24 Temmuz 2010 01:00
ERMENİ GAZETECİLER VE 24 TEMMUZ - 1
GÜNÜN YAZILARI
Sabah, Azadamard, Ceride-İ Havadis, Jamanak, Ceride-İ Şarkiye, Puzontiyon, Cihan, Gavroş, Manzume-İ Efkar, Ünig, Saadet, Nor Or, Yeni Fikir, Yeprad ve diğer gazetelerin yazar, editör, muhabir, dizgi ve matbaa emekçilerini özgürlük bayramında saygıyla anıyoruz.
24 Temmuz, Türkiyede artık sadece TGC tarafından, sansürün kalktığı gün olarak hâlâ kutlanıyor. Oysa 24 Temmuz bir zamanlar, aynı Fransızların 14 Temmuzu gibi Özgürlük/Hürriyet Bayramı olarak kutlanırdı. Özgürlük Bayramı, cumhuriyet döneminde de 30lu yıllarda kaldırılana kadar kutlanmaya devam etti.
1908 yarım kalmış demokratik devrimi, coşkusuna her dil, ulus ve inanıştan insanı katmayı başardığı gibi, sosyalist eylem ve düşünceye de kapı açtı. Sonrasında oluşan Parlamentoda ilk kez emekten yana konuşmalar yapıldığı gibi, reform önerileri de getirildi. Bu arada sansürün kalkması ile, liberal, ulusalcı, dinci düşünceler yanında sosyalist ve anarşist düşünceleri yansıtan çok renkli bir basın da oluştu.
1908 öncesinde de, Osmanlı basınında Ermenilerin önemli bir yeri vardı. Yazarlık ve muhabirlikten, matbaa emekçiliğine kadar Aynı zamanda, kitap yayıncılığında, matbaacılık, klişecilik, ciltçilik alanında da önemli bir yere sahiptiler. Babıalideki önemli konumlarının 1960lı yılların başına kadar devam ettiğini söyleyebiliriz.
Türkiye Gazeteciler Cemiyetini, gecikmiş bir vazife beklemekte. Bilindiği gibi Basın Müzesinde, suikaste maruz kalan, saldırı sonucu yaşamını yitiren gazetecilerin resimlerinin yer aldığı bir bölüm var. Bu bölüme en son, keşke yaşasaydı da, oraya konulmasaydı, Sevgili Hrant Dinkin resmi konuldu.
Türkiye basınının önemli, hâlâ yerine getirilmemiş mesleki ve vicdani bir yükümlülüğü olduğunu düşünüyorum. Osmanlı basınında önemli bir yeri olan ve 1915 toplu tutuklamaları sonrasında yaşamını yitiren Ermeni gazetecileri ve basın emekçilerine, Basın Müzesinde yer vermek. Bu gazeteciler sadece Ermeni dilinde çıkan gazete ve dergilerde değil, aynı zamanda Türkçe çıkan gazetelerde de yayın yönetmeni, baş yazar, editör, muhabir, dizgici, matbaacı ve klişeci olarak önemli işlevler üstlendiler.
2007 TGC Basın Özgürlüğü Ödülünü Hrant Dink ile birlikte almış olmanın üstüme şahsi olarak da yüklediği sorumluluk var. Bu da Basın Müzesindeki katledilen gazeteciler arasında 1915 yılında katledilen Ermeni gazeteci ve basın emekçilerinin de yer verilmesi için çaba harcamak. Bunun için adım atmanın Türkiye Gazeteciler Sendikası açısından da manevi bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum.
Böylece 1908 Özgürlük Devriminin, sokaklarda, evlerde, toplumsal mekanlarda aylarca süren, her ulus ve inanıştan insanı ortak özgürlük, kardeşlik, adalet ideallerinde buluşturan o muhteşem coşkusunu daha farklı biçimde anmış oluruz.
1908 ağustosunda, Taksim Bahçesinde Meşrutiyet mücadelesinin Türk ve Ermeni Şehitlerini Birlikte Saygıyla Anma Töreninde, Zohrabın yaptığı müthiş etkili bir konuşma, bugünlere kadar hafızalarda yer etti diye anlatıyor Teotig, 11 Nisan Anıtı adlı kitabında. Bu kitap, 1915 uğursuz yılında yitirdiğimiz Ermeni yazar ve aydınlarının yaşam öykülerini toplayan ve hâlâ önemini yitirmemiş olan, sıcağı sıcağına 1919 yılında İstanbulda yayınlanmış olan ilk kaynak. Kızıl Pazar diye de anılan, 11 (24) Nisan toplu tutuklaması böylece ilk kez belgelenmiş oluyordu. Teotigin 1907 yılından itibaren çıkarmış olduğu Yıllıklar, 1915 yılında yitirilen gazeteci ve yazarların biyografilerine ulaşılmasını çok kolaylaştırmıştı. Bu Yıllıklar da, çıkmakta olan Ermeni gazeteleri ve dergileri hakkında da, gazetelerin orijinal başlıkları ile bilgi almak mümkündü.
KRİKOR ZOHRAB,
DİRAN KELEGYAN,
KEVORK FERİD, MARDİROS KUNDAKÇIYAN, KAREKİN GOZİKYAN, KRİKOR TOROSYAN, RUPEN ZARTANYAN,
TANİEL VARUJAN,
YERUKHAN VE
DİĞERLERİ
TÜRKİYEDEKİ BASIN ŞEHİTLERİ ARASINDAKİ YERİNİ ALMALI
İstanbul Mebusu Zohrabı. Zohrab, başarılı bir avukat ve hak savunucusu olma yanında, üniversitede ders veren, Parlamentoda emekçilerin ve kadınların haklarını savunan, bunun için yasa teklifleri veren kimliği yanında iyi bir yazar ve gazeteci idi. Basında sadece bir yazar olarak değil, aynı zamanda bir editör olarak da yer almıştı. Teotig, Krikor Zohrabı şöyle anlatıyor:
Krikor Zohrab: 1860da, İstanbulda doğdu. Genç yaşta, İstanbul Ermeni Basınında yazmaya başladı; Hrant Asadur ile 1892-93te Masisi çıkararak, gazeteye en parlak dönemini yaşattı. 1897de, en önemli öyküsü Kaybolan Kuşakı yazdı. Tanıdık Yüzler adlı yazı dizisinde, Batı Ermenisi yazarları tanıttı, Şahnazarın Hayrenig (Vatan) adlı gazetesinde tefrika etmeye başladığı Nardig adlı romanı tamamlanmadan kaldı. Sultan Abdülhamitin saltanatının son döneminde, kendine yönelik baskılar arttı ve yargılandı, hatta avukatlık yapma hakkı elinden alındı. İstanbulu terk edip, Fransaya yerleşmek zorunda kaldı. 1908de Meşrutiyet ilan edilince İstanbula Hürriyet Kahramanlarından biri olarak döndü. Ermeni Ulusal Konseyine Samatya delegesi, Osmanlı Meclisine ise İstanbul Mebusu olarak seçildi.
Zohrab, 24 Nisanda bir gecede tutuklanan 250 Ermeni aydın arasında değildi ve kaçma fırsatı olduğu halde, ülkeyi terk etmedi. Bu durumu sonlandırabileceğine inanarak İstanbul Mebusu olarak, girişimlerde bulundu. Ancak 20 Mayıs 1915 tarihinde tutuklanıp Halepe götürüldü ve yargılanmak için Diyarbakıra sevk edilirken Urfa yakınlarında, Teşkilat-ı Mahsusa mensubu olan ve Gazeteci Zeki Beyin de katili olan Çerkez namıyla maruf Binbaşı Ahmet tarafından başı ezilerek öldürüldü. Osmanlı Parlamentosunun renkli simalarından biri olan Zohrabın öldürülmesi tepkiyle karşılanınca, Binbaşı Ahmet, Divan-ı Harpte yargılanarak idam edildi. Binbaşı Ahmet, duruşmasında Van yöresindeki Ermenileri temizlemekle öğündü. İdam cezasında bunlardan çok, çantasından çıkan mücevherler etkili oldu. Devlet malı olan Ermeni servetini çalmakla suçlandı. Zohrabın bir mezarı yok. Hâlâ kayıp. Bir gün Gümüşsuyunda ailesi ile birlikte yaşadığı apartmanın girişine adının yazılması dileği ile.
SABAH GAZETESİNİN YAYIN YÖNETMENİ DİRAN KELEGYAN
Kelegyan, öldürüldüğünde 53 yaşındaydı. Hiç şüphesiz Osmanlı Türk ve Ermeni basınının en renkli kalemlerinden biri Diran Kelegyandı. Aynı zamanda Avrupa basını için de yazıyordu. Diran Efendi, liberaldi, Ermeni Liberal Partisi Ramgavarı destekliyordu. İttihat Terakki iktidarını eleştiren Osmanlı muhalefeti içinde yeraldı. Dileriz Liberal eğilimli Sabah Gazetesi, Eski Editörlerinden Diran Kelegianı hatırlar. Diran Efendi, aynı zamanda İstanbul Üniversitesinin hocalarından biriydi. Dileriz İstanbul Üniversitesi Senatosu, bir gün eski mensupları olan Zohrab ve Kelegyanı da hatırlar. Diran Kelegyan, Teotigin Yıllıklarında özgeçmişini şöyle anlatmış:
20 Eylül 1862de Kayseride doğdum. 1880de Marsilyadaki Yüksek Ticaret Okulunun Bilimler Fakültesinde okurken Manzume-î Efkâra yazılar yolladım yıllarca, nihayetinde ülkeye döndüğümde, bu gazetenin başına geçtim ve en zor döneminde, 3-4 yıl tamamıyla ben yönettim. Daha sonra, Ermenice yazılı ama Türkçe Cihan gazetesini çıkarttım bir yıl. O zaman, Hamid Vehbi adlı tanınmış bir yazar Saadet diye bir gazete çıkarmaya başlıyordu ve ben de bu gazetenin hem mütercimi, hem de fıkralarını yazar oldum ve daha sonra da bu gazetenin, başyazarı ve Yazı İşleri Müdürü. 1894 olayları yüzünden, mecburen Yunanistan ve Fransaya gittim. Bu arada göğüs hastalığından da muzdariptim. Beş aylık bir gurbetten sonra İstanbula döndüm ve Ceride-î Şarkiye, Saadet, Tarike yazmaya ve yönetmeye başladım. Patrik İzmirliyan Hazretlerinin isteği üzerine, Patrikhane Mütercimi oldum. 1896 kıyımlarından sonra Avrupaya geçtim ve bu kez de 19. Century ve Contemporary Review gazetelerinde Türkiye ve Hükümdârı ve Yıldızda Hayat tefrika yazılarım yayınlandı. Bunlar, kısa zaman sonra Avrupanın değişik ülkelerinde, değişik gazetelerde tercüme edilip yayınlandı. Daily Mail gazetesinin 7 ay boyunca Şark mahreçli havadisler mesulü oldum ve Daily Graphic gibi nice gazeteler için durmadan çalıştım. 1898de Avrupada yaşayan Osmanlı tebaalılar için çıkan bir aftan yararlanarak, nihayet geldim İstanbula ve hemen Sabah için çalışmaya başladım. Bu dönemde hükümet bazı Türk gazetelerin baş muharrirlerine bazı resmi görevler vermeyi kararlaştırdı, ben de Hazine-i Hassa Sekreteri oldum. Daha sonra siyasi nedenlerin dayatması sonucu, İstanbulu yeniden terk edip, bu kez Mısıra gittim ve Journal du Cairee girdim ve sonra da Bourse Egypiènnee de yazı işleri müdürü oldum. Aynı zamanda Viyanadaki Correspondents Buro ve Paristeki Press Associénin muhabirliğini yapıyordum. Önce İngilizce Egyptian Graphic gazetesini bir yıl boyunca, sonra da özgürlükçü Türk gazetesi, Yeni Fikiri iki yıl boyunca yayınladım. Meşrutiyet ilanından sonra Tekrar İstanbula döndüm ve Sabahın Yazı İşleri Genel Müdürlüğünü üstlendim. 31 Martın kanlı olaylar esnasında amatörce Şamdancıyanın Dzağik (Çiçek) ve Ararat (Ağrı), Zohrabın Masisine ve Jamanag (Zaman) gazetelerinde Klanig (Cigara) takma adını kullandım; Avrupada da altı değişik takma adın yanı sıra, Viconte de Clanigue imzasını da kullandım. Surhantag (Haberci) gazetesinde de, Jirayr adıyla düzenli bir şekilde yazdım ve bir jurnal edilme sonucu, kısa bir süre yazmaya ara verdikten sonra, yeniden Dionke imzasıyla devam ettim yazmaya... 1879da, henüz çok gençken, Geçmiş ve Gelecek Veya Ulusal Yeniden Oluşum başlıklı bir kitapçık yayınlamıştım ve bir de çok övgü alan Fransızca- Türkçe Sözlük.
Diran Kelekyan 13 (26) Ağustos 1915te Şair Taniyel Varujan ve Şair Rupen Sevag ile birlikte, Çankırı yakınlarındaki Tüneyde bir Teşkilat-ı Mahsusa çetesi tarafından katledildi.
Bir mezarı yok. Hâlâ kayıp.
ERMENİLERİN AZİZ NESİNİ KRİKOR TOROSYANIN DA MEZARI YOK
Krikor Torosyan, öldürüldüğünde 31 yaşındaydı. Kim bilir daha ne kadar değerli eserler verecekti. Türkiye mizahı ve karikatürünün gelişmesinde Ermenilerin önemli bir yeri ve katkısı var. Süreli mizah yayıncılığı için de bu geçerli. Bir çok mizah dergisinin yazarı ve yayıncısı olan Krikor Torosyan da, 1915 yıkımından payını aldı. Teotig, Yıllıklarında onun dergilerinin ön sayfalarına yer verirken, yaşamı hakkında da şunları anlatıyordu:
Krikor Torosyan: 18-84te Eğinde doğdu. Çocuk yaşta İstanbula gelerek, ilköğrenimini bitirdikten sonra, bir süre piyasada memur-tezgahtar olarak çalıştı. İlk yazıları Lila mizah gazetesinde ciddi konular üzerindeydi. Kasimin ve H. Der Hagopyanın telkiniyle haftalık mizahi yazılar yazmaya başladı. Manzumede. Meşrutiyet sonrası, Gavroş dergisinde, Odyan ve Hampigyanla Dzağik mizahi dergisini çıkardı. 1 Nisan 1909dan itibaren Gigo, Gindo, Hugo, Guguk, Zurna ve Hi hi hi dergilerinde yazdı. Beş yıl süreyle de Gigo Yıllığını yaptı. Kullanmış olduğu takma adları da şunlardır : Eser hırsızı (İntihalci,) Sessizlikyan ve Inger Gigo (Yoldaş Gigo).
Hazırlayan: Ragıp Zarakolu
Evrensel'i Takip Et