6 Ağustos 2010 01:00
GÜNÜN YAZILARI
SUNU
Türkiye, küresel finans kesimini 2001 yılında tahkim etmiş olduğu için, küresel krize finans ayağından yakalanmadı ancak, sanayi ürün ihracatında önemli düşüş yaşadı; dolayısıyla krize sanayi ayağından yakalandı. Türkiye, 2008i yüzde 1 büyümenin altında kapattıktan sonra 2009da yüde 5e yakın oranda bir daralma yaşadı, resmi işsizliği yüzde 14e fırladı ve çok önemli kırılganlıklar taşımaya devam etti. Düşen sanayi üretimi ile birlikte yaşanan tensikatlar, ailelerin tüketim harcamalarını kısarak iç talebi de daralttı.
Böylece dış ve iç talepteki gerileme, Türkiye kapitalizminde önemli bir daralmaya yol açtı. Daralmanın yükü öncelikle, işten çıkarılan işçilere yıkılırken, işini koruyanlar da çok düşük ücretlere mahkûm edildiler. Bir yılda 840 bin artan işsiz sayısı ile birlikte resmi işsizlik oranı da yüzde 11den yüzde 14e, işsiz sayısı 3,5 milyona tırmandı. Bu dehşetli işsizlik artışı, Türkiyeyi işsizliği en çok artan ülkeler tablosunda ilk sıralara çıkardı. Türkiyenin büyümesinin ana rüzgârı olan dış kaynak ayağında, doğrudan yabancı sermaye ve dış kredi girişi 2009da ciddi oranlarda azalırken, borsaya ve devlet tahvillerine yatırım yapan sıcak para, önce sert bir çıkış yaptıktan sonra, verilen faizlerin cazibesi ve göreli istikrar iklimi algılaması ile geri döndü. Bu arada, kaynağı şaibeli döviz girişleri de kaynak açığını, sert döviz şoklarını önleyici etkiler yaratarak krizin büyümesini önledi. Bugün Türkiyedeki genel duruma dikkat çekeceğiz.
Hızlı bir büyüme döneminden sonra, 2007 yılının ikinci çeyreğinden itibaren Türkiye ekonomisinde başlayan yavaşlama eğilimi, küresel krizin etkilerinin hissedilmeye başlandığı 2008 yılının ikinci yarısından itibaren hızlandı ve sonrasında da yerini daralmaya bıraktı. 2003-2007 döneminde Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 7ye yaklaşırken, ekonomi 2008 yılında ancak yüzde 0,9 oranında büyüdü, 2009 yılının ilk yarısında ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,6 oranında daraldı ve tamamında daralma yüzde 4,7yi buldu.
Küresel ekonomik kriz Türkiye ekonomisini üç kanaldan etkiledi. Bunlar, dış ticarette daralma, finansman ve likidite koşullarındaki sıkılaşma ile beklentilerdeki kötüleşme olarak özetlenebilir.
Küresel ekonomik kriz, dış talebin yanı sıra yurt içi talebi de olumsuz yönde etkiledi. İhracatın yarıya yakın bir bölümünün gerçekleştirildiği AB ülkelerinde krizin şiddetli şekilde hissedilmesi, ülke ihracatını yüzde 30 dolayında düşürdü.
Özellikle ihracata yönelik üretim yapan otomotiv, ana metal, demir-çelik, makine teçhizat ve radyo-tv haberleşme alt sektörlerinde ihracat reel olarak hızlı bir biçimde azaldı ve yurt içi üretim olumsuz yönde etkilendi. Türkiyenin toplam ihracatının yüzde 94ünün imalat sanayi ürünlerinden oluştuğu dikkate alındığında, sanayi sektörü katma değerinde kaydedilen yüksek oranlı üretim daralmasında ihracattaki hızlı düşüşün önemli bir payının olduğu görülebilir. Yurt içi üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığının son yıllarda hızla artmasının da etkisiyle, ithalattaki daralma daha derin yaşandı. İthalattaki azalmada uluslararası piyasalarda ham petrol ve temel mal fiyatlarındaki gerileme de etkili oldu.
Türkiye ekonomisinin daralma dönemlerindeki genel karakteristiği, döviz kurundaki yükselmeye paralel olarak ithalatın düşmesi, ihracatın artması ve böylece cari işlemler açığının azalması şeklindedir. Yaşadığımız küresel kriz sürecinde ise, tüm dünyadaki talep daralması nedeniyle, ithalatla birlikte ihracat da önemli miktarda azaldı. Bu nedenle, uluslararası enerji ve emtia fiyatlarındaki gerilemenin de katkısıyla önemli miktarda azalmasına rağmen, cari denge 2009 yılında da açık vermeye devam etti.
İŞSİZLİK ARTTI PAKETLER SERMAYEYE ÇIKTI
Ekonomideki bu daralma, pek çok ülkede olduğu gibi Türkiyede de istihdamın azalmasına ve işsizliğin artmasına yol açtı. İstihdam piyasasında mevcut yapısal sorunların yanı sıra kriz ortamının getirdiği belirsizlikler yeni iş olanaklarının yaratılmasını engelliyor. İşsizlik oranlarının uzun bir süre daha yüksek seviyelerde seyretmesi ve önümüzdeki dönemde ekonomide öngörülen sınırlı canlanmanın işgücü piyasasına etkisinin gecikmeli olarak ortaya çıkması bekleniyor.
Krizin ekonomiye olumsuz etkilerini gidermek için, özel kesim temsilcilerinin önerileri de dikkate alınarak ekonomiyi canlandırmak ve işsizlikle mücadele etmek için bir dizi destek paketi devreye sokuldu. Çeşitli gelir ve harcama tedbirlerini içeren destek paketlerinin bütçeye maliyetinin, Hükümet, GSYHya oran olarak, 2008, 2009 ve 2010 yılları için sırasıyla yüzde 0,8, yüzde 2,1 ve yüzde 1,6 civarında olduğunu bildirdi.
2009 yılında, ekonomiyi canlandırmak amacıyla açılan destek paketlerinin yanı sıra, özellikle ekonomideki daralmanın etkisiyle kamu maliyesinde önemli bir bozulma meydana geldi. Bu bozulma, büyük ölçüde, tüketim, ithalat ve istihdamdaki hızlı düşüş nedeniyle vergi ve sosyal güvenlik prim gelirlerindeki azalmadan kaynaklandı.
Bazı harcama kalemlerindeki artışın da bu bozulmaya katkısı oldu. Ekonomideki bu gelişmeler son dönemde sürekli azalmakta olan AB tanımlı genel yönetim nominal borç stokunun GSYHya oranının artmasına yol açtı ve 2008 yılı sonunda yüzde 39,5 olan bu oran, 2009 yılı sonunda yüzde 47ye yükseldi.
Küresel ekonomik krizin etkisiyle küresel talepteki keskin düşüş ve enerji ve emtia fiyatlarındaki hızlı gerilemenin yanı sıra yurt içi talebin de önemli ölçüde daralması enflasyondaki ve enflasyonist beklentilerdeki düşüşü beraberinde getirdi. Bu konjonktür, Merkez Bankasının politika faiz oranlarını hızla indirmesine zemin hazırladı. Bunun sonucunda kısa vadeli faiz oranları ve DİBS faiz oranları son yıllardaki en düşük seviyelerine geriledi.
Küresel krizin Türk bankacılık sistemi üzerindeki etkisi son derece sınırlı kaldı. Bir çok ülkeden farklı olarak, Türkiyede kamu kesimi tarafından bankacılık sektörüne müdahale ya da kaynak aktarma ihtiyacı ortaya çıkmadı.
Dünya ekonomisine ilişkin beklentiler, dışa açık yapısı ve büyümenin finansmanında dış kaynağın önemi dikkate alındığında, Türkiye ekonomisi açısından kritik bir öneme sahip. Dünya ekonomisi ve sermaye akımlarında önümüzdeki dönemde daha hızlı bir toparlanma olmaması, Türkiye ekonomisinin küresel krizden çıkma sürecini de uzatacak.
YOKSULLAŞARAK ÜRETİM
Yıllık ihracat, 2008e göre, yüzde 23 düşüşle 2009da 102 milyar doları bulsa da, anlaşıldı ki, bu ihracat rakamlarına da fiyat kırılarak ulaşılabilmiş. Birim ihracat değeri, birim malın fiyatındaki değişimi verir. Birim ihracat değerleri endeksi, 2009da enkazın büyümesinin önünün ancak fiyat kırmakla alınabildiğini gösteriyor.
Son verilerden anlaşılıyor ki, ihraç ürünlerinin tamamında fiyatlar, Ekim 2008-Ekim 2009 arası 12 ayda yüzde 6; ihracatın yüzde 93ünü oluşturan sanayi ürünlerinin fiyatları da yüzde 6,5 düştü. Yani çeşitli sanayi ürünleri fiyatlarının ortalama yüzde 6,5 düşürülmesi pahasına ihracat düşüşü 30 milyar dolarda frenlenebildi. Üstelik, ithalatta yüzde 70 payı olan aramalı ithalatında yüzde 19 fiyat düşüşü yaşanmışken Ara malı ithalatın birim değeri, enerjiden, çeşitli girdilere kadar ithal malların fiyatları, 2008 Ekiminden 2009un Ekimine yüzde 19 düşmüş görünüyor.
İthal girdi avantajına bir de reel ücretteki gerilemenin getirdiği avantajı eklemek gerek. TÜİK verilerinden, sanayide reel ücretlerin 2008in 3. çeyreğinden 2009un 3. çeyreğine kadar yüzde 7 azaldığı görülüyor.
Enerjiden, çeşitli girdilere kadar ithal ürünlerde fiyatlar beşte bire yakın düşmesine, reel ücretler yüzde 7 geriletilmesine rağmen, ihraç fiyatlarını yüzde 6 indirerek ihracat yapılmış, bütün buna rağmen ihracatın, 30 milyar dolar azalması önlenememiştir. Yoksullaştırıcı ihracatla, iç pazara satışlarla çarkını döndürmeye çalışan sanayideki duruma turizm de eşlik ediyor. Aynı yoksullaştırıcı büyüme turizmde de görülüyor. Turist başına harcama 2009da 580 dolara kadar düştü.
Yarın: Kriz sürecinde cemaat kapitalizmi daha çok gözeltildi!
Hazırlayan: Mustafa Sönmez
Evrensel'i Takip Et