorum.
Sözleşmeli öğretmenler rapor konusunda da oldukça sıkıntı yaşıyor. 30 günden fazla rapor hakkımız yok. Okulumuzda 3 sözleşmeli, 2 ücretli öğretmen var. Benzer sıkıntılar yaşıyorlar. Örneğin, ilk geldiğim yıl rapor almam gerekti ancak sözleşmeli olduğum için alamadım. Sonra bir şekli ile çözdük ama çözene kadar çok uğraştım.
SÖZLEŞMELİSİN DİYE TEHDİT EDİLİYORUZ
Bunun dışında idare tarafından en ufak bir olayda Siz sözleşmelisiniz dikkat edin diye uyarılar gelebildiğine dikket çeken Aksu sözlerini şöyle tamamladı: Yani üstü kapalı tehdit edilebiliyoruz.
Açıkçası bütün sözleşmeli öğretmenlerin bir araya gelerek ses çıkarması gerekli. Çünkü bu haliyle Bakanlık bizleri kaile almıyor. Bütün yollarımızı kapatmış durumda.
HAZIRLAYANLAR:Ferhat Sarı / Çağrı Sarı
Evrensel'i Takip Et