01 Eylül 2010 00:00
GERÇEK
Dün gazetemizde yer alan Arife Onat ve Can Denizcinin HEY Tekstil haberi ve değerlendirmeleri ile Mehmet Akgülün Portre Tekstil haberleri bir kez daha tekstil işkolundaki mücadelenin geldiği yeri göstermesi bakımından önemli
Dün gazetemizde yer alan Arife Onat ve Can Denizcinin HEY Tekstil haberi ve değerlendirmeleri ile Mehmet Akgülün Portre Tekstil haberleri bir kez daha tekstil işkolundaki mücadelenin geldiği yeri göstermesi bakımından önemli.
Tekstil işkolu, son büyük ekonomik krizden en çok etkilen işkollarından birisiydi ve batan battı; kalanlar ise büyük ve büyüyen tekstil firmaları oldu. Ama işkolundaki hak hukuk tanımaz biçiminde çalıştırıp ücreti bir ay, iki ay sonra ödeme, hatta hiç ödememeyi bir üretim planlaması uyanıklığı olarak kullanarak kârları artırma alışkanlıkları, daha da kışkırtılmış olarak sürüyor. Üstelik bu alışkanlık sadece taşrada, işçilerin mücadele geleneği olmadığı işletmelerde de değil, İstanbulda HEY Tekstil gibi 2 bin işçinin çalıştığı ve sıkça hak mücadelelerine sahne olan bir işyerinde bile sürüyor.
İşkolundaki patronlar; işçi talepleri karşısında ayak sürüme, ücretleri, fazla mesaileri geciktirme, eksik ödeme, işçilerin mücadelesi karşısında ha bire ağlama, bahaneler icat etme, söz verme ama arkasından bildiğini okumakla da kalmama, ilk fırsatta mücadeleye önderlik ettiğini düşündüğü işçileri işten atma tutumunda ısrar etmektedirler. Sanki dersiniz ki; adamın işi gücü, işçiyi nasıl daha çok nasıl çalıştırırım da nasıl az ücret öderim, ücretini öderken bile işçiyi perişan ederim, hatta hiç ödememden başka bir işi, gailesi yok!
Sanki patron işçiye karşı sürekli bir gerilla mücadelesi veriyor: İşçiyi esnek çalışma önlemleriyle yoruyor, bunun yetmediği yerde de arkadan dolanma yöntemleriyle işçilerin ortak mücadele isteklerini de kıracak girişimiler yapıyor!
Burada son iki cümlenin başındaki sanki sözcüğü fazla! Çünkü patronların başka bir derdi yok. Çünkü o sömürüyü böyle artırıyor, rakiplerine karşı da rekabet gücünü böyle büyütüyor!
Bu gidişata, en azından bir önceki mücadelenin kazanımlarını koruyarak ilerlemek için bir müdahale de zorunludur. Bir adım sonra ne yapılıp bileşileceğinin tartılıp karalaştırıldığı bir mücadele hattının oluşturulması ve işçilerin en mücadelecilerinden başlayarak tüm kitlenin böyle bir mücadele etrafında örgütlenmesi için bir çabaya girmeden bu gidişata son vermek olanaksızdır. Hele krizin başlıca büyük firmalar tarafından aşıldığı, aşılmak bir yana bir fırsata dönüştürüldüğü koşullarda işçilerin taleplerin yenilemesi ve bu talepler etrafındaki mücadeleni bir sendikalaşma hareketiyle birleştirilmesi önem kazanmıştır ve bundan yararlanılması gerekmektedir. Aksi halde; her sorun çıktığında yeniden bir tepki göstermek ve sonra bir şeyler kazanmış gibi görünürken tekrar eskiye dönmek, sadece patronların saldırılarını daha etkili yapması için ona plan yapma fırsatı tanır. Nitekim HEY Tekstil patronunun mücadeleyi tümden bastırmak için dikimhane işçilerinin tümünü işten çıkarma planı yapıyor olması, Şu dikimhaneyi değiştireyim de bir değişiklik olusun! niyetinden değil; işçi örgütlenmesini tasfiye etmek, gelecekte direnişleri kırmak amaçlıdır.
Elbette bugünkü koşullarda başlıca büyük işletmelerde önemli işyerlerinde, talepler etrafında işçileri harekete geçirip bir sendikalaşma mücadelesinde birleştirecek (böyle bir plana sahip olan ve onu adım hayata geçirmek üzere çalışan) besbelli ki; orada faaliyet gösteren sınıf partisi ve işçilerin ileri kesimleridir. Sendikalaşmanın nasıl ve nerden başlayarak yapılacağı ise tamamen o iş yerindeki somut koşullarla ilgilidir. Plan da bu somut koşulların üstünde güçlerin nasıl bir araya getirileceği; nasıl bir propaganda ve ajitasyon yapılacağından yerelde hangi olanakların nasıl değerlendirileceğini içermek zorundadır. En önemlisi de planın istikrarlı bir biçimde uygulanmasıdır.
HEY Tekstil, Portre Tekstil ya da başka önemli işletmelerden gelen haberleri, birer birer, olmuş bitmiş olaylar gibi değil de; içinden geçilen dönemin sendikal mücadelesinin zaaf ve imkanları olarak ve her mücadeleyi büyük bir planın bir parçası olarak görüp ona göre müdahale etmek gerekmektedir.
İ. Sabri Durmaz