9 Eylül 2010 01:00
GÜNÜN YAZILARI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, hükümetin yetkilileri Ramazanda halka ucuz et yedirme gayretinin sinyallerini aylar öncesinden vermeye başlamışlardı. Kıyma fiyatını 16-17 lirada tutmak için canlı hayvan ithalatı yapıldı. Fakat fiyat artışı önlenemedi.
Bütün bu gayretlerin referandumla bir ilgisi var mı? sorusu gündeme gelmişti. Hükümet sanki, ramazanda kıymanın, etin ve diğer gıda ürünlerinin fiyatı artarsa hayır oyları artacak endişesi taşıyor görüntüsü içindeydi.
Hükümete bir destek de Et Üreticileri Birliğinden gelmişti. Birlik adına yapılan açıklamada, ETBİR üyeleri olarak bizler ramazanda fiyatlarımızı artırmayacağız denilmişti.
ETBİR üyeleri istedikleri zaman etin fiyatını artırıyor mu? Ramazandan sonra, ekim ayında da fiyat artırmama sözü verilebilir mi? sorularının cevaplarını beklemeye gerek kalmadan piyasada fiyatlar artmaya başladı. Dünyadan da kötü haberler geliyor.
Türkiyenin bu girdaptan kurtulmasının yolu nedir? Vatandaşın ucuz et yemesi için neler yapılması gerekir? Bu soruların yanıtlarını tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım ile aradık.
2002den bu yana hayvancılığa geçmiş yıllara göre daha büyük destek verilmesine rağmen hayvan varlığının artmamasının sebebi nedir ne yapılması gerekir?
Tarım Bakanı sık sık 2002de 80 milyon dolar olan hayvancılık desteklerini 1.3 milyar liraya çıkardıklarını söylüyor. Gerçekten ciddi bir artış. Ancak gelinen noktada Türkiye canlı hayvan ithal eden, dünyada en pahalı eti tüketen, süt üreticileri diken üstünde endişeyle bekleyen bir durumdaysa uygulanan politikada ciddi bir yanlışlık var. Tıptaki deyimi ile ameliyat çok başarılı oldu fakat, hastayı kaybettik. Bu durum, verilen desteğin amacına uygun kullanılmadığını gösteriyor. Kısa vadeli ve çok sık değişen politikalar yerine uzun vadeli hayvancılık politikası uygulanmalı. Üretimi, verimliliği artırmayı hedefleyen bir politikaya ihtiyaç var.
İthalata rağmen et fiyatları neden düşmüyor?
Hükümet ithalat yapmayı bile beceremedi. Tarım Bakanı hayvan sayımı yaptırdıklarını ve ithalata gerek olmadığını açıkladıktan sadece bir hafta sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın talimatı ile hayvan ithalatına karar verildi. Başbakan 10 gün içinde ithalatın başlayacağını söyleyince Et ve Balık Kurumu aceleyle ve uygulanması mümkün olmayan bir ihale şartnamesi hazırladı. İthal hayvanların 10 günde gelmesi olanaksızdı. Nitekim yapılan ilk iki ihale iptal edildi. Yapılan ithalat miktar olarak piyasayı etkileyecek, fiyatı düşürecek düzeyde değil. İthalat politikası iyi yönetilemediği için et fiyatı düşürülemiyor. İyi yönetilse de ithalatla et fiyatı düşmez. Geçici bir süre düşse de orta ve uzun vadede üretim artırılmadıkça ithalatla fiyatın düşürülmesi mümkün değil.
Bir taraftan özel sektöre ithalat yetkisi veren hükümet diğer taraftan yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, 1 Ağustostan itibaren hayvan yetiştiriciliği ve besiciliği kredilerinde sıfır faizli kredi uygulaması getirdi. Kararlar çelişkili durmuyor mu?
Hükümet, et fiyatını bahane ederek aslında hayvancılık sektörünü tamamen ithalata açtı. Yerli üretimi, hayvan varlığını artırmak, hayvancılık desteklerini rasyonel kullanmak yerine, içine düştüğü darboğazı ithalatla aşmaya çalışıyor.
İthalat, hayvancılığı darboğazdan kurtaramaz. Sektörü daha da çökertir. İthalatın çıkar yol olmadığını geçmişteki deneyimler gösterdi. Fakat kimse bunu görmek istemiyor. İthalatta ısrar ediyor. Et fiyatını düşürmek için hükümetin attığı her adım fiyatı düşürmek bir yana hayvancılığa yeni bir darbe vuruyor.
Et fiyatını düşürmek için önce Et ve Balık Kurumuna hayvan ithalatı için yetki verildi. Canlı hayvan ithalatında yüzde 135 olan gümrük vergisi sıfırlandı. Et ve Balık Kurumu canlı kasaplık sığır, canlı besi hayvanı ithalatına başladı. Fiyat düşmeyince bu kez özel sektöre de ithalat yapması için gümrük vergi oranları yüzde 135ten yüzde 40a düşürüldü. Özel sektör hayvan ithalatına hazırlanırken bu kez referandum öncesi yine hiç bir planlama yapılmadan, altyapısı hazırlanmadan acele bir kararla hayvancılık yatırımlarına sıfır faizli kredi verilmesi kararı çıktı.
Gümrük vergisi sıfırlanarak Et ve Balık Kurumu ile ithalatın her türlüsü denendi fiyat düşmedi. Özel sektöre ithalat yetkisi getirildi et fiyat yine düşmedi. Et ve Balık Kurumu, fiyatını sabit tutacak marketlere ucuz et vereceğini açıkladı. Kendi satış merkezlerinde ucuza et sattı fakat fiyat düşürülemedi.
İthalat sürerken, yerli üretimi teşvik etmek amacıyla 1 Ağustos itibariyle hayvancılık yatırımlarına sıfır faizli kredi uygulaması başlatıldı. Gerekli altyapı hazırlanmadan hiç bir planlama yapılmadan başlatılan sıfır faizli kredi uygulaması hayvan talebini artırınca fiyatın düşmesi bir yana daha da arttı. Sıfır faizli krediyi alanlar hayvan bulamamaktan şikayetçi. Hayvan bulanlar ise fiyatın yüksekliğinden yakınıyor.
Yıllardır süt hayvancılığı yapanlar, 2007de olduğu gibi süt hayvanlarını kaybetme endişesi yaşıyor. Besicileri ise hayvan bulamama korkusu sardı.
Hayvancılık politikasında küçükbaş hayvancılığa yeterince önem verilmemesi bugünkü et fiyatlarının artmasında önemli bir etken. Türkiyede üretilen kırmızı etin yüzde 70inden fazlası sığırdan elde ediliyor. Fakat küçük baş özellikle koyun etinin fiyatın dengelenmesinde önemli bir rolü var. Koyunculuk zayıflayınca kuzu etinin fiyatı dana etinden çok daha pahalıya satılmaya başlandı. Tüketici dana etine daha çok yönelince fiyatı da arttı. Koyun üretimi desteklense ve dana eti fiyatı üzerindeki baskı azalsa fiyatlar biraz daha gevşeyebilir.
Önlem alınmazsa, bir yandan ithalat bir yandan sıfır faizli kredi hayvancılığın çöküşüne neden olabilir. Tarım Bakanlığının açıklamasına göre sıfır faizli kredinin bütçeye getireceği yük 1.3 milyar lira. Devlet bir şekilde bu yükü kaldırır. Fakat, varını yoğunu ortaya koyarak sıfır faizli kredi ile hayvancılığa girenler ve bugüne kadar hayvancılık yapanlar iflas ederse bunun faturası çok ağır olur.
Et veya canlı hayvan ithalatı süt sektörünü etkiler mi? Etkilerse ne gibi etkileri olur?
Canlı hayvan ithalatı elbette süt sektörünü doğrudan etkiler. Bugün yaşanan krizin temelinde 2008de süt fiyatının 80 kuruştan 40 kuruşa düşmesi ve süt ineklerinin kesilmesi var. Süt fiyatı belli bir seviyede tutulamazsa ve süt inekleri bir kez daha kesime giderse, hayvancılık tamamen çöker. Türkiyede süt hayvancılığı yaygın olarak yapılıyor. Süt hayvanı hem süt üretimi hem de et üretiminde değerlendiriliyor. Bu nedenle hayvancılık politikasında sütün önemi çok büyük.
Yurt içi üretimi artırma birkaç yılı alacak bir süreç işi Bu süre içinde temel besin ürünü olan eti vatandaş pahalı mı tüketecek? Pahalı tüketmemesi için ne gibi önlemler alınmalı?
Hayvancılıkta iki yıl önce yapılan yanlışın faturasını, yanlışı yapanlar değil, vatandaş ödüyor. Hayvancılık geliştirilmezse ve üretim artırılamazsa bugünden çok daha pahalıya et tüketmek zorunda kalırız. Bu nedenle sadece büyük baş değil, küçük baş hayvancılığın özellikle koyunculuğun geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor. İthalat geçici bir süre fiyatı düşürür fakat uzun vadede hayvancılığı bitirir. Vatandaşın eti pahalıya tüketmemesi için bugünden başlayarak üretimi artırıcı önlemler alınmalı.
Sıraladıklarınızın dışında, hayvan açığının kapanması, kırmızı et fiyatlarında düşüş sağlanması ve süt sektörünün et ithalatına bağlı yaşacağı sorunların bertaraf edilmesi için çözüm önerileriniz nelerdir?
Çözüm önerilerim yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi öncelikle ulusal hayvancılık politikasının uygulamaya konulması. İthalatı değil, üretimi destekleyen bir politika uygulanmalı. Süt fiyatı mutlaka belli bir seviyede tutulmalı. Düşmesini önleyecek önlemler alınmalı. Süt tozu ithalatı kesinlikle engellenmeli, yasaklanmalı. Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere ülkede besiciliği mutlaka destekleme kapsamına alınmalı. Geçmişte uygulanan yem bitkileri, suni tohumlama, buzağı destekleri mutlaka üreticiyi tatmin edecek düzeyde verilmeli. Yem maliyetlerini düşürecek önlemler alınmalı. Türkiye yem hammaddesinin büyük bölümünü ithal ediyor. Türkiyede bu ürünler üretilmeli. Kaba yem üretimini artıracak önlemler alınmalı. Mera alanları amaç dışı kullanılması yasaklanmalı. Mera alanları genişletilerek ıslahı yapılmalı. Sütte geçmişteki Süt Endüstrisi Kurumu benzeri bir kurumun oluşturularak, ette Et ve Balık Kurumunun gerçek anlamda piyasayı düzenleyici görev yapacak şekilde yapılandırılmalı. Çözüm ithalat değil, üretimdir.
BAKANLIĞIN SAYIDAN HABERİ YOK
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Aralık 2009dan bu güne üç sayım yaptırdı. Tümünde sonuçlar farklı çıktı. Buradaki sorun nedir?
Sorun, hayvancılıkta kayıt sisteminin olmaması. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bile tuttuğu kayıt sistemine güvenmemesi. Türkvet sistemi ile hayvan kaydı tutuluyor. Damızlık birliklerinin kayıt sistemi var. Her yıl süt teşvik primi veriliyor. Bunun için tutulan bir kayıt var. Tarım Bakanlığı bütün bu kayıt sistemini bir yana bırakarak ilkel bir şekilde hayvan sayımı yaptı. Yapılan sayım besi hayvanının tespitine yönelik.
Öncelikle bu sayımın nasıl yapıldığına bakmakta yarar var. Bakanlık, taşradaki tarım teşkilatına, tarım il ve ilçe müdürlüklerine bir yazı gönderiyor. İlinizdeki hayvan sayısını bize acilen bildirin diye. Bu yazı genellikle perşembe veya cuma günü gönderiliyor, sayım sonucunun pazartesi günü Ankaraya bildirilmesi isteniyor. Hafta sonu tatilini iple çeken personel, hafta sonu hayvan sayımına çıkıyor. Muhtarlara gidiliyor. Bu kadar kısa sürede hayvanların tek tek sayılması mümkün değil.
Pek çok yerde de tarım teşkilatındaki görevliler o kadar kısa zamanda üreticiye ulaşamadığı için, istenen verileri Ankaraya ulaştırmak için eski verileri masa başında devşirip bildiriyor.
Aralık 2009 sonunda yapılan ilk sayımda 1 milyon 717 bin besi hayvanı olduğu tespit edildi. Bir buçuk ay sonra 15 Şubatta ikinci bir sayım yapıldı. Bu kez hayvan sayısı 2 milyon 90 bin olarak belirlendi. Önceki hafta yapılan son sayımda ise besideki hayvan sayısının 2 milyon 200 bin olduğu açıklandı. Yapılan sayım sağlıklı değil. Varsayalım ki bakanlığın yaptığı sayım doğru çıktı. Verilerin kullanılmasında da çarpıklık var. Şubatta yapılan sayımda hayvan sayısı 1 milyon 700 bin adet çıktı. O dönemde Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker: Sayım yaptırdık, yeterli hayvan var, ithalata gerek yok. dedi. Nisan ayına gelince yapılan sayımda hayvan sayısı 2 milyon 200 bin baş çıktı. Bakan bu kez, yeterli hayvan olmasına rağmen ithalat yapacaklarını açıkladı. Bakan, araştırma yaptıklarını bir hafta içinde karkas et veya canlı hayvan ithal edeceklerini söyledi.
Şubat ayından bu yana besideki hayvan sayısı nasıl oldu da 500 bin baş birden arttı? Bu kadar hayvan nereden geldi?
Ayrıca, hayvan sayısı 1 milyon 700 bin baş iken İthalata gerek yok diyen Bakan, hayvan sayısı 2 milyon 200 bin başa çıkınca neden ithalata karar verdi?
EBK İTHALCI DEĞİL ÜRETEN OLMALI
Et ve Balık Kurumuna et ve canlı hayvan ithalat izni verildiğinde, Et ve Balık Kurumu sınırlı bir bölgede faaliyet gösteriyor. İthal edeceği et veya canlı hayvanı piyasaya nasıl sunacağı bile tartışmalı demiştiniz. Sizce Et Balık Kurumu nasıl yapılandırılmalı, işlevi nasıl olmalı?
Et ve Balık Kurumu özelleştirilmeden önce olduğu gibi hayvancılık üretim merkezlerinde üreticinin üretimini sürdürmesine katkı sağlayan, üreticinin etini, canlı hayvanını değerlendiren ve aynı zamanda piyasayı düzenleyici bir kurum gibi yapılandırılmalı. Et ve Balık Kurumu ithalat yapan kuruluş değil, üretimi ve üreticiyi destekleyen, hayvancılık politikalarında etkin bir kurum olmalı. Üreticinin ürününü değerlendirirken tüketicinin de uygun şartlarda sağlıklı et ve et ürünlerini alabileceği ortamı sağlamalı.
HAYVANLAR KESİME GÖNDERİLİYOR
Türkiyede canlı hayvan açığı ciddi olarak var. Bu açığın ortaya çıkmasında 2007-2008 yıllarında yaşanan kuraklığın ve uygulanan yanlış politikanın etkisi var. Kuraklığın etkili olduğu 2007de tarım sektörü 5 milyar lira zarar gördü. Hayvancılık sektörü açısından bakıldığında bu dönemde kuraklığın etkisi ile yem fiyatları yüzde 100 arttı. Çiğ süt üreten çiftçi para kazanmak bir yana, süt parası ile yem alamaz duruma geldi. Aynı dönemde dışarıdan yasal veya kaçak yollardan giren süt tozunun etkisi ile piyasa çöktü. Çiğ sütün litresi 40 kuruşa kadar düştü. Bunun sonucunda üretici ineğini satmak ve kesime göndermek zorunda kaldı. Biraz daha gücü olanlar, dayanabilenler hayvanını kesmedi. Fakat, hayvan varlığında ciddi bir azalma oldu.
Hayvancılığın büyük sıkıntı içerisinde olduğu bu dönemde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı hayvancılık destekleme politikasında köklü bir değişiklik yaptı. Pek çok desteği kaldırdı. Kalan desteklerin miktarını azalttı. Hayvan başına ödeme sistemine geçti. 2008 desteklerinin ödendiği 2009 bütçesinde Uluslararası Para Fonunun (İMF) baskısı ile yüzde 10 kesinti yapıldı. Süt teşvik primi tamamen kaldırıldı. Tepkiler üzerine önce 4 kuruş olarak açıklandı sonra 3.6 kuruşa düşürüldü. Ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde desteklerin azaltılması süt üreticilerini daha da zora soktu. Hayvan kesimi hızlandı. Sadece süt inekleri değil, besicilik yapanlar da hayvanları kesime gönderdi. Pek çok besi işletmesi bu dönemde kapandı.
2009da tersine bir durum yaşandı. Hayvan varlığının azalması ve üretimin azalması sonucunda et ve sütün fiyatı yükseldi. Özellikle Irak ve Ortadoğu pazarına canlı hayvan ve et ihracatının başlaması kırmızı et fiyatını artırdı. Et fiyatı artınca hayvanın değeri yükseldi. Daha önce ineğini 3 bin liraya satan üretici et fiyatının yükselmesi ile 5-6 bin liraya satmaya başladı. Sütten para kazanamayacağını düşünen çiftçi Bir daha ineğimi bu fiyata satamam diye düşünerek bulduğu cazip fiyatla inekleri satmaya, kesime göndermeye devam etti. Yani süt fiyatı düştü hayvanlar kesime gitti. Bu yetmedi, et fiyatı yükselince yine süt inekleri kesime gitti. 2007nin ikinci yarısından 2009a kadar bu şekilde 1 milyon süt hayvanı kesildi.
Hayvan varlığı azalınca, açık ortaya çıktı.
Evrensel'i Takip Et