19 Aralık 2010 00:00

Eşek emekçi hayvandır

Dolmabahçe’dir, Mülkiye’dir, ODTܒdür, bir tartışma sürüyor. “Bir avuç” öğrencinin öfkesi ve cesareti memleket gündemine oturdu. Kaynağında büyük bir korku var; gençlerin sistemden rahatsızlığının sokaklara taşması, daha büyük eylemlere dönüşmesi. İşsizliğin, yoksulluğun, eğitimsizliğin bu raddeye ulaştığı bir ülkede, neden olmasın?

Paylaş

Dolmabahçe’dir, Mülkiye’dir, ODTܒdür, bir tartışma sürüyor. “Bir avuç” öğrencinin öfkesi ve cesareti memleket gündemine oturdu. Kaynağında büyük bir korku var; gençlerin sistemden rahatsızlığının sokaklara taşması, daha büyük eylemlere dönüşmesi. İşsizliğin, yoksulluğun, eğitimsizliğin bu raddeye ulaştığı bir ülkede, neden olmasın?
Neyse efendim; özellikle ODTܒlü gençlerin uzun eşekli görüntüleri yüzlere bir gülümseme yerleştirmeyi başardı. Kalkanlı, kasklı, bombalı, coplu polis duvarlarının önünde uzun eşek oynayan; korku devletine karşı en masum halleriyle anlamlı yanıt veren ODTܒlü gençlere sadece polis değil, yandaş medya da saldırıyor. Emre Aköz; “ODTܒlü sosyalistlere yakışan oyun: Uzun eşek” diyor ve ekliyor. “Bilimi ve eğitimi birazcık önemseyen, bu ilerlemeyi sağlayan bir Başbakanı alkışlar. Yuhalamak içinse, ancak uzuneşek oynayan ODTÜ sosyalistlerinden olmak gerekir”.
“Sosyalizm ile eşek” arasında bir koşutluk kurulmasında ideolojik bir sorun yok. Eşek emekçi hayvandır, bize uyar. Herkes benzediği hayvanı seçsin; o da bize uyar. Eşek olmak ile eşeklik etmek arasındaki farkı da Hakkı Devrim açıklasın bir zahmet.
Neyse efendim, öğrenci eylemleri ve devlet şiddeti tartışılırken, özel televizyonculuğun ilk yıllarında gecenin köründe izlediğim bir filmi hatırladım. Sonra da izlemek nasip olmadı. Arayıp da bulamadığım nadir filmlerden oldu. Şimdilerde epeyce siteye, torrent’e düşmüş. Amazon’da da DVD’si bulunuyor. Filmin adı “Kent State”, Emmy de kazanmış bir TV filmi. Yönetmeni James Goldstone...
Önce filmin anlattığı gerçek hikayeyi hatırlayalım. Tarih 4 Mayıs 1970; Amerikan ordusu Vietnam halkı karşısında zor durumda. Amerikan politikacıları da Amerikan halkı karşısında umutsuz halde. Savaş karşıtı eylemler yayılıyor, eski askerler Beyaz Saray’a madalyalarını fırlatıyorlar. Amerikan Başkanı Nixon, Vietnam’ın komşusu ve tarafsız ülke Kamboçya’nın da bombalandığını açıklayınca, tepkiler yükseliyor. Ohio’daki Kent State University (Kent Eyalet Üniversitesi) öğrencileri de savaşa karşı. Yaptıkları yürüyüş ile bu tepkilerini dile getiriyorlar. Sonrası askerlerin işgal ettiği bir üniversite, öğrencilere açılan yaylım ateşi sonucu dört gencin öldürüldüğü bir katliam.
İki saatlik filme, yer yer gerçek görüntüler eşliğinde önce öğrencilerin çocuksu hallerini, sonra savaşı durdurma, dünyayı değiştirme inancını ve sonunda da maalesef Amerikan devletinin gerçek yüzü ile tanışmalarını izliyoruz. “Amerika kendi çocuklarını da öldürüyor” cümlesi ile açıklanan bir durum yaşanan. Vietnam’da da, Ohio’da da gerçek bu. İsyan, hem Vietnamlıların, hem de Amerikan gençlerinin ölüme gönderilmesine.
Filmde pek o yönüne değinilmemiş, ama herhalde Emre Aköz gibiler vardır o günün Amerikan gazetelerinde. Hatta, hayatın gerçeklerini dile getirince, vesile yapıp “Sosyalizme çakma”nın itici çirkinliği de vardır yüzlerinde. Hele de, “Devletçi” demek! Devleti Kent State’teki üniversiteliler 40 yıl önce öğrendi; “Sosyalistlik oynayan” ODTܒlüler de bir kez daha gördüler. Polis kalkanlarını aralayıp, gözlerinin içine de baktılar “Devlet”in. Lafta “Devletçilik” karşıtı liberalleri, onların pek sevdiği patronlarının çıkarlarını koruyan “Güç” olarak tanıdılar, bildiler ve bu yüzden hiç sevmediler.
Liberal tayfaya kalsa; Sovyetler Birliği çöktü ya; ne deseler haklılar! Hadi dediğiniz gibi olsun, Sovyetler çöktü; Amerika dimdik ayakta! Eee, mesele de bu ya zaten. Tersi olsaydı; sosyalizm kazansaydı, dünya bu halde olmazdı işte... Ne savaş, ne sömürü, ne açlık, ne ilaçsızlık... Dünyanın hali ortada; peki sorumlusu kim? Birazcık aklı olan, vicdanı olan dünyanın bugününe baktığında, “Yürüyen ve galip gelmiş bir sistem” değil, dünyayı yaşanmaz kılan bir sistem görmekte zorlanmaz. Eminim, güzel gözlü karakaçanlar bile ilk anlatışta kavrar meseleyi; eşeklik etmez yani!
“Parasız eğitim isteyen asalaklar” diyen köşeleri bir kenara bırakın siz; 4 Mayıs 1970’te Ohio’da ölen dört üniversiteli gence ve Dolmabahçe’de henüz doğmadan öldürülen, annesinin deyimiyle “Parmak kadar” yavrucağa anlatın bu parlak fikirlerinizi... İki olay arasında geçen 40 yılda kapitalizmin insaniyet namına aldığı mesafeyi de, açıklayın bi zahmet.
Sonra oturur konuşuruz. “Sosyalizm yenildi mi”, “Kapitalizm insanlığı ilerletiyor mu?”, “Uzuneşek ne kadar eğlenceli?”, “Bu kavga en sonuncu kavgamız; cümlesindeki gizli özne kimdir?” ve daha pek çok soru yanıtlanır kolayca...
Bir de, ufak bir soru takıldı kafamıza; kim kazanmıştı Vietnam Savaşı’nı? Tek başına bir orduyu yenen Rambo mu; yoksa Vietnam’ın küçücük insanları ile Kent State’te ölen dört genç mi?
Eşek emekçi havyandır, sorsan tüm bu soruların yanıtını verir sana. Dinlemesini biline de inatla anlatır, hiç üşenmez! Eşekler gibi çalışan, çalıştırılan herkese iyi pazarlar...
Mustafa Kara
ÖNCEKİ HABER

Haydi sporcular sendikaya!..

SONRAKİ HABER

Masa

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa