8 Eylül 2010 00:00
UZUN MESAFE
GÜNÜN YAZILARI
Kentlerin hareketli noktalarında adım başı karşımıza çıkan bir ilan. Geçici dövme yapılır. Bu davetkar ilan akla ister istemez işin kalıcısını da getiriyor. Özellikle geçici dövme çocukluk yaşlarına kadar inmiş durumda. Abur cubur olarak adlandırılabilecek nice ürün ile sunulan ve içinde ne olduğu belirsiz boya maddeleri içeren dövmeler ise işin psikolojik boyutu bir yana ciddi riskler taşıyor.
Ama geçici dövmelerin yarattığı sağlık sorunları merdiven altı yaptırılan kalıcı dövmelerin yanında adeta devede kulak kalıyor. Nihayet Sağlık Bakanlığı konuya el atmaya karar verdi. Hangi ülkede mi; elbette bulaşıcı sarılığın kol gezdiği ülkemizde. Uygun olmayan koşullarda yapılan her kalıcı dövme sarılık dışında AIDS gibi kan yolu ile bulaşan diğer hastalıklar için de risk yaratıyor.
Tıp dilinde dövme tatuaj olarak anılıyor. İşlem deriyi bir dakikada üç bin kez delebilen aletler ile yapılıyor. İşte bulaşıcı hastalıklarda delici iğnelerin dezenfeksiyonu son derece önemli. Bir örnek durumun vahametini anlamamızı sanırım kolaylaştıracaktır. Örneğin B tipi sarılığı olan bir kişi kalıcı dövme yaptırdığında onun kanındaki mikrop iğnede iki aya kadar yaşayabilmektedir. Yani nerede ise tek bir hepatitli hastadan sonra iyi temizlenmeyen bir alet iki ay içinde gelen tüm kalıcı dövme sevdalıları için ciddi risk yaratmaktadır.
Olası bir başka sorun kullanılan boya maddeleri ile karşımıza çıkmakta. Ağrı, alerji, dövme alanında sedef hastalığı gelişmesi, keloid denen kötü iz, iyi veya kötü huylu tümör akla ilk gelenler. Yine boya içindeki kimi kimyasallar karaciğerde toksik etki yapabilir.
Ufak bir hatırlatma ise MRG denen film çekimine dair olup; demir oksit vb metal içeren boyaların film sonrası çok şiddetli ağrıya sebep olabilme ihtimali.
...
Gecikmiş bir doğru & neden şimdi?
Gazetelere göz attığımızda Sağlık Bakanlığı dövme yaptıran ve yapanlara ağır şartlar getiriyor diye vermişler haberi. Sahi bundan nerede ise yirmi yıl önce sağlık kuruluşlarında bir kullanımlık enjektör uygulamasına geçilen ülkemizde olması gereken bir düzenleme neden ağır şart olarak anılıyor ki?
Anlayacağınız bakanlık gecikmiş bir karar ile konuya dair bir yönetmelik taslağı hazırlamış. Taslağa göre bulaşıcı hastalık riskine karşı dövme stüdyolarında hekim bulundurulacak. Hekimler, dövmeye bağlı iltihaplanma, ağrı ve kaşıntıya müdahale edecek ve apartman altlarında rasgele dövme yapılamayacak.
Şimdi sormak gerekir özü itibari ile tıbbi yönü de olan bu uygulamada dövme yapanların temel tıbbi konularda eğitilip sertifikalandırılmalarının neresi ağır şarttır? Dövme yaptıranların bulaşıcı hastalıklara dair gözden geçirilmesi kadar doğru bir şey olabilir mi? Ama sanırım işin özünde bakanlığa karşı bir güvensizlik yatıyor. Belki de Müslüman din adamlarının dövmeye olumsuz bakışı bu güvensizliği pekiştiriyor.
Artan şikayetler üzerine harekete geçen Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, konuyla ilgili yönetmelik taslağı hazırladı. Cümlesi ise bir başka gazete haber cümlesi. Ey bakanlık koruyucu hekimlik alanında önlem almazsanız doğal olarak şikayetler mağdurlar üzerinden gelecektir, öyle değil mi?
Düzenleme kapsamında dövme ve piercingle uğraşan yerler ve müşterileri denetim altına alınacak.
- Dövme yaptıran kişi bir yıl kan veremeyecek
- Dövme yaptıracak kişi bulaşıcı hastalığı olmadığına dair belge imzalayacak.
- Dövme ve takı stüdyolarında danışman hekim bulundurulacak.
- Dövme ve takı işlemi yaptıran her müşterinin kaydı birkaç yıl saklanacak.
- Eğitim sertifikası olmayanlara işyeri açma izni verilmeyecek
...
Nice bayramlara
Yarın bayram; kim için mi, gönlünde yer açabilen herkes için. Her bayram ek anlamlarla anılır. Söz gelimi dini bayramlar en azından sınır, etnisite tanımaz. Görüp yeniden anlayacağız. Bakalım ünlü Türk büyükleri yarın bayramı nasıl kutlayacaklar?
Belki de onları hiç dinlememek gerekiyor birkaç günlüğüne de olsa. Sahi bayramda yapılabilecek ne kadar çok iş var? Barış ve barışık olma halleri için her birimize ne de çok iş düşüyor? Yakılan köylerin zorunlu göçzedeleri, faili meçhullerin aileleri, oğullarını yitiren anneler, yıllardır görmediğimiz arkadaşlarımız, en yakınımızda olup temas etmediğimiz komşular ve yanı başımızdaki gündelik koşuşturmalar arasında ihmal ettiğimiz en yakınlarımız!
Tüm bunlar arasında belki de hasta dostlarımızı, giderek yalnızlaşan yaşlılarımızı daha bir önemsemek gerekiyor.
Nice farklı bayramlara!
DR.ZEKİ GÜL
Evrensel'i Takip Et