13 Ekim 2010 01:00

Maden kazasının üzerinden aylar geçti. Herkes o elim kazayı ve ölümleri çoktan unuttu gitti. Ülkenin hızla değişen gündemi içerisinde artık maalesef kendine yer bulamıyor. Üstelik o kazadan sonra da ülkemizde bir çok değişimde gerçekleşti.
Referandumda evet oyu çıktı; ülkem birden demokrasiye, kişisel hak ve özgürlüklere ve çalışanlar bir sendika bulamazken birden ikinci sendikaya bile kavuştu. Ya 12 Eylül darbecileri; onlarda sözüm ona artık yargılanacak ve hesap verecek.
Zonguldak’ta madenciler göçük altında cinayete kurban gitmesinden beri çok şey değişti ülkemde. Üstelik çok uzun zaman olmamasına rağmen İnegöl’de, Hatay’da ve en son Tophane’de halk galeyana gelip toplumsal linç girişimlerine bile kalkıştı.
Öbür taraftan 12 Dev Adam dünya ikincisi oldu. Bayram öncesi bize devşirme oyuncularımızla inanılmaz bir başarı ve sevinç yaşattılar. Ama karşılığını da inanılmaz bir şekilde birazda fazlaca aldılar. Kamu vicdanını yaralamış olsa da Başbakanımız hediye etti kimseye laf düşmez nasıl olsa.
Zonguldak kazasından sonra da yine işçiler iş cinayetlerine kurban gitmeye devam etti. Yine Edirne’de maden ocağında işçiler göçük altında kalarak hayatının baharında tıpkı meslektaşları gibi kara toprakla tanıştı. Gerçi Başbakana göre kaderiydi madencinin ölüm nasıl olsa, o yüzden önemi de yoktu çok fazla, kamuoyu unutulup gitti.
Ancak bir de Şili de maden kazası oldu. Onlarca işçi göçük altında kaldı. Ancak onlar ölmedi. Yoksa Şili’deki madenciler ölümsüz müydü? Onlar için ölmek üstelikte madende göçükte ölmek kader değilmiydi? Yoksa onlar da tv dizisi Kurtlar Vadisi’nde olduğu gibi Polat Alemdar’ın adamımıydı, hiç ölmeyen.
Şili’de madende göçük olunca işçiler çıkarılana kadar üretime ara verildi. Aslında gerek yoktu, üretimi niye durduruyorlar ki. Bir taraftan imalat devam etsin. Sakın ha durmasın çünkü patron zarar eder. Yıl sonu imalat rakamlarını nasıl övünerek anlatır sonra genel müdür? Çünkü biz durdurmadık üretimi. Varsın işçinin cansız bedeni toprak altında olsun nasıl olsa kaderi ölmek onun.
Evet Zonguldak’ta 2 işçinin cansız bedeni aylardan beri göçük altında. Çıkarmak için hiçbir çaba yok. Üstelikte maden ocağı zaten Çin malı. Evet evet Çin malı. Çünkü ucuz olsun diye maden de Çin şirketine kurduruldu. Onlarda dün itibariyle “yeterince teknik eleman yok” diye madeni tamir etmeden çekip gittiler.
Peki 4 aydan beri her sabah madenin kapısında belki ölüsünü alırım diye bekleyen işçi yakınlarının durumu ne olacak. Üstelik de bundan sonra çalışma olmayacağını bile bile. Bir mezar taşı olamayacak mı oradaki işçilerin? En azından gidip başında ağlayacağı, ağıt yakacağı, bir hayır duasu okuyacağı bir mezarı olamayacak mı?
Nasıl bir vicdan nasıl bir vurdum duymazlık veya nasıl bir anlayış ki ölü bedenin üzerine basıp her gün imalata devam etmek. Üstelik de bir gün kendisinin aynı çiğnediği beden gibi çiğneneceğini bilip imalat yapmak. Kaderi gibi kara olan kömürü her gün dışarı çıkarmak nasıl bir şey bilemiyorum.
Bitmeyen acı böyle bir şey olsa gerek. Her geçen gün biraz daha fazlalaşarak devam eden. Her geçen gün insanın içini biraz daha kemirerek. Üstelik de herkesin unutarak haberini bile yapmadığı ve adeta terk ettiği bir ortamda.
Artık bu bitmeyen acıya bir son vermek ve en azından o ailelerin acılarını biraz olsun dindirmek görevi olması lazım bizi yönetenlerin. Kamu vicdanının bu kanayan tarafını görüp buna göre bir çözüm mutlaka üretilmesi gerekir. Göçük altındaki işçilerin ailelerine en azından yakınlarının naaşlarının verilmesi için mutlaka bir çaba gösterilmesi ve sonuçlandırılması gerekir. Ölüm kaderi değildir zira madencinin. Bana göre en azından bir mezar taşını hak ediyor olsa gerek madenciler.
TELAT ÇELİK Birleşik Metal-İş Kocaeli Şube Sekreteri

Evrensel'i Takip Et