20 Aralık 2010 01:00

Nazım’ı yeniden okuyorum son günlerde…
Şiirini de, düz yazılırını da…
Yapıtlarında ne denli güvenilir olduğunu yeniden yeniden saptamak güvenimi daha da artırıyor...
Batıyı körü körüne kılavuz seçtik ya... Hani bir söz vardır: ‘’Kılavuzu karga olanın… ‘’ Gerisini söylemiyorum, anladınız elbette...
Batıdan aktarılan sözcükleri, satış yerlerinin üzerinde, sayrılar evlerinin alınlarında, etkinliklerin konulan adlarında, uzatmayayım her yerde görüyoruz.
Sözcüğün alındığı dildeki temel anlamını bilip anlamadan hem de…
Son günlerden bir örnek vereceğim. Bir güncenin eki olan (sözüm ona) ‘’Tasarım Gazetesi’’nde Bülent Erkmen’in bir yazısı yayınlandı.
Diyor ki Bülent Erkmen:
“Bienal sistem dışı bir duruşu sergiler, sisteme karşıdır, muhalif bir bünyeye sahiptir. Sistemin işine yaramaz, sistemin fayda beklediği bir şey değildir. Burada hiçbir şey alınıp satılmaz! Oysa fuar sistem içidir, sistemin vitrinidir, ondan yararlı olması beklenir. Sistemi destekler, iktidarı temsil eder.
Bienal düşündürtmek ister, fuar kazandırmak! Bienalleri kültür kurumları düzenler, fuarları ticari organizasyonlar!”
Son günlerdeki sanat sergisini gördüyseniz, bu sözlerin doğruluğunu hemen onaylarsınız.
Üstelik böyle yanlışlar yalnızca yabancı sözcüklerde olmuyor. Türkçe olan şu örnekler üzerinde de düşünmek gerekiyor:
*Küreselleşme ( Neyin küreselleşmekte olduğunu sorgulamak gerekiyor. Para mı, anamalcılık mı, olanaklar mı?)
*Özelleştirme ( Özelleştirme mi, yandaşlara dağıtma mı? Ya da Türkiye’yi satmak mı?)
*Kentsel Dönüşüm ( Varlıklıların, olmayan göz beğenilerine uyan, çirkin yapıları dikmek için, yoksulların gecekondularına el koymak mı?)
*Ekoloji ( Ne demek? Doğaya uyum kavramının anlamı verilebiliyor mu bu sözcükle…
Ben, “Doğaya Uyumlu Mimarlık” diyorum…
Ekoloji sözcüğünün ardından Batı’dan kimi teknik düzeneklerin, aygıtların satın alınması durumu (sanki zorunlulukmuş gibi) çıkıyor...
Oysa doğaya uyumlu denince bizim yöremizin doğası elbette...
Bizim gerecimizin kullanılacağı çözümler elbette...
Elma ağacının iklimi gibi, taşın da bir iklimi var. Her taş her yerde kullanılamaz…
Bu bütün gereçler için böyledir.
Yapım yönteminin de uygun olanı var, olmayanı var. Beni sürekli dış pazara bağımlı kılacak yapım yöntemine, aygıtlara ben çözüm mü derim.)
Yalnızca kısıtlı, kısacık örnekler verdim. Hep birlikte düşünelim diye…
CENGİZ BEKTAŞ

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et