20 Kasım 2010 01:00

Mehmet Aslanoğlu

Emin Dede, 4 çocuk babası, Diyarbakır’da asgari ücretle çalışan bir işçi. Ailesinin geçimini sağlayabilmek için ek iş de yapan Dede, dört binanın kapıcılığını yapıyor. Diyarbakır’da iş bulmanın kolay olmadığını söyleyen Dede, “Bugün benim yerime 300 TL’ye çalışmaya hazır binlerce insan var” diyor.
SGK’nın verilerine göre Diyarbakır nüfusunun yüzde 45.2’i sigortasız. Türkiye genelinde aktif yeşil kartlı sayısında 616 bin kişi ile Diyarbakır birinci sırada. TÜİK’in verilerine göre resmi işsizlik oranında ikinci sırada yer alan Diyarbakır’ın işsizlik oranı yüzde 20.6.
Oysa gerçek işsizlik oranının yüzde 60’ları aştığını Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) söylüyor.
DTSO’nun çıkardığı sanayi envanterine göre Diyarbakır’da ilçeler ve merdiven altı üretim dahil 277 işletmede çalışan işçi sayısı 12 bin 500.
Koskoca Diyarbakır Organize Bölgesi’nde toplam çalışan işçi sayısı bir fabrikanın işçi sayısı kadar; 3 bin.
Sarmaşık Yoksullukla Mücadele Derneği’nin verilerine göre Diyarbakır’ın yoksul mahallelerinde her beş aileden üçü 350 TL altında gelirle yaşıyor. Her beş aileden dördü yardıma ihtiyaç duyuyor.
Bu tablo içerisinde Diyarbakır’da sigortalı ve güvenceli bir iş bulmak neredeyse imkansız.
Eskiden devlet dairelerine girmek için insanlar torpile başvururken günümüzde taşerona bağlı ve asgari ücretli bir iş için bile iktidar partisinin kapısını aşındırmak zorunda kalıyorlar.
Diyarbakır’da sigortalı ve asgari ücretli bir iş bulan kendini şanslı sayıyor.
BORÇLARINI ÖDEMEK İÇİN EK İŞ YAPIYOR
41 yaşındaki Emin Dede bu şanslı insanlardan biri. Dede, 1990’lı yılların sonlarında çalıştığı Silvan Belediyesi’nden işten çıkarılmış. Ardından toptan yumurta satarak esnaflığa geçmiş.
O işte tutunamayınca yine Silvan’da bir pastane açmış. Pastane de iş yapmayınca Diyarbakır’da DÜ Tıp Fakültesi’nde taşeron işçi olarak çalışmaya başlamış. 11 yıldır Dicle Üniversite’sinde çalışıyor. Asgari ücretle 4 çocuğu ve eşiyle geçinemeyince borç batağına saplanan Dede, evini satılığa çıkarmak zorunda kalmış. Borçlarını ödemiş. Ama asgari ücretle kirada oturarak geçinemeyeceğini anlayınca kalan parasına borç para ekleyerek Bağlar’da ucuz bir ev satın almış.
Asgari ücretle ev almış ama borçları ödemede kendisine yardım edeceği sözünü veren akrabaları desteğini çekince aylık 700 lirayı bulan borcunu ödemek için ek iş aramaya başlamış.
Önce kalorifersiz bir apartmanda kapıcılık yapmaya başlamış. Şimdi ise toplam 4 apartmanın kapıcılığını yapıyor. Hafta sonları apartmanları yıkıyor. Akşam saat 5-6 gibi işten çıkınca apartmanlardaki çöpleri topluyor, temizliğini yapıyor. 4 apartmandan ayda eline 600 lire geçtiğini söyleyen Dede, bununla borçları kapatmaya çalıştığını söylüyor.
Dede “Bayramda ne yapacaksın?” sorumuza “Bayramın ilk günü sabahtan bayram ziyaretlerini yapıp oyuncak satmak için tezgah açacağım” diyor. Diyarbakır’da asgari ücretle 4 çocuğu geçindirmenin kolay olmadığını, daha iyi bir iş bulma imkanı olmadığı için bu yola girdiğini söyleyen Dede, “Bugün hastanede çalıştığım işte ayda 300 TL’ye çalışacak binlerce insan bulabilirsin” diyerek Diyarbakır’da, işsizliğin üzerinde yarattığı baskıyı anlatıyor.
UMUDU
SENDİKA
DÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 2007 yılında Dev Sağlık-İş’te örgütlendiklerini, bu nedenle 21 arkadaşlarının işten atıldığını anlatan Dede, “Şu an sendikalıyız. Birçok faydasını görüyoruz. Çalışma Bakanlığı on yıldan fazladır çalıştığımız fakültede bizim taşeronun değil rektörlüğün işçisi olduğumuzu tespit etti.
Mahkeme açtık. Sonucunu bekliyoruz” diyor. Sendikalı olduktan sonra mesai saatlerinden, işverenlerin kendilerine olan yaklaşımına kadar bir çok olumlu değişiklik olduğunu söyleyen Dede, “Rektörlüğün bizleri kendi işçisi olarak kabul etmesini istiyoruz. Ama onlar ihale yapmaya devam ediyorlar. Buna karşı mücadele edeceğiz” diyor.
REKTÖRLÜK PARAYI TAŞERONA KAZANDIRIYORLAR
Rektörlüğün taşerona her ay işçi başına 1200 TL ödediğini ama kendilerinin asgari ücret aldığını söyleyen Dede, “Rektörlük bu parayı taşerona vereceğine yasal hakkımız olan sözleşmemizi yapsın. Bize de 850 TL versin.
Hem o kar eder hem de biz. Ama böyle yapmamakta ısrar ediyorlar. Zarar edeceklerini bile bile taşeron ihalesi yapmaya devam ediyorlar” diyor.
Hükümetin zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yaptığına dikkat çeken Dede “Bizim taşeronun sözleşmesini alın bakın. Hükümet taşerona resmen ‘zengin ol’ diyor. Bize de sende ‘asgari ücrete talim et’ diyor” diye konuştu.

Asgari ücrette bölgesel ayrımcılık

AKP Hükümetinin uygulamayı düşündüğü Bölgesel Asgari Ücret uygulaması milyonlarca işçiyi yakından ilgilendiriyor.
Zaten iş bulma imkanı çok zor olan bölgede, asgari ücretle çalışma şansını yakalayabilenlerin ücretlerinde yapılacak düşüş onları da açlığa mahkum edecek. Adıyaman’da çalışan işçiler, sendikacılar, bölgesel asgari ücretin ayrımcılık olduğunu söylüyorlar. İşçiler asgari ücretle ilgili görüşlerini gazetemize anlattılar.
Şahabettin İzci: Ben Karayolları 87. Şube Şefliği’nde atölyede çalışan bir işçiyim. Asgari ücretle çalışıyorum. Özellikle Bölgesel Asgari Ücret uygulaması bizim için çok kötü olur. Türkiye’nin her tarafındaki işçiler de bizim gibi sekiz saat çalışıyor. Bu uygulama ayrımcılıktır. Bizler kirada oturan insanlarız. Zaten kıt kanaat geçiniyoruz. Zaten bizler şu an açıklanmış olan açlık sınırının altında çalışıyoruz. Asgari ücretin ülkemizde belirlenme şeklini doğru bulmuyorum. Gerçekten geçim standartlarına uygun, adaletli bir tespit yapmıyorlar.
Abdullah Güler: Adıyaman Karayollarında asgari ücretle çalışıyorum. Her sene asgari ücret tespiti yapılıyor. Bu sene de umduğumuzu bulamayacağız. Sendika temsilcilerimizin bizleri desteklemelerini istiyoruz. Sendikalı olduk. Sendikalı olmamızın bir faydası olsun. Asgari ücretin en alt sınırında çalışıyoruz. Aldığımız ücretin yarısından fazlasını biz ev kirasına veriyoruz. Gerisiyle de nasıl geçineceğimizi siz düşünün yani. Kaç senedir çalışıyorum, şimdiye kadar yüzde 5’ten fazla artış görmedik. En azından yüzde 15-20 bir artış olsun ki bir şeyler görelim. Bir de Bölgesel Asgari Ücret getiriliyor. Bizler kesinlikle böyle bir şeye karşıyız. Ayrımcılık olduğunu düşünüyoruz.
Aziz Yaman: Ben asgari ücretle çalışıyorum. Şimdiye kadar da yüzde 4-5’ten yukarı bir artış görmedim. Asgari ücretleri belirlerken bizlere derdimizi sıkıntılarımızı soran yok. Bizlere sormadan kendi kendilerine bizim adımıza karar veriyorlar. Bizim derdimizi dinlemeden bize bir şey sormadan ücretlerimizi tespit etmelerini doğru bulmuyorum. Bölgesel Asgari Ücretle ilgili yeterli bilgi sahibi değiliz. Ama batıdaki ücret neyse Doğudaki de aynı olması lazım.
Mustafa Karaca: Ben karayollarında asgari ücretle çalışıyorum. 350 TL ev kirası veriyorum. Geri kalanla da 5 çocuk besliyorum. Geçim çok zor. Asgari Ücretin en az yüzde 15-20 artırılması lazım. Bölgesel Asgari Ücretin zararını en çok biz çekeceğiz. Zaten aldığımız ücretle zor geçiniyoruz. Bu uygulamanın ücretlerimizi daha da düşüreceğini düşünüyorum. İstanbul’daki de Adıyaman’da ki de aynı işi yapıyor. Bizlere sormadan kendi kafalarından karar veriyorlar. Garibanlara bir şey sormuyorlar. Bunu iş sahipleri yapıyor. Şimdiye kadar artış yapılırken kimse bize bir şey sormadı. Sormazlarda yani.

AYRIMI DERİNLEŞTİRİR

Hasan Tanrıverdi (Yol-İş Adıyaman İşyeri Baştemsilcisi): Bölgesel Asgari Ücret uygulamasının insanlar arasındaki ayrımı daha da derinleştireceğini düşünüyorum. Daha önceleri uygulanmaya çalışılmıştı. Başarılamamıştı. Sonradan tekrar merkezi olarak tespit edilmeye devam edilmişti. Bugün insanları bu uygulamayla bölüp parçalamanın anlamı yoktur. Bu uygulamayla Adıyaman’da çalışan bir işçiye 250-300 TL gibi bir ücret reva görülecek. İstanbul, Ankara ile Adıyaman’daki geçim standartları öne sürülecek. Böylece kölelik düzeni daha da pekiştirilecek. Bugün Adıyaman OSB’de görüyoruz. Kızlarımız 12 saat, 250-300 TL ücretle, çoğu sigortasız çalıştırılıyor. Bunu işçilere reva görenler 5 yıldızlı otellerin restoranlarında oturup 300 TL’den fazla yemek parası ödüyorlar. Bölgesel asgari ücretle şu an yasadışı yapılan bu uygulama yasal hale getirilmiş olacak. Buna karşı sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, odaların dimdik durmaları gerekir. Asgari ücret belirlenirken işçilere sorulmadığı gibi, işçilerin durumları görülmeden, siyaseten, işverenlerin ihtiyaçlarına göre belirleniyor. Şu an asgari ücretle çalışan arkadaşlarımızın durumu göz önüne alınarak bir asgari ücret belirlenecekse, asgari ücretin en az 1500 TL olması gerekir. Asgari ücretle çalışan işçiler çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Adıyaman’da bugün ev kirası 400-500 TL civarında. Bu arkadaşların zaten aldıkları en fazla 600 TL bir ücret. Bu insanlar markete gitseler 150 TL’den az para harcamazlar. Bunların sağlık giderleri var, çocukları okula gidiyor eğitim harcamaları var. Bunları nasıl karşılayacaklar? Nasıl bu zamana kadar ayakta kalıyorlar? Bilemiyorum. Asgari ücretle çalışan tüm arkadaşları taktir ediyorum.

SERMAYEYE DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ YARATIYORLAR

Zeynal Eroğlu (Petrol İş Adıyaman Şube Başkanı): Sermaye dikensiz gül bahçesine çevirmek istiyor ortalığı. Saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Asgari ücret de bunlardan biri. Bir yandan bölgesel asgari ücret söylentileri dolaşırken, diğer yandan devlet kendi kurumunun verilerini bile dikkate almıyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücretin belirlenmesinde; “Ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurmaktadır.”diyor. Ancak, Devlet kendine bağlı İstatistik Enstitüsü’nün verdiği yoksulluk sınırının da altındaki bir asgari ücreti kabul ediyor. Oysa ILO sözleşmesinde asgari ücret belirlenirken bir kişinin ihtiyaçlarının değil, bir ailenin ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanıyor. ILO, söz konusu olan minimum geçinme gelirinin ise o hane halkını ilgilendirdiğine dikkat çekiyor.Asgari ücret hiç kullanılmayan tüketim malları üzerinden hesaplanıyor. Asgari ücretli emekçilerin ki genellikle gıda ağırlıklıdır. Ülkemizdeki en büyük ve önemli toplu sözleşme aslında Asgari Ücret belirlenmesidir. Asgari ücretlilerin haklarını, diğer sendika ve sivil toplum kuruluşlarının da tabi ki desteği ile ancak örgütlenerek, örgütlü mücadele vererek alabileceklerine inanıyorum.
HAZIRLAYANLAR: Ercan Karakaya - Vural Nasuhbeyoğlu

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et