18 Kasım 2010 01:00

Asgari ücreti yükseltin!
Ferhat Kiş / Ümit Kartal / Yakup Aslandoğan
Dosyamızın bugünkü bölümünde AKP’nin kalesi olarak adlandırılan Kayseriye’ye gidiyoruz. Kayseri’de bulunan buhabirlerimiz, kentin ünlü mobilya fabrikalarından birinde çalışan 5 ustayla bir araya geldi. Çalıştıkları fabrikada kendileri de dahil herkes AKP’ye oy vermiş. Asgari ücretle geçinmek için ‘40 takla’ attıklarını anlatan işçiler, hükümete ve başbakana tepkililer. Anlattıklarınadan hükümete olan öfkelerini görmek mümkün. Güvenerek oy verdikleri AKP’den, vaat ettiklerini yapmasını istiyorlar. Aksi taktirde haklanını helal etmeyeceklerini söylüyor Kayserili mobilya ustaları.
ÜNLÜ FABRİKANIN USTALARI
“Bizim fabrikanın yüzde 90’ı AKP’ye oy vermiştir. Topu topu 2 tane CHP’li var mesela fabrikada.”
Bu sözler Kayseri’de ünlü bir mobilya fabrikasından işçilerin, fabrikalarındaki politik atmosferi tarif eden sözleri. Hepsi AKP’ye oy vermiş olan 5 mobilya ustasıyla asgari ücreti konuştuk. Hem “Neden hala AKP’ye oy verdiklerini” sorduk, hem de ‘asgari ücret gibi az bir bütçeyle evi idare etmesini becerebilen işçilerden milletvekili olamaz mı?’ diye tartıştık.
Vardiya çıkışı, Kayseri’nin işçi mahallelerinden Eskişehir Bağları’nda buluşuyoruz işçilerle. Zekeriya Yücel misafir ediyor hepimizi. Sofraya buyurduktan sonra başlıyor muhabbet. Zaten 5 işçi bir araya gelirse neyi konuşur? Hele ki bunlar aynı fabrikanın işçileriyse. Fabrikadaki sorunlar, işçiler arasındaki tartışmalar, sendikanın durumu falan derken, asgari ücrete geliyoruz.
KAYNATAM KÖYDEN GÖNDERİYOR
Yapılması düşünülen zam oranını söylüyor biri, en genç usta Yasin başlıyor anlatmaya: “Yüzde 4’ü hiç vermeseler daha iyi. Zam alacağız diye ümidimiz olmaz hiç yoktan.”
Asgari ücretli bir işçinin geçinmeyi nasıl başardığını soruyoruz, “Kayseri’nin kışı ayaz. Erciyes Dağı kötü kötü bakıyor. Kömürüydü, elektriğiydi, suyuydu derken elde avuçta bir şey kalmıyor ki geçinelim. Evdekiler Başbakanı yakalasa gırtlağını sıkacak hale geldi. 640 lira parayla geçinmek için 40 takla atıyoruz. Kaynatam köyden gönderiyor, babam halden getiriyor da geçiniyoruz. Yoksa açlıktan imha olacağız” diyor.
Zekeriya Yücel devam ediyor anlatmaya: “Bugün maaşı aldım. Önce bankaya varıp parayı çektim. Bir bankadan çektim, ardından hemen diğer bankaya gidip 300 lirasını oraya geri yatırdım. Sonra da akşam gelip 200 lirasını ev sahibine verdim. Geriye kalanını nasıl harcarsan harca. İster bol bol ye, ister bol bol biriktir.”
14 yıllık işçi Mehmet Gültekin, “Bizim yaşantımız yaşantı değil” diyor. “Herkes şaşırıyor asgari ücretliler nasıl geçiniyor diye. Peki senin metotların var mı geçinebilmek için?” sorumuza şöyle yanıt veriyor; “Arkadaşlar biliyor, bir başkasının patatesini satıyorum, balını satıyorum, ek iş yapıyorum. Bizim fabrikanın yüzde 60’ı ek iş yapıyor. Yoksa mümkün değil geçinmek.” Mehmet usta asgari ücretten en çok da evdeki çocukların mağdur olduğunu anlatıyor. “Çocuklar defteri yırtılıp kalemi kırılsa bile gelip de isteyemiyor. Aldığımız maaşı bildikleri için pantolonu eskiyor da isteyemez hale geliyorlar” diyor. İki çocuğu okula gidiyormuş Mehmet ustanın, çocukların okul aidatlarını ödeyemediğini söylüyor.
OKUL AİDATINI 5’E BÖLDÜM
Yasin usta da sıkıntılı okullarda toplanan paralardan, “Aldığımız 640 lira. Onun en az 400 lirası borca gidiyor. Çocuğun 100 lira okul aidatını dörde böldüm zor veriyorum.”
Konu çocuklar olunca, akan sular duruyor tabi. Herkesin ilk derdi, çocukların sorunlarını çözmek. Zekeriya usta da oğlunun Meslek Lisesi’nde okuduğunu, ekonomik sıkıntılardan ötürü, şehir merkezindeki okula bisikletle gittiğini anlatıyor. Eskişehir Bağları, şehir merkezine uzak bir mahalle. Zekeriya usta, oğlu Ahmet için “babasına kıyamadığından yol parası harcamamaya çalışıyor” diyor.
“Eğitim anayasal hak değil mi? Hani ücretsizdi?”diye soruyoruz: “İşçi çocuklarının hiçbir şeye hakkı yok” diyerek söze giriyor Mustafa Karazehir. Onun da 2 çocuğu okula gidiyor. “Çocuğun cebine 3-5 lira harçlık koyamıyoruz. Halimiz harap vallahi” diyor.
AKP’YE OY VEREN VAR MI?
Konu asgari ücret olunca, doğal olarak herkes veryansın ediyor. “Açık açık konuşalım. AKP’ye oy veren var mı aranızda?” sorumuz gülüşmeleri beraberinde getiriyor. “Ooo buradakilerin hepsi Ak Parti’ye oy verdi. Zaten bizim fabrikada sadece 2 tane CHP’ye oy veren var. Bir de MHP’nin fanatikleri var. Futbol takımı tutar gibi parti tutuyorlar. Geri kalan hep Ak Parti’ye oy verdi. Yüzde 90’ı vermiştir” diyorlar.
“Hem kızıyorsunuz hükümete hem de hepiniz oy vermişsiniz. Nasıl oluyor bu iş?” diye soruyoruz. Mehmet usta cevaplıyor: “Büyük zengini daha da zengin edip, fakiri tabana vuracaklarsa kendileri bilir, hakkımızı helal etmeyiz onlara. Çünkü oy veriyoruz, güveniyoruz ama hep böyle de tabana batırılmaz. Gerekirse oy vermez başka partilere yöneliriz. Bundan önce de bir sürü parti geldi geçti elimizden” diyor.
Yasin usta devam ediyor: “Asgari ücretin bu kadar düşük olacağını bilmiyorduk. Verdik ki asgari ücret biraz yükselsin. Ama hala düşük.”
Zekeriya usta giriyor araya: “Seçimlerde kimse babamızın oğlu değil.”
“Peki ne yapacaksınız?” sorumuza şöyle yanıt geliyor: “Önümüzdeki sezon bakacağız artık. Kim asgari ücreti yükseltme sözü verirse biz de ona veririz.”
“Nasıl inanacağız peki söz verene?” diye Erol usta soruyor bu kez soruyu. Kendisi cevaplıyor: “Bunların hepsi sıkıyor. Hepsi yapacağım diyor, yapmıyor.”
İŞÇİNİN DERDİYLE İLGİLENEN YOK
Erol Karaman aynı zamanda sendikanın işyeri temsilcisi… İşçiler Hak-İş’e bağlı Öz Ağaç-İş sendikasına üyeler. Kendi aralarında “Başkan” diye hitap ediyorlar Erol ustaya. Devam ediyor Erol Karaman, “Herkesin oy verdiği adama hesap sormasını bilmesi lazım. Mesela ben Ak Partiye oy verdim ama hiç parti binasına girmedim. Öyle bir alışkanlığımız yok. Verdiğimiz oyun hesabını sormamız lazım. Aynısı bizim sendika için de geçerli. Bizim toplumda bu bilinç yok ne yazık ki.”
Kendisinin asgari ücretle ilgili ne düşündüğünü soruyoruz Erol usta, “Devlet kendisiyle çelişkiye düşüyor” diyor. Yoksulluk sınırını da asgari ücreti de devletin belirlediğini söyledikten sonra “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diye sitem ediyor. “Peki neden böyle yapıyorlar?” diyoruz: “Onları oraya patronlar getirdiği için, hep patronlara çalışıyorlar” diyor. “Peki işçiler niye oy veriyor?” diye soruyoruz, “İşçiler kandırılıyor, yönlendiriliyor” diyor.
Erol usta: “Alternatif yok ki. İşçi de çaresiz kalıyor. Şimdi alternatif kim, CHP. CHP’nin derdi ne, laiklik. E işçinin asıl derdi laiklik değil, işçinin derdi geçim sıkıntısı. Ben o partiye nasıl oy vereceğim. Başka da vereceğim parti yok” diye konuşuyor.
PATRONUN İSTEDİĞİ PARTİYE OY VERMEM
“Peki işçilerin haklarıyla ilgilenen ve sizi bu konularda uyaran bir parti yok mu?” diye soruyoruz. Hemen cevap veriyor: “Ona da millet pek rağbet etmiyor işin gerçeği. Fabrika önüne kadar geliyorlar. İşçi alıp okuyor, sonra geçiyor.” İşçilerin siyasetle son dönemdeki ilişkisini şöyle tarif ediyor Erol usta: “Televizyonlarda kim kime ne dedi. Kimin sesi daha çok çıkıyor. Kim daha iyi laf oturtuyor. Herkes buna bakıyor. Bana ne verdi, benim hakkımı kim savunuyor bunu soran yok.”
Mehmet usta ek yapıyor, “Hükümetleri işverenler getiriyor deniyor ya; atıyorum yüz bin işveren olsun. Ama milyonlarca oy veren vatandaş varız. Patronlar belki ekonomik olarak partileri destekliyorlar ama gelip kimseye zorla şuna oy ver demiyorlar. Siyaseti ellerindeki medya araçlarıyla yönlendiriyorlar tabi.”
“Senin patronun açık açık sana ‘şu partiye oy ver’ dese, sen o partiye oy verir misin?” diye soruyoruz Mehmet ustaya, “Kesinlikle vermem. Patronların çıkarları için, gizliden gizliye hangi partileri desteklediklerini fark edemiyoruz. Biz de takım tutar gibi parti tutuyoruz. Bizim yanlışımız da orda” diyor.
İŞÇİDEN MALİYE BAKANI BİLE OLUR
Fabrikada şu an dahi AKP için üye kayıtlarının sürdüğünü anlatıyor Mehmet Usta. “Fabrikada şuanda bayağı bir çalışma var. Diş hekimi var bir tane. Milletvekili adayı olacakmış. İşçilerden ona tedaviye gidenler olunca, milletvekili olmak için Ak Parti’ye üye olmalarını istiyor. Fabrikada da işçiler üye topluyorlar” diye anlatıyor. Nasıl yapıldığını soruyoruz: “Mesela fabrikadan bir işçi molalarda falan geliyor, ‘benim arkadaşım var, milletvekili olacak. Seni de Ak Parti’ye kayıt edeyim’ diyor. Diğeri de fabrikadan arkadaşı olduğu için güvenip ‘tamam’ diyor, üye oluyor.”
“İşçiler hem AKP’ye öfke kusuyor hem de üye mi topluyor? Bu biraz tuhaf değil mi?” diye soruyoruz: “İşte böyle yanar döner insanlar da var” diyerek hep birlikte gülüyorlar çelişki olarak ifade ettikleri duruma.
“İşte bu yüzden kaybediyoruz aslında” dediklerinde değişiyor konu. “Peki işçilerden milletvekili adayı olmaz mı?” diye soruyoruz. “Neden olmasın ki, asgari ücretle geçinmeye çalışmaktan, ekonomiyi maliye bakanından daha iyi bilir hale geldik” diyorlar. Aralarından hemen milletvekili adayı da çıkarıyorlar, gülüşmeler eşliğinde.
(Kayseri/EVRENSEL) (YARIN: Kocaeli Çorlu)

SENDİKALAR ÖNCÜLÜK ETMELİ
“Herkes asgari ücretin bu seviyede olmasından rahatsız. Hükümet düzeltmiyor tamam da, biz işçiler olarak ne yapmalıyız?” diyoruz ve sendikalardan beklentilerini soruyoruz.
Yasin başlıyor söze: “Vallahi, bizim sendikamız hükümeti destekliyor. Maşallah, hükümet ‘höt’ dese bizim sendika ‘tamam başkanım’ diyor. Bunu Allah da biliyor kulu da biliyor.”
Mehmet usta devam ediyor: “Grev mi vardı geçen yıl? Sadece bizim sendika, Hak-İş girmedi işin içine.”
Mustafa usta asgari ücret için tüm işçilerin birlik olması gerektiğini söylüyor. “Ancak öyle kendi aramızda olmaz. Birlik olup sokağa yansıtmamız lazım” diye ekliyor.
Yasin böyle bir şeye herkesin katılması gerektiğini düşünüyor: “Özellikle de kadınlar katılmalı. Kadınlara bırakılsa, onlar tam yaparlar bu işi. Biz işe gidip çalışıyoruz, stres atıyoruz da kadınlar, esas evde geçimi sağlayanlar çok sıkıntı çekiyor. Aslında asgari ücretle ilgili bir şey yapmak lazım. Kadınları toplayıp götürmek lazım meydana. Ellerinde tencere, hep beraber sesimizi duyuralım”
“Peki neden yapmıyorsunuz?” diye soruyoruz, birlikte cevap veriyorlar: “Valla düşünüyoruz da yol yöntem gösteren yok ki yapalım. Birlik olacağız, bir tane de baş tutan olacak ki olsun. Hani kim öncülük edecek bize?”

ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDİYOR
Erkan Yücel (Öz Ağaç-İş Sendikası Genel Merkez Teşkilatlanma Sekreteri): Günümüz şartlarında asgari ücret elbette yeterli değil. Bu ücretlerle geçinmek mümkün değil. Misyonumuz ve vizyonumuz gereği işçilerin daha fazla ücret almasını sağlamaya çalışıyoruz. Tabi bunlar için bazı sorunların, örneğin kayıt dışı ekonominin bitirilmesi lazım. Kayıt dışılık çözülmeden işçilerin sosyal ve ekonomik haklarının kazanımlarının ilerlemesi zor. Bu anlamda sendikalaşmak da önemli. Çalışmalarımız devam ediyor ve son olarak İpek Mobilya’da örgütlendik. İşçilerin belli kazanımları oldu.

BİR ARAYA GELİP SES ÇIKARMALIYIZ
Mustafa Acun (Türk Metal Sendikası Kayseri Şube Başkanı): Asgari ücret sefalet ücreti. Gerçekten bu ücretlerle geçinmek çok zor. Devlet kurumu açıklıyor; yoksulluk sınırı şu kadar açlık sınırı bu kadar diye. Sonra bir zam açıklıyorlar arada uçurum var. Açlık sınırının bile altında. Devlet kendisiyle çelişiyor. Biz diyoruz ki, kendi rakamlarınıza sadık kalın bari. Hadi 100-200 eksik olsun. Ama yok olmaz. Zaten asgari ücreti belirleyenlere bir bakın, çocuklarının gemicikleri var, şirket ortaklıkları var. Bunlar asgari ücreti belirlerse bu kadar olur zaten. Bunu işçiler belirlemeli. Bunun için de mücadele etmeliler. Biz yapalım diyoruz işçiler arkamızda değil. Bin kişi söz verir 100’ü bile gelmez. Yine de sendikalar bir araya gelip seslerini ve güçlerini birleştirmeli.

İŞÇİLER VE SENDİKALAR KAYSERİ’DE DE BİR ARAYA GELMELİ
Orkun Işık (Türk Metal Sendikası Uzmanı): Sadece asgari ücret değil işçilerin emekçilerin sıkıntıları çok fazla saymakla bitmez. Ben de bir sendika işçisiyim. Bilirim. İşçiler bedenen ve psikolojik olarak çok fazla yıpranıyorlar. İş güvencesi yok, sosyal hak yok. Şimdi kiralık işçi diye bir şey çıkartıyorlar. Bu önemli. Korku var özel sektörde, işten atılma korkusu. Adım atmaya bir şey demeye korkuyor işçi. Patron her konuda açıklama yapıyor işçi kendisi için bile konuşamıyor. İşçi susmak zorunda. Sorunların aşılması köklü değişiklikler gerektiriyor. Burada en büyük sorumluluk sendikalara düşüyor. Geçmişte Emek Platformları vardı. Bunlar Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Bursa gibi önemli sanayi kentlerinde iyi işler yaptılar. Sonra bazı sorunlar nedeniyle işleyemedi. Bu tarz yenilenmeli. Şimdi duyuyoruz bazı bölgelerde tekrar böyle çalışmalar yapılmaya, işçiler toplanmaya başlanmış. Bu Kayseri’de de yapılmalı. Hak-İş, Türk-iş, DİSK’e bağlı sendikalar, işçi dernekleri bir araya gelip bu işi bir düşünmeli. İşçiden yana bir mücadele hattını, örgütlü ve örgütsüz işçileri, siyasi düşünce farkı gözetmeksizin bir araya getirmeli. İşçiler patron karşısında ne kadar birlik ve geniş kitle olursa o kadar çok kazanma şansı olur. Burada bize de ciddi sorumluluklar düşmektedir.
HAZIRLAYANLAR: Ercan Karakaya / Vural Nasuhbeyoğlu

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et