13 Aralık 2010 00:00
Gaflet ve dalalet bile açıklamaz
Günlerdir bir torba yasa lafı dolaşıyor. Gazetemiz, torba yasayla getirilen değişiklikleri son bir ay içinde dört kez manşete taşıdı; her yeni gelişmeyi de aktarıyor. Diğer kimi basın organlarında da bu yasayla getirilmek istenen değişikliklerin lehinde ve aleyhinde haberler, yazılar çıktı, çıkıyor.
Günlerdir bir torba yasa lafı dolaşıyor. Gazetemiz, torba yasayla getirilen değişiklikleri son bir ay içinde dört kez manşete taşıdı; her yeni gelişmeyi de aktarıyor. Diğer kimi basın organlarında da bu yasayla getirilmek istenen değişikliklerin lehinde ve aleyhinde haberler, yazılar çıktı, çıkıyor. Ama, bu yasa üstünden kıyameti koparması; işçi ve kamu emekçisi kitlelerini ayağa kaldırması gereken, en başta sendikalar ve emek örgütleri olmak üzere ilgili örgütler, torba yasa, sanki emekçilerin başlıca kazanılmış haklarına son darbeyi vurmak için hazırlanmış bir yasa değilmiş gibi davranıyorlar.
Bu süre içinde DİSK Başkanı Süleyman Çelebinin, sendikaları ilgilendiren maddelerle ilgili, bu maddelerin torbadan çıkarılmasını isteyen mektubu gündeme geldi. Bir de Genel-İş Sendikası, belediye işkolundaki 50 bin işçinin İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığına aktarılacağı haberleri üstüne, bu yasa maddesine karşı çıkan açıklamalar yaptı.(*)
Hem torba yasadaki değişikliklere dikkat çekmek hem de sendikalar ve emek örgütlerinin yöneticileri belki olup bitenin vahametini fark etmemişler de ondan sessizdirler umuduyla, onlara gerçekleri yeniden duyurmak için torba yasayla getirilmek istenen değişiklikleri kısaca özetleyelim.
* Bu yasayla birlikte artık memurlar da işçiler gibi ödünç verilecektir. Bu yasaya Bir yılda en fazla altı ayı geçmemek üzere kurumlar arası geçici süreli görevlendirme biçiminde geçirilmiş.
* Tasarıyla kadrosu kaldırılan memurlar, en geç 6 ay içinde kendi kurumlarında niteliklerine uygun kadro yoksa başka kurumlara atanacak. Bu 4-c uygulamasının genelleştirilmesi anlamına geliyor. (Belediye işçileri bu kapsamda başka bakanlıklara gönderilecek.)
* Tasarıyla memurların belirli saatler dahilinde çalışması ilkesi kaldırılmış oluyor. Esnek çalışma ise böylece kural haline getiriliyor. Kurum isterse akşam geç saatlere kadar veya hafta sonunda da çalıştırabilecek; üstelik bu normal çalışma sayılacak.
* Torba yasayla, özelleştirmeye karşı açılan yürütmeyi durdurma, iptal kararlarının alındığı davalar ortadan kaldırılarak yasa dışı yapılan özelleştirmeler de bundan böyle yasal sayılacak.
* Tasarıda, İş Yasasındaki esnek çalışma biçimleri daha da genişletiliyor. Yasadaki çağrı üzerine çalışma düzenlemesine, evden çalışma, uzaktan çalışma gibi yeni tanımlar da ekleniyor.
* Kısmi süreli, çağrı üzerine çalışma gibi nedenlerle bir ay içinde sigortası eksik yatmış olan bir işçinin sigortasını, 30 tam güne kendi cebinden tamamlaması isteniyor.
* Tasarıyla ayrıca, halen iki ay olan deneme süresini 4 aya çıkarıyor.
* Yapılacak düzenlemeyle asgari ücret 16 yaşından küçükler ve büyükler diye değil, 18 yaşından küçükler ve büyükler diye değiştirilecektir. Böylece 16-18 yaş arasındaki 250 bin genç işçi 80 lira daha az ücret alacak. Ayrıca 16-18 yaş arası genç işçiler eskisine göre daha çok SGK primi ödeyecek.
* Çırak statüsünde çalışan yüz binlerce işçinin ücretleri de 229 TLden 178 TLye düşecek.
* Tasarıda, ayrıca patronlar için yeni kıyaklar var. Sigorta ve vergi borçlarının ceza ve faizleri affedilirken, yeni işçi alan patronların sigorta primi payları İşsizilik Fonundan ödenecek. Patronlara bu büyük kıyağı örtmek için de öğrenci harçlarının faizleri de af kapsamına alınmış bulunuyor.
Bu tablonun fazlası var eksiği yok.
Peki, sendikalar, emek örgütleri; bütün bu esnek çalışma uygulamalarına ve asgari ücretlinin ve çırakların ücretlerinin düşürülmesi, genç işçilerin daha çok sömürülmesi ve İşsizlik Fonunun ve hazinenin patronların yağmasına açmak için çıkarılmak istenen yasaya karşı çıkmazlarsa emekçilerin karşısına hangi yüzle çıkıp da Biz emeğin haklarını korumak için çalıyoruz diyeceklerdir?
Bu kadar vurdumduymazlık, bu kadar aymazlık, bu kadar gaflet ve dalalet olur mu?
(*) Aynı sessizliğe TEDAŞın bölgelerdeki dağıtım merkezlerinin özelleştirilmesi sırasında da tanık olduk. Tes-İş sendikası ve Türk-İşin Başkanı Mustafa Kumlunun bu konuda hiç ses çıkarmaması, hükümetle Tes-İşin tam işbirliği içinde bu özelleştirmeyi tezgahladıkları anlamına da gelmektedir.
İHSAN ÇARALAN