19 Aralık 2010 00:00

Haydi sporcular sendikaya!..

Hayatın her alanında olduğu gibi spor alanında da emekçilerin örgütlenmesi çok önemli bir konu. Ve bu konuda hafta içinde ciddi bir adım atıldı

Paylaş

Hayatın her alanında olduğu gibi spor alanında da emekçilerin örgütlenmesi çok önemli bir konu. Ve bu konuda hafta içinde ciddi bir adım atıldı. Evet, Türkiye’de artık spor alanında ter döken emekçilerin de bir sendikası var. Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası (Spor Emek-Sen) 15 Aralıkta yapılan bir basın açıklamasıyla kuruluşunu açıklayıp kendisini kamuoyuna tanıttı. Kurucu başkanlığını Eski Futbolculardan Metin Kurt’un yaptığı sendika; futbolcusundan teknik adamına, hakeminden antrenörüne, sağlık görevlisinden malzemecisine, gözlemcisinden saha bakıcısına, elektrikçisinden kalorifercisine kadar spor alanında (Sektöründe) emeğini ortaya koyan herkesi, çatısı altında bir araya getirmeyi hedefliyor.
Metin Kurt, aktif sporculuk yaptığı ‘70’li yıllardan bu yana hayatını, sporcuların bilinçlenme ve örgütlenme mücadelesine adamış bir kişi. Bu konularda, ülkemiz sporcularına yaptığı katkıyı hiç kimse yadsıyamaz. Türkiye’nin spor tarihindeki ilk grev de 1976 yılında onun önderliğinde Galatasaray futbol takımında gerçekleştirilmişti.
Günümüzde endüstriyel bir sektör olarak devasa rant olanakları barındıran spor, aynı zamanda büyük bir sömürü potansiyeline de sahip. Sporun gördüğü büyük ilgiyi ranta dönüştürmek isteyen güçler, rekabeti sporun temel ideolojisi haline getirirken, sağlık, oyun, eğlence gibi insani boyut ve hedefleri bu alandan tamamen dışladılar. Diğer yandan da alabildiğine kışkırttıkları rekabet ve kutsadıkları profesyonelliğin gereği olarak, “Başarı”, “Zafer” gibi kavramlarla süsledikleri “Mutlak kazanmacı anlayışı”, spora ve sporculara dayattılar. Ve sonuçta, insani değerlerini yitiren spor, spor olmaktan çıkıp rant peşinde koşan sömürgenlerin kirli oyunlarını sergiledikleri bir alan haline geldi.
Egemen sınıfın güçlü ideolojik aygıtlarından birisi olan ve bu devasa ranttan nasiplenmenin yollarını arayan medya da, türlü manipülasyonlarla mevcut spor düzeninin korunması için elinden geleni ardına koymuyor.
Bu gerçeklerin ışığı altında, sporcuların da; kendilerine en yüksek hedef olarak gösterilen profesyonelliğin, -maddi getirisi ne kadar yüksek olursa olsun- kendilerini asla sömürülen olmaktan kurtaramayacağını bilmeleri, anlamaları gerekiyor. Çünkü birileri, her zaman profesyonel sporcunun sırtından çok daha fazlasını kazanacaktır. Ta ki sporcu, posası çıkıp ya da sakatlanıp bir köşeye fırlatılana kadar.
Spordaki, her türlü sömürü, yozlaşma, yabancılaşma, dayatma ve hak ihlalleriyle mücadele edebilecek yegane güç sendikadır. Spor sektöründe ter döken emekçilerin, bu gerçeğin bilincine vararak örgütlenme yolunda hareketlenmelerini umuyoruz.
HEDEFLER VE MÜCADELE BİÇİMİ
Şimdi, Spor Emek-Sen’in insana umut ve heyecan veren açıklamasına kulak verelim:
“Türkiye’de spor denince akla futbol; futbol denince de akla parmakla sayılabilecek sayıda elit futbolcu gelmektedir. Sermayenin uydurduğu bu sahte ortamda sporcuların örgütlenmesi ise gereksiz görülmektedir. Oysa trilyonlar kazanan elit futbolcularla, spor emekçilerinin genelini özleştirmek, sermayenin sınıf çıkarları gereği ortaya koyduğu bilinçli bir propagandadır. Bu durum spor ve sporcu gerçeğini yansıtmamaktadır.
Sporcuların gerçek durumundan yola çıkan ve emeğin öncelikli değer anlayışını benimsemiş, şimdilik bir avuç spor emekçisi sistemden kaynaklanan ve yüz binlerce spor emekçisini içine alan spordaki sömürüye son vermek amacıyla Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikasını (Spor Emek-Sen) kurmuşlardır.
Spor Emek-Sen’in spora ve sporcuya ilişkin görüşleri ve bu alandaki mücadele biçimi şöyledir: Günümüzde spor bir oyun, sporcular da oyuncu değildir. Oyun, spora bir dizi kural bırakmış, sermaye oyunun kurallarını vahşi kapitalizmin rekabet ideolojisiyle kuşatıp metalaşan bir spor sektörünü ortaya çıkarmıştır. Spor çok açıktır ki, oyuna dayalı zeminini yitirerek katıksız bir işe dönüştürülmüştür.
Spor, sosyal alan içinde bir eylem biçimi olarak ele alınmalı, sporcular da bu sosyal alanın içinde değerlendirilmelidir. Çalışma (emek) ile spor karşılaştırıldığında sporun bir iş kolu, sporcunun da emekçi olduğunun gerçeği ortaya çıkmaktadır. Oyun, amacı kendinde olan, dış bir amaca hizmet etmeyen bir eylem biçimidir. Çalışma (iş) yaşamımızı devam ettirmek için sürdürülmesi gereken bir çabadır. Sporcu kesinlikle oyuncu değildir. Spor; sporcunun ekmek parasını kazandığı ya da kazanabileceği varsayımıyla tüm gününü bu alandaki etkinliğe adamak zorunda bırakıldığı bir eylem biçimidir. Kısa ve net olarak, ‘Sporcu, mesleği spor olan kişidir.’ Sporun kendi kendinin amacı olmadığı, aksine modern üretim tarzının bir sonucu olduğunu kavramak, bir anlamda sporu kavramak demektir. Günümüzde sporcu, spor kurumlarında lisanslı spor yaptırılan veya bu iş yerlerinde çalıştırılan spor işkolundaki işçilerdir. İster amatör, ister profesyonel sıfatlı olsun tüm sporcular aynı işi yapmaktadırlar. Bu nedenle tüm sporcuların sosyal güvenlik hakları vardır. Ülkemizde profesyonel sıfatlı sporcular sigortalı ama sosyal güvencesiz; amatör sıfatlı sporcular hem sigortasız hem sosyal güvencesiz çalıştırılmaktadır. Ayrıca sporda güvencesiz çalıştırılan teknik direktör, antrenör, masör, malzemeci, hakem, gözlemci, saha komiseri, kaloriferci, elektrikçi, sağlıkçı vb. binlerce spor emekçisi bulunmaktadır. Tüm spor emekçileri sosyal güvenlik sistemi içine alınmalıdır.
Durum böyleyken spor emekçileri düzenin egemenleri tarafından İş Kanunu’nun emekçilere sağladığı olanaklardan bile yoksun bırakılmaktadır. Oysa ki; spor emekçileri çok ağır koşullarda bedensel ve ruhsal olarak yıpratılarak adeta yarış atına dönüştürülmüştür. Bu nedenle sadece İş Kanunu’nun sporculara uygulanması yeterli değildir.
Kapitalizm insanları daha yüksek kapasitelere yönlendirmektedir. Rekabet ideolojisi spora da damgasını vurmuştur. Sporcudan bekleneni Modern Olimpiyatların Kurucusu Baron Coubertin, “Daha hızlı, daha yükseğe ve daha güçlü” olarak özetlemiştir. İdolleşmiş bir sporcu ya da takım, beklenen kapasiteyi ortaya koyamadığı anda spor kamuoyunun tepkisiyle karşılaşmaktadır. Durum böyle olunca verimliliği ve kapasiteyi arttırmaya yönelik çalışmalar, bilimin de devreye girmesiyle sporda tam gün çalışmayı gerektiren özel uğraş alanı yaratmıştır. Bu anlayışın içinde sporu zaafla, tereddütle, isteksiz yapmanın kesinlikle bağışlanır yanı kalmamıştır. Sporda en üst düzeydeki verimlilik yani rekor ya da şampiyonluk tek hedeftir. Bu hedef sporcuya ne pahasına olursa olsun kazanmayı dayatmıştır. Sporcudan bedensel kapasitesini rasyonel ve temkinli kullanması değil, zorlaması hatta giderek vücudundaki yaşamsal rezerv kapasitesini devreye sokması istenmektedir. Spor yapmak, toplumsal beklentilere karşılık verebilmek için, kapasiteyi ve verimliliği en üst düzeye çıkartmak demektir. Bunun karşılığı ise tam gününü spora vermektir. Spordaki kapasite ve verimlilik ilkesi, amatör, profesyonel ayrımının aldatıcılığını ortaya koyar. Bir sporcunun tam gününü spora verme zorunluluğu maddi desteği zorunlu kılar. Sporcu masa üstünden destekleniyorsa profesyonel, masa altından destekleniyorsa gizli profesyoneldir. Amatörlük, centilmenlik gibi kavramlar burjuvazi tarafından tarihe gömülmüştür.
Sözünü ettiğimiz gerçekler doğrultusunda spor emekçilerine yönelik özel bir spor iş yasası çıkartılması Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikasının birinci hedefidir. Sendikamız öncelikle “Spor İş Yasası”nın çıkartılması için mücadele edecektir.
Artık hiçbir şut emekçi kalesine girmeyecek, önce sporda ter dökenler kurtulacaktır.”
Tabii ki bir spor sendikasının, kendisini sadece spor emekçilerinin haklarını elde etme ve koruma mücadelesiyle sınırlamaması, insana utanç veren her türlü pisliği barındıran mevcut spor kültürünün yerine, yeni bir spor kültürünün oluşturulması, benimsenmesi ve yaygınlaştırılması için de elinden gelen çabayı göstermesi gerektiğini unutmamak lazım. İnsani değerlerle sarmalanmış, donanmış yeni bir spor kültürü, kuşkusuz sendikanın beklenti ve hedeflerine ulaşabilmesini de kolaylaştıracaktır.
Mehmet Özyazanlar
ÖNCEKİ HABER

‘Cep’lerin aydınlığında...

SONRAKİ HABER

Eşek emekçi hayvandır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa