09 Aralık 2010 00:00

Ne olacak bu Euro’nun hali

Tüm zamanların en büyük para birimi olan Euro’nun işlemlerde kullanılmasının üzerinden 11 (1 Ocak 1999), fiili olarak piyasaya sürülmesinin üzerinden 8 (1 Ocak 2002) yıl geçmek üzere. Böylesine büyük projelerin gelecekte nasıl bir karakter kazanacağının somut ipuçları için bu süre bir taraftan kısa, diğer taraftan uzun.

Paylaş

Tüm zamanların en büyük para birimi olan Euro’nun işlemlerde kullanılmasının üzerinden 11 (1 Ocak 1999), fiili olarak piyasaya sürülmesinin üzerinden 8 (1 Ocak 2002) yıl geçmek üzere. Böylesine büyük projelerin gelecekte nasıl bir karakter kazanacağının somut ipuçları için bu süre bir taraftan kısa, diğer taraftan uzun.
Bu kısalık ve uzunluğu belirleyen Euro’ya nereden ve nasıl bakıldığıyla ilgili. Daha başından farklı gelişme kapasitelerine, alt yapısına sahip olan ekonomilerin belli düzeyde birbirine yakınlaşmaması durumunda Euro’nun bir gün mutlaka çökeceğini savunanlar için bu 8-11 yıllık süre de çok uzun gelebilir. Çünkü gelinen nokta onlar için şaşırtıcı değil, beklenen bir durumdur.
Ama Euro’nun ulusal sınırları kaldırdığı, artık “ulusal sermaye ve devlet” döneminin kapandığı, çok uluslu sermaye, bölgesel devletler döneminin açıldığını savunanlar için ise yukarıda belirttiğimiz süre çok kısa sayılabilir. Keza onlara göre, bugün yaşananlar bu kısa süre içinde ortaya çıkan ilk ciddi sorun ve badire atlatıldıktan sonra “Euro treni” planlandığı gibi yoluna devam edecek.
Euro’nun sebep olduğu aşırı borçlanma ve iflasın eşiğine gelen Yunanistan krizi sırasında bunu söyleyenler şimdi aynı savunmayı İrlanda için de söylüyorlar. Yarın da Portekiz ve İspanya için söyleyecekler.
Yunanistan gibi İrlanda ekonomisinin de toplam Euro Bölgesi içindeki hacminin düşüklüğünden güç alanlar, AB tarafından ayrılan fon ile sorunun çok fazla derinleşmeden çözülebileceğine inanıyor.
Burada kısmen bir haklılık payı da bulunuyor. Çünkü, küçük ülkeleri kurtarmak Euro Bölgesi için sorun değil. Ne var ki, büyük ekonomilere ve nüfusa sahip İspanya ve İtalya’nın da iflasın eşiğine gelmesi durumunda, Euro’nun bu iflasların altında kalacağı büyük bir olasılıktır ve Euro/AB’nin kaderi bakımından bu durum belirleyici olacaktır.
Felaketin bir gün gelip kapıyı çalacağını şimdiden öngören Euro’nun “motor ülkeleri” Almanya ve Fransa, bu kriz dönemini AB/Euro Bölgesi üzerine alabildiğince baskıcı, “euorokratik” bir sistem kurmanın hesaplarını yapıyorlar.
Daha önce gündeme getirilen, Euro’nun istikrarı için gerekli kriterleri yerine getirmeyen ülkelerin oy hakkının elinden alınması, ülkelerin bütçelerinin doğrudan Brüksel’den denetlenmesi ve bir “ekonomi hükümeti”nin kurulması önerilerin başında geliyor ve bunların bir kısmı bu ayın ortasında toplanacak AB Zirvesi’nde çok ciddi bir şekilde üye ülkelere dayatılacak; kabul etmeyenler “yardımların kesilmesi” ile tehdit edilecek.
Ancak bu durumun kaçınılmaz olarak karşı çıkmalara, Euro’dan ayrılmalara kadar sonuçların doğurabileceği sır değildir.
Kriz ve iflaslar nedeniyle Euro Bölgesi’nin dağılma ile karşı karşıya kalacağı, AB’nin birleşme sürecinin bir kez daha fiyaskoyla sonuçlanacağı, bunun sonucunda kıta Avrupa’sında yeni birliklerin, ittifakların kurulacağı ve en önemlisi de şu andaki en büyük iç pazarın artık olmayacağı, bugün burjuva yayın organları tarafından da yüksek sesle ifade ediliyor ve sonuçların görülerek sürece erken müdahale edilmesi salık veriliyor.
Sadece basın da değil, AB Konseyi Başkanı Hermann Van Rompury bile Euro Bölgesi’nin dağılabileceğini, bunun da Euro ve AB’nin sonu anlamına geleceğini açık bir şekilde söyledi.
Şu an 16 ülkenin üyesi olduğu ve 330 milyon insanın kullandığı Euro’nun çökmesi elbette Avrupa kısasında taşları önemli ölçüde yerinden oynatacaktır.
Yunanistan krizinden bu yana olup bitenler yakından incelendiğinde, AB’nin asıl olarak büyük tekellerin ve ülkelerin çıkarlarını koruma ve geliştirmenin birliği olduğu bir kez daha yalın bir şeklide görülüyor. Ve bu “zor dönem”de asıl karakter olan üye ülkeler tehdit ve şantaj ile baskı altına alarak talan etmek olduğu çok net bir şekilde gözler önüne sermiş bulunuyor.
Bu yüzden de “Euro krizi” AB sermayesinin maskesini düşürmüştür.
YÜCELÖZDEMİR
ÖNCEKİ HABER

Ne olacak bu Euro’nun hali

SONRAKİ HABER

Komşuda grevsiz gösterisiz gün yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa