24 Temmuz 2010 01:00
FIRATPEN NASIL BİLİNİR? Bir işçi öldü duyan yok
GÜNÜN YAZILARI
Fıratpen En değerli unsur, insandır diyor bir parolasında. Peki, söylenenle yaşanılan aynımıdır. Genelde ticari amaçla kurulmuş dev işletmeler asıl niyetlerini gizlemek için hep böylesi sloganlar seçerler. Bu sloganların altında yaşananları gizlemektir niyetleri. Ama bir gün gelir artık gizlenecek bir şeyleri kalmaz.
YİNE İŞ KAZASI YİNE KADER!
Geçenlerde Fıratpende yaşanan iş kazası; tabi patronlar böyle diyor, ama son zamlarda görüldü ki alınmayan iş güvenliği, taşeronlaştırma gibi birçok nedenle, madende, tersanede birçok işçi iş cinayetlerine kurban gitti. Bunun karşısında uyduruk açıklamalar ve Başbakanın koyduğu son nokta kader. Yani işçilerin alnına yazılan neyse başına o geliyordu. Nedense hep işçilerin ve emekçilerin başına geliyordu. Kader onları çok sevdi ve yakasını bırakmıyor. İşte Fıratpende yaşanan böyle bir şey. Bir işçi hammadde kazanının altında kalarak hayatını kaybetti. 1300 işçinin çalıştığı fabrikada böyle şeyler olurdu. Çünkü Başbakan ve bakanlar böyle söylemişti. Patron da böyle diyor. Aile konuşmuyor, kim ne dediyse, ne söylediyse aile buna uyuyor. Patron iyi adamdır, hoş adamdır. Çünkü onların gözünde 1500 kişiye ekmek veren birisidir. Bir genç insan iş cinayetine kurban gitmiş, bu kadar kusur hoş görülür, kader böyle. Evet, ölen genç işçinin ailesinin duygularını anlamak mümkün. Belki bundan sonraki hayatlarında alacakları kan parası onların kurtuluşu olacak, bir insan hayatını yitirirken, diğer tarafta başkalarını yaşamını kalaylaştıracak.
EN DEĞERLİ UNSUR İNSANDIR!
Fıratpen parolası böyle, peki işçiler ne diyor. İnşaat sektörüne paralel olarak yapılan üretim yazın 1300-1500 kişiyi bulurken, kışın bu sayı 600-700 ile sınırlanıyor. Her kış fabrikanın yarısı işten atılır, mevsimlik işçiler gibi. İşten atılanlar bir daha işe alınmaz. İki vardiya halinde çalışan işletme, 12 saat üzerinden üretim yapar. Herkes asgari ücretledir, ayda yaklaşık 150 saat mesai. Yasal olan yıllık 270 saat. Yani bir yılda yasal olan mesainin on katı fazla çalışma. Bunun karşılığı ise, 1000 ile 1300 arasında bir ücret. Normal olarak hesapladığında maaş ortalaması asgari ücretin altında kalıyor. Çünkü işçiler bir ay boyunca sadece iki gün izin yapma hakkına sahipler. Yani 15 günde bir dönen vardiyalarda ancak bir gün izin yapma hakları var. Aslında bu izin sayılmaz. Yani sadece geçişlerde 12 saat evin yüzünü görüyoruz diyorlar. İş yerinde iş kazaları sık oluyor, 14 gün boyunca 12 saat çalışmak ve en az iki saat yolda geçtiğinin düşündüğünüzde, dinlenmenin bile mümkün olmadığını görüyoruz. Elleri yaralanan, parmakları kopan, bel fıtığı olanlar çoğunlukta. Ve sonunda bir de ölüm olmuş.
YILLIK İZİN YAZIN KULLANILMAZ
Yıllık izinler yaz aylarında kullanılmaz, kışın işlerin hafiflediği dönemlerde izinler serbest. İş yerinde günlük sakal tıraşı olunuyor, telefon yasak. Fabrika girişinde, çıkışında arama oluyor. Bu işçiler için onur kırıcı bir durum. İnsanlar ne götürebilir, zaten yapılan işlerin insan tarafından taşınması mümkün değil, yinede arıyorlar, iş yerinde dört bir yanımız kamera, kimin ne yaptığı, nereye gittiği her an gözetleniyor diyor işçiler. Bu durum işçileri oldukça rahatsız ediyor. İşçiyi çok sıkıyorlar, burası esir kampı gibi, içimizde cinnet geçirenler oluyor. 12 saat çalışıyoruz, yarım saat yemek paydosu, zaman yemekhaneye gidip gelmekle geçiyor, her yemeğe koşarak gidip geliyoruz. Çay paydosları yok, eğer makine başında çay içebiliyorsan şanslısın şeklinde anlatıyorlar çalışma şartlarını.
Bir işçi iç çekerek Bizim köpek kadar değerimiz yok fabrika içinde, varın gerisini siz düşünün. Kollar yaralanıyor, parmaklar kopuyor. İş yerinde tek avantaj gününde para alınıyor olması. Bütün bu zorlukları ve ağır koşulları bu nedenle çekiyoruz. Bu gün işçiler, düzenli ücret alınıyorsa her türlü zorluğu çekmeye razı oluyorlar. Çünkü çevremizde 5-6 aydır maaş alamayanlar olunca, burası cazip geliyor diye konuşuyor.
TAŞERON İŞÇİLERİN DURUMU DAHA KÖTÜ
Fabrikada taşeronlaşmanın başladığını, 200-300 taşeron işçinin durumunun kendilerinden daha kötü olduğunu söylüyor bir diğer işçi ve ekliyor Bunların hiçbir sosyal hakları yok. Kadrolu işçiler yarım ikramiye ve gıda yardımı alırken, bunlara hiçbir şey verilmiyor. Fabrika çok büyük bir işçinin bir başkasını mesai saati içinde görmesi çok zor, ancak serviste görebilir. Serviste ise uyuyoruz, bir saat bile dinlenmek insanı rahatlatıyor. Herkes servise bindiğinde dinlenmeye geçiyor. Birlik olmak meselesi çok zor, güven problemi var. 12 saat çalış, iki saat yol git, yemek ve uyku geriye bir şey kalmıyor. 14 günde bir vardiya değişiyor, kimsenin kahvesine, barkına gitmek mümkün değil. Her şey mekanikleşti, belli bir programa göre kurulmuş robotlar gibiyiz. Patron namazlarda bütün işçinin önünde en ön safta namaza duruyor, biz arkasında oluyoruz. Birlik olduğumuz tek yer orası, başka da bir yer yok İşte en değerli unsur insandır diyen Fıratpende çalışma koşulları böyle devam ediyor. İçinde ölüm olsa bile. (İstanbul (EVRENSEL)
Seyit Aslan / Sabri Çetinkaya
Evrensel'i Takip Et