12 Aralık 2010 01:00

Erdal Eren’i belli bir kesim, dünya ve Türkiye kamuoyu yakından tanıyor. Ama en geniş kesimin adını ilk duyduğu zaman Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, referandum öncesi AKP Grubunda adını anması oldu.
Erdoğan belki hayatında ilk kez Necdet Adalı’nın, Erdal Eren’in adını andı. Gözyaşlarını ise, en çok Mustafa Pehlivanoğlu, yani bir katil için döktü.
1978 yılında Balgat’da ‘solcuların’ kahvehanesini Abdullah Çatlı ve arkadaşları ile birlikte tarayarak 5 kişinin ölümüne neden olan Pehlivanoğlu, Mamak Askeri Cezaevinden kaçmayı başarmış!, daha sonra yakalanarak idam edilmişti.
Bugün yaşadığımız; 12 Eylül bulaşığı ekonomi, hukuk, siyaset, eğitim, kültür, toplumsal yaşam… Darbe düzeninden; ille de kalemi kıranlardan, kırdıranlardan, 12 Eylül 1980 faşist darbecilerinden hesap sorulana kadar yeniden, yeniden konu etmeyi gerektiriyor.
1979-80’DEN HABERLER
1979’da İran’da “Doğu dalga dalga vurdu”, Şah devrildi. Sovyetler Birliği, Afganistan’ı işgal etti. ABD ve NATO’nun gözü ‘müttefiki’ Türkiye’nin üzerindeydi.
1978’den beri devam eden sıkıyönetime rağmen her gün “Siyasi” insanlar, gençler, öğretim görevlileri, gazeteciler, sendikacılar öldürüldü. Maraş ve Çorum Katliamları ile yüzlerce “Solcu” ve “Alevi” katledildi. Mahalleler, öğrenciler, işçiler, köylüler örgütlendi, eylemler yaptı, grevler, boykotlar, işgaller ve tutuklamalar yaygınlaştı.
Tüpgaz, benzin, yağ kuyrukları sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar sürdü. Pek çok şey fahiş fiyata karaborsada satıldı. İşsizlik yüzde 15, enflasyon yüzde 80 oranlarına yükseldi. Dış ticaret açığı arttı.
1979 sonlarında Adalet Partisi azınlık hükümeti kurdu. Milliyetçi Hareket Partisi (Alparslan Türkeş) ve Milli Selamet Partisi (Necmettin Erbakan) tarafından “Kerhen” desteklenen hükümetin Başbakan’ı Süleyman Demirel’di.
1979 yılının son günlerinde dönemin kuvvet komutanları, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e bir ültimatom gönderdi. Yeni yılın ilk günü 1 Ocak 1980’de Çankaya Köşkü’nde, başbakan, kuvvet komutanları ve cumhurbaşkanı tüm gün süren bir toplantı yaptı.
YILLARDIR TANIDIK
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) siyasilerden, “Türkiye’yi bölmeye çalışan anarşi ve terörü” durdurmasını istedi.
Başbakan Demirel’in “Yoklukları kaldırmak için önlem aldık” dediği 24 Ocak kararlarıyla 1 ABD Doları 70 TL oldu.
Altında Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal’ın imzasının olduğu 24 Ocak Kararlarıyla, yüzde 32.7 oranında devalüasyon yapıldı. Yıl sonu enflasyonu yüzde 107 olarak açıklandı. Devletin ekonomideki payı azaltılmaya başlandı; tarım ürünleri destekleri azaltıldı, kimi ürün ve hizmetlerdeki devlet desteği de tümüyle kaldırıldı. Günlük kur uygulamaya başlandı, faizler yükseltildi. Dış ticaret serbest hale getirildi. Kamu İktisadi Teşekkülü (KİT) ürünlerine (Şeker, gaz, tüp gaz, tuz, bez, tütün … ) yüksek zamlar yapıldı.
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün görev süresi doldu. TBMM’de pek çok tur oylama yapıldı. Ancak adaylara yeter sayıda oy verilmediği için yeni cumhurbaşkanı seçilemedi.
BÜTÜNE EL KOYMA
Ağustos sonunda kuvvet komutanlarına, “Bayrak Harekatı” için “5 Eylül 1980’den itibaren her an hazır olunması” bildirildi.
12 Eylül 1980 günü, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi, radyoda yayımladıkları bildiride, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini Millet adına yerine getirme” kararı aldığını duyurdu ve “Ülke yönetimine bütünüyle el koydu.”
TBMM kapatıldı, Hükümet feshedildi. Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı. Siyasi partiler, sendikalar, dernekler kapatıldı, mallarına el kondu. Tüm ülkede sıkıyönetim ilan edildi. Yurt dışına çıkışlar yasaklandı. Sokağa çıkma yasakları kondu.
Etkileri ve hasarları, 30 yıldır hâlâ devam eden 12 Eylül darbesi böyle gerçekleştirildi.
SİNAN’DAN ERDAL’A
24 Ocak kararlarının hemen ardından, 30 Ocak 1980’de Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ODTÜ Öğrencisi M. Sinan Suner, MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in Koruma Polisi Süleyman Ezendemir tarafından vuruldu. Vurmakla da yetinmeyen Ezendemir, Sinan Suner’i arabasına alıp, işkence ederek Ankara sokaklarında dolaştırdı; öldüğüne emin olunca da bir hastane kapısına attı.
Sinan Suner’in öldürüldüğünün duyulmasının ardından protestolar yükseldi. Karşıyaka Mezarlığı’nda oldukça kitlesel bir katılımla defnedilen Sinan Suner için, 2 Şubat 1980’de de Hoşdere Caddesi’nde bir protesto eylemi gerçekleştirildi. Yurtsever Devrimci Gençlik tarafından organize edilen eyleme yaklaşık 3 bin kişi katıldı. Protesto gerçekleştirilip, Sinan’ın anılmasının ardından, kitle dağılırken asker müdahale etti. Askerler kitlenin üzerine ateş açtı, bunun üzerine çatışma çıktı. Bu çatışma sırasında Er Zekeriya Önge sırtından vurularak, yaşamını yitirdi.
Erdal Eren silahıyla birlikte yakalanırken, toplam 24 kişi gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevine götürülen Erdal Eren, “Asker öldürdü” diye sürekli, sistematik bir işkenceye tabi tutuldu. Bu işkence idam sehpasına götürüldüğü 13 Aralık 1980’e dek sürdü.
ERDAL’DAN ERCAN’A
12 Eylül faşizminin idam sehpasına ilk götürdüğü devrimciler Necdet Adalı (7 Ekim 1980-Ankara) ve Serdar Soyergin (25 Ekim 1980- Adana) oldu.
Erdal Eren 13 Aralık 1980’de (02.45 sularında) Ankara Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevinde idam edildi. Erdal Eren’in yargılaması, sürecin “En hızlı, en seri şekilde ve hiçbir delil toplanmadan biten davalarından” biri olarak tanımlandı. Erdal Eren, 12 Eylül vahşetinin simgelerinden biri haline geldi.
17 yıllık hayat bilgisiyle, ölüme yürüyen genç Erdal Eren, “Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir” dedi. Dediğini de yaptı; darağacına dimdik gitti.
Nasıl Erdal, Sinan’ın öldürülmesine sessiz kalmadıysa, Ercan Koca da Erdal’ın idamına sessiz kalmadı. İdamın duyulmasının ardından, aynı gün akşamüzeri (13 Aralık 1980) Ankara Demetevler semtinde, Erdal Eren’in idam edilmesini protesto eden bir pankart astı. Polis müdahale etti, Ercan Koca yakalandı. Pankartı indirmeye zorlanan Ercan Koca, pankartı indirmeyi reddedince, başına yediği darbelerle, babasının sonradan anlattığına göre, “Ayakta duramayacak hale geldi”. Aynı gün ölen Ercan Koca polis tarafından adli tıpa götürülüp, “Kaçarken düştü, başını yere vurdu, beyin kanamasından öldü” denilerek, otopsi yaptırıldı. Ercan’ın cenazesi ailesine iki gün sonra verildi.
15 Aralık’ta Karşıyaka Mezarlığı’nda Erdal Eren’in mezarının hemen yakınına defnedilen Ercan Koca da tıpkı Erdal Eren gibi 17 yaşındaydı. Ercan Koca her yıl, Erdal Eren ve Sinan Suner’le birlikte, “Ölüme dimdik giden devrimciler” olarak hep anıldılar, anılıyorlar.
YARIN: Erdal Eren’i idama götüren
hukuksal süreç


EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et