12 Mart: 40 yıllık derinlik
Bugün 12 Mart. 1971 darbesi ve Gazi katliamı gibi iki kanlı tarihin yıl dönümü.
Bugün 12 Mart. 1971 darbesi ve Gazi katliamı gibi iki kanlı tarihin yıl dönümü. Kontrgerilla yapımı olan iki ‘12 Mart'ın da sorumluları halen yargılanmadı. Ergenekon davası, kontrgerillanın yakınından bile geçmiyor.
Kırk yıl önce bugün askeri bir darbe ile devleti dizayn eden kontra güçler, 12 Mart 1995’te Gazi’de de boy gösterdi. Aynı güçler bu sefer bir Alevi-Sünni çatışması üzerinden toplumu ‘hizaya’ sokmaya girişti. Kanlı olayların yıl dönümünde açıklama yapan EMEP, her iki olayın başta işçi sınıfı ve gençlik olmak üzere tüm halka yönelik bir operasyon olduğunu söyleyerek, “AKP, karanlık tarihin sanığıdır” dedi.
Üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen geçmişe dair karanlıkta kalan en önemli olaylardan biri de Gazi katliamı. Tarihler 12 Mart 1995’i gösterdiğinde Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Gazi Mahallesi’nde, yaratılan provokasyon sonucu sokağa dökülen halka polis rastgele ateş açtı. 22 kişi yaşamını yitirdi, olaylar tarihe Gazi katliamı olarak yazıldı.
GAZİ KATLİAMI
Türkiye tarihinde, üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen geçmişe dair karanlıkta kalan en önemli olaylardan biri de Gazi katliamı. Gazi katliamının yıldönümünde Gazi Mahallesi’nde bugün 11’de başlayacak eylemlerle tekrar kınanacak.
Tarihler 12 Mart’ı gösterdiğinde Kürtlerin ve Alevi yurttaşların yoğun olarak yaşadığı İstanbul’un en kenar semtlerinden biri olan Gazi Mahallesi’nde, 5 kahvehane ve bir pastane kimliği belirsiz kişiler tarafından kurşun yağmuruna tutuldu.
Söz konusu kurşunlamalar ve sonrasında yapılan gösterilerde polisin halkın üzerine rastgele ateş açmasıyla 22 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişinin ise yaralandı. 16 yıl önce yaşanan bu olaylar tarihe Gazi Katliamı olarak yazıldı.
Gazi Mahallesi’nde katliama tanıklık edenler ise, katliamın 16. yıldönümünde, acılarının hala taze olduğunu, dönemin tüm devlet yetkililerin katliamdan sorumlu olduğunu ve bugüne kadar katliamdan sorumlu olanlardan hesap sorulmadığını belirtiyor.
‘KATLİAMI PLANLAYANLAR HALKIN ÖFKESİNİ HESAPLAYAMADI’
Olaylar sırasında Gazi Mahallesi’nde olan ve protesto gösterilerinin içinde bulunan Demokratik Özgür Alevi Derneği yöneticisi Hıdır Doğan, yaşanan olayları ve polis saldırısını vahşet olarak nitelendirirken, yaşanan olaylar karşısında halkın öfkesini ise tarihsel bir öfke olduğunu söyledi. Olayları planlayanları böylesi bir öfke ile karşı karşıya geleceklerini düşünmediklerini ifade eden Doğan, yaşananları, şu cümleler ile anlatıyor: “Halil Dede’nin katledilmesi ve kahvelerin taranması ile öfke sokaklara taşındı. Devlet bu öfkeyi beklemiyordu. Daha doğrusu katliamı planlayanlar ‘öldürürüz, biz güçlüyüz’ mesajı vermek istiyordu. Ama halk buna öyle bir cevap verdi ki, aslında bir anlamda dört gün boyunca planları tutmadı.”
GAZİ DAVASI TAM BİR HUKUK SKANDALINA DÖNÜŞTÜ
Gazi Katliamının ardından yakınlarını kaybeden ailelerin hukuk mücadelesi ise, hem davanın olayların üzerinden 2,5 yıl sonra açılması hem de Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, “Kamu güvenliğinin sağlanamayacağı” iddiasıyla bir süre sonra Trabzon’a gönderilmesi hukuk skandalına dönüştü. İstanbul, Rize, Trabzon ve Ankara arasında gidip gelen dava, iki buçuk yıl sonra ancak 16 Eylül 1997’de görülmeye başlanabildi. Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklardan Adem Albayrak hakkında, Reis Kopal ve Dilek Sevinç’i öldürmekten 3 yıl 4 ay hapis cezası verdi. Sanık Mehmet Gündoğdu hakkında ise, Mümtaz Kaya’yı öldürmekten 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi. Cezanın onaylanmasının ardından yakınlarını kaybeden 22 kişi, bu kez AİHM’ne başvurdu. Yargılama sonucunda, katliamda yaşamını yitiren 22 kişinin ailelerine tazminat ödenmesine karar verildi.
‘HALKIN VİCDANINDA BU YARA KAPANMADI’
Gazi katliamı tanıklarından Gazi Cemevi yöneticisi Eyüp Güneysel, davanın Trabzon’a taşınması ile katliamcı zihniyetin kendilerine adalet arayışlarından vazgeçmeleri mesajı olduğunu söyledi. Güneysel dava sürecinde uğradıkları saldırıları ise şu cümleler ile anlattı: “ Önde arkada polis eskortu oluyordu. Kadın çoraplarından lastik yapmışlardı. Onlarla arabalarımız taşlıyorlardı. Mermerler atılıyordu üzerimize. Polis önümüzde arkamızda olmasına rağmen aileler dövüldü. Bizi götürecek araç bulamıyorduk. Yemek verilmiyordu insanlara yolda.” Güneysel, yargılamanın ardından ise iki polise verilen kısa süreli hapis cezasının ile katliamın asıl sorumlularının gizlenerek, davanın kapatıldığını söyledi. Güneysel, “Bu ödül mü ceza mı? Yargı da dönemin tüm yetkilileri bu katliamın sorumluluğu içinde yerlerini almışlardır. Devlet bu işten sorumludur ve hesap sorulmamıştır. Katliamın 16. yıl dönümünde halkın vicdanında bu yara kapanmadı” dedi.
ERGENEKON İDDİANAMESİNDE GAZİ’NİN İZİ ÇIKTI
Yargılama sonucunda da gerçeğin aydınlatılmadığı ve asıl sorumluların yargılanmadığı Gazi olayları üzerinden 14 yıl geçmesinin ardından bu kez de Ergenekon soruşturması kapsamında tekrar gündeme geldi. Ergenekon iddianamesinin 70. sayfasında 9 No’lu gizli tanık ifadesinde, Gazi Mahallesi katliamı emrinin, Ergenekon sanığı emekli JİTEM’in kurucusu Tümgeneral Veli Küçük tarafından verildiğine işaret ediyor. (Çağdaş Kaplan-İstanbul/DİHA)
KATLİAMDA AYDINLATILMAYAN SORULAR
*Gazi Mahallesi’nde aynı caddede 15-20 metre aralıklarla polis devriyeleri arasında nasıl 5 kahve taranabildi ve saldırganlar olay yerinden ayrılabildi?
*Saldırganların içinde bulunduğu araç gerçekten polis arabasının eşliğinde mi mahalleden ayrıldı?
*Cenazeler defnedilirken düzenlenen yürüyüşte kitlenin arasına giren panzere saldırı emrini kim verdi?
*Olayların ardından 2,5 yıl sonra başlatılan dava, “Kamu güvenliğinin sağlanamayacağı” gerekçesiyle Trabzon’a sevkedilmesinin ardından dava süresi boyunca Trabzon’da neden “Kamu güvenliği” sağlanamadı?
EMEP: ‘AKP ‘karanlık’ olayların sanığıdır
EMEK Partisi (EMEP) Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, “12 Mart darbesini ve 12 Mart Gazi Katliamını lanetliyoruz” denildi.
EMEP Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, 12 Mart askeri darbesinin, başta işçi sınıfı ve gençlik olmak üzere tüm halka büyük acılar yaşattığı hatırlatıldı. Darbenin ardından devrimci demokrat örgütlere yok edilmek üzere saldırlar yapıldığının belirtildiği açıklamada, “Sendika ve demokratik kitle örgütlerinin kapısına kilit vuruldu. Gençler hapishanelere dolduruldu. Aydın, sanatçı ve yazarların gözaltı, tutuklama, işkence ile karşılaşmalarıyla da yetinmeyen egemen sınıflar, darbeciler eliyle üç gençlik önderini, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı idam ettiler” ifadelerine yer verildi.
12 Marta gelinen süreçte, ABD’nin 6. Filo’sunu protesto etmek için bir araya gelenlerin saldırıya uğradığının belirtildiği açıklamada, “O dönem Komünizmle Mücadele Derneğinin başını çekenlerin yarattığı provokasyonda gençler saldırıya uğradı, bıçaklanarak öldürüldü.
Bugün darbelere karşı olduğunu iddia edenler, mevcut hükümette yer alan ve uyum içinde çalışanlar, Fethullah Gülen de dahil olmak üzere, o dönem bu Komünizmle Mücadele Derneklerinin kurucuları olarak iş başındaydılar” denildi.
GERÇEKLERİ BULMAYANLAR GAZETECİLERİ TUTUKLUYOR
12 Martın aynı zamanda İstanbul Gazi Mahallesi ve Ümraniye’de kontrgerilla tarafından gerçekleştirilen katliamla da anıldığının ifade edildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi: “AKP Hükümeti karanlık tarihi karartan bir misyonla hareket ediyor. Tarihi darbeler, tertipler, katliam ve provokasyonlar tarihi olan Türkiye’de AKP Hükümeti, darbe karşıtı ve mağduru görünümüne rağmen, 12 Mart, 12 Eylül darbe dosyalarına el bile sürmemektedir.
Kanlı Pazar, 16 Mart, Gazi, Sivas, Maraş, Çorum katliamlarını araştırmayı bile akıllarından geçirmeyen, siyasi cinayetleri, “faili meçhul” cinayetleri ve toplu mezarların akıbetini soruşturmayan AKP Hükümeti, Ahmet Şık ve Nedim Şener’i tutuklayarak, Ergenekon’u ve derin devleti açığa çıkaracağını iddia etmektedir.
AKP Türkiye’nin karanlık tarihinin tanığıdır. Gerçekleşen onca karanlık tertibin üzerini kapatan AKP yaşananların destekçisi halindedir. Gerçekten demokratik bir yönetimde AKP, aynı zamanda Türkiye’nin karanlık tarihinin sanığı olarak da yargılanacaktır.” (İstanbul/EVRENSEL)