2 Eylül 2010 01:00
GÜNÜN YAZILARI
BİLGE Karasunun vasiyeti üzerine kurulan Bilge Karasu Edebiyat Araştırmaları Fonu tarafından desteklenen, Metis Yayınları Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisinin de ikinci kitabı, Jale Özata Dirlikyapanın Kabuğunu Kıran Hikayesi. Özata, Türk öykücülüğünde 1950 kuşağını incelediği doktora tezini kitap haline getirmiş. Kitabın en büyük hedeflerinden biri edebiyat algısını sadece beğeniyle oluşturmaktan çıkarıp eleştirel bir algılayış ve farkındalık yaratmak.
Belirli bir zaman dilimi örneklem alınarak yapılan sanat eleştirileri ve araştırmalarının karşılaşması muhtemelen en temel sorunların başında, incelenen sanat dalının diğer bütün koşullardan ayrı tutularak incelenmesi yer alır. Ne yazık ki bazı araştırmacılar sanatı diğer bütün toplumsal koşulların dışında tutmuşlardır. Oysa ki en kibirli sanat bile belirli toplumsal koşulların ürünü olma yazgısından kurtulamıyor. Özatanın da bu bilinçten hareketle kitabın başında öncelikle dönemin siyasal ve kültürel yapısına değinmesi çok yerinde bir yaklaşım olmuş. 1950 genel seçimleri sonrası tek partili sistemden çıkış ve ardından gelen Demokrat Parti iktidarı süresince yapılan antikomünist propagandalardan ve kapitalizmin kucağına oturma eğiliminden etkilenmeyen bir edebiyat mümkün müdür?
Elbette sadece siyasal ve kültürel gelişmeler ışığı altında da dönemle ilgili tam bir farkındalık sağlanamaz. Bu nedenle dönemin edebiyat ortamının vaziyetine de yer veriliyor Kabuğunu Kıran Hikayede. İkinci Yeni Hareketinin başlaması ve belki de Türk edebiyatında ilk kez öykünün şiiri etkilemesi de edebiyatın yeni yol haritası konusunda bilgi almamıza yardımcı oluyor. Köy edebiyatını yükseltmeye çalışan enstitülü yazarlar ve yenilik arayışı içerisindeki genç yazarlar
DEĞİŞİMİN BAŞI: SAİT FAİK
Özata, dönemin arka planını verdikten sonra kabuğu zorlayan öncü isimler olarak Sait Faik, Vüsat O. Bener ve Nezihe Meriçi belirliyor ve bunların ekseninde araştırmasının edebiyatla daha çok alakalı olan tarafına devam ediyor. Bu öncü isimler arasında Sait Faik isminin olması biraz garipsenebilir. Çünkü; Sait Faik kesin bir akımın içine yerleştiremeyeceğimiz, etkileşim alanları çok daha zengin ve farklı olan bir isim. Ancak ortada bir değişim varsa Sait Faik bu değişimde etki alanı en geniş olan isimdir kuşkusuz. Onun Pancoyla kurduğu hayalle gerçek arası ilişki ki bu ilişki belki de aslında kendiyle kurduğu ilişkidir- elbette kendisinden sonraki yazarları özellikle karakter oluştururken çok etkiledi.
Öncü isimlerin derinlikli olarak incelenmesi meselenin temelinin anlaşılması açısından çok önemli. Ancak elbette bu isimleri merkez alarak tüm olgu, olay ve kişileri de bunların etrafına atarak doğru bir algıya sahip olmamız mümkün değil. Belli isimleri öne çıkararak bir şey anlatmak hem araştırmayı hem de algılanmasını kolaylaştırmak için doğru bir yaklaşım olabilir ancak yine de bu duruma pek fazla bel bağlamamak lazım.
KENTLER VE ÖYKÜLERİ
Kitabın dördüncü bölümünde öykücülüğün aldığı bu yeni halin içerik ve biçim özellikleri üzerinde durulmuş. Önce yeni öykü temaları Kentleşmenin de hızlanmasının ardından kent odaklı bir sıkıntı ve buhran durumunun yansımaları öykücülükte de görülüyor. Özatanın araştırmasına göre bu dönemde içerik toplumsal olandan çok kişisel olana kaydı ancak bu kişiler de zaten topluma tutulan aynalardı. Burada dönemin yasakçı politikalarının da etkisini göz ardı etmememiz gerekiyor. Sanat kendi mevcut kabuğunu kırıyor ve kendisini yeni bir kabuğun içine sokuyor. Biçimsel olarak da dilin eskiye göre deforme bir hal alması, cümle yapılarının ve birinci tekil şahısın kullanım şeklinin değişmesini üzerinde duruluyor kitapta. İncelemelerini yaptığı metin örneklerini hemen yaptığı tahlilin ardından vermesi, derdinin anlaşılmasına epey yardımcı oluyor. Bu dördüncü bölüm dönemin tarihsel koşullarıyla beraber kitapta en faydalı olduğunu düşündüğüm bölüm durumunda. Özata, anlatmak istediklerini toparladığı bir sonuç bölümüyle de kitabını tamamlıyor.
Aynı zamanda bir doktora tezi olması ve dönemin hassasiyeti nedeniyle biraz ağır bir eser çıkmış ortaya. Ancak günümüz edebiyatını daha iyi yorumlamak ve gelinen noktaya nasıl gelindiğini daha iyi algılamak için çok önemli bir yol gösterici olduğu da bir gerçek. Sanatta ve hayatta bugünün üzerinde her zaman dünden bir iz vardır.
Emre Temiz
Evrensel'i Takip Et