17 Temmuz 2010 00:00
AĞRININ ÖTE YAKASI
Uluslararası Hrant Dink Vakfı tarafından düzenlenen Türkiye-Ermenistan Gazeteci Diyalog Programı kapsamında bir grup gazeteciyle birlikte Ermenistana gittik. Bir hafta boyunca pek çok gazeteciyle ve kitle örgütüyle görüşerek Türkiyenin Ağrının öbür tarafından nasıl görüldüğünü anlamaya çalıştık. Ermenistana dair izlenimlerimizin yer alacağı bu dosyanın ilk gününde, çeşitli kurum temsilcileriyle yaptığımız görüşmelere yer vereceğiz. Yarınki, bölümde ise, Ermenistana mimari, kültürel ve gündelik yaşam açısından bakacağız.
Ermenistanın başkenti Erivandaki ilk durağımız Erivan Basın Kulübüydü. Bir çeşit Gazeteciler Cemiyeti olan Kulübün Başkanı Boris Navasardian, temel faaliyetler alanlarından birinin Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin basına nasıl yansıdığını takip etmek olduğunu söyledi. Nasavardiandan sonra görüştüğümüz gazeteciler ve kitle örgütü yöneticileriyle yaptığımız sohbetler de gösterdi ki Ermenistan basını için gündemin ilk sırasında Türkiye ve Azerbaycan var.
Nasavardian, Kulüp olarak yuvarlak masa toplantıları yaptıklarını, bu toplantılara gazetecilerin yanı sıra politikacıların da katıldığını anlattı. Karşılıklı olarak gelişmelerin basında doğru aktarılmadığını düşünüyoruz diyen Navasardian, 2000li yıllardan sonra verdikleri çaba sonucunda bu durumun aşılmasında önemli bir yol kat edildiğini ifade etti.
ERMENİ BASINI TÜRKİYEDEN ADIM BEKLİYOR
Protokollerin askıya alınması sırasında basının tavrını da sorduk Navasardiana. Ermenistan basını Erivan tarafından her şeyin yapıldığına inanarak haber yapıyordu. Türkiye tarafından istek olmaması yüzünden protokollerin askıya alındığı düşünülüyordu diyen Navasardian bu konuda gazetecilerin iki eğilime sahip olduğunu vurguladı: Birincisi, geleceğe yönelik daha iyi bir gelişme yakaladıktan sonra protokollere gitmenin doğru olduğunu düşünenler, ikincisi, protokoller için ön koşullar olmamalı diyenler.
Protokollerin imzalanmasına kadar olumlu bir hava vardı ama askıya alınınca durum değişti. Protokollere karşı olmayanlar bile kendilerini kandırılmış hissediyorlar, yenik düştüklerini düşünüyorlar diye özetledi Navasardian, protokollerin askıya alınmasının ardından yaşanan süreci.
Protokollerin tekrar hayata geçirilmesine dair kendi görüşlerini ise şu sözlerle ifade ediyor Navasardian: 2009 ekimden ne kadar uzaklaşıyorsak hem Ermenistanda hem de Türkiyede protokollerin sonuçlarından o kadar uzaklaşıyoruz.. Bütün sonuçlarına rağmen protokollerin imzalanmasından yanaydım. Şimdi analiz yapmaya çalışıyoruz. Yanlışlar nelerdi neden böyle oldu. İleride durum yeniden sıcaklaşırsa aynı yanlışları yapmamak için çalışıyoruz.
BİRLİKTE YAŞAMAK HERKESİN ÇIKARINA
Ekonomi ağırlıklı bir yayın profili olan Mediastyle bünyesinde faaliyet gösteren tert.am haber sitesinin Editörlerinden Karen Harutyunyan, 22 Nisanda yapılan imza töreninin ABDnin etkisiyle düzenlendiğini düşünüyor. İmzaların Obamayı soykırım demekten kurtarmak için atıldığını söyleyen Harutyunyan, Bu durum bir Ermeni olarak benim için üzücüydü ifadesini kullandı.
Sınırların açılmasının Ermenistana ekonomik kazanımlar getireceğini belirten Harutyunyan, buna rağmen soykırım ve Karabağ sorunlarının hiçbir ekonomik çıkar için feda edilemeyeceğinin altını çizdi.
Ermenilerden özür diliyorum kampanyası için Karanlıkta bir ışık gibi ifadesini kullanan Harutyunyan, Türkiyede böyle insanların bulunmasını olumlu ve sevindirici buluyorum. İki ülke arasında böyle insanların çoğalmasıyla daha sıcak ilişki kurulabilir. Benzerliklerimizi ön plana çıkararak ilişki kurmalıyız. Bin senedir birlikte yaşadık, bundan sonra da açık sınırlarla birlikte yaşamak bütün dünyanın çıkarına olacaktır dedi.
TÜRKİYEDE 30 BİN ERMENİ KAYIT DIŞI ÇALIŞIYOR
Başbakan Tayyip Erdoğanın Türkiyede kayıt dışı olarak çalışan Ermenileri sınır dışı etme tehdidiyle birlikte bir kez daha gündeme gelen soruna dair kapsamlı çalışmaları olan Avrasya Vakfıyla da görüştük.
Erdoğanın bu açıklamasından iki hafta önce, Türkiyede kayıt dışı olarak çalışmak zorunda kalan Ermenilere dair çalışmalarını İstanbul ve Ankarada kamuoyuyla paylaştıklarını söyleyen ..... bu konudaki çalışmalarının iki ayağı bulunduğunu söyledi. İlk olarak Ermenistandan göçü durdurmayı, ikinci olarak da Türkiyedeki Ermenilere yardımcı olmayı planlıyorlar.
Türkiyedeki göçmen Ermenilerin yaklaşık yüzde 95inin kadın olduğunu söyleyen vakıf yöneticisi Gevorg Ter-Gabrielyan, bunun Ermenistanda kadınların durumunun iyi olmadığının bir göstergesi olduğunu ifade etti. Ermenistanın kırsal bölgelerinden Türkiyeye giden kadınların daha çok ev temizliği ve çocuk balkımı gibi işlerde çalıştığını kaydeden Ter-Gabrielyan, gitmeden önce kaygılı olan bu insanların Türkiyede genellikle iyi karşılandıklarını, bu durumun sınırları açılması halinde karşılıklı önyargıların kırılacağının işareti olduğunu vurguladı.
Türkiyede çalışan Ermenilerin çocuklarının durumunu vahim olduğunu söyleyen Ter-Gabrielyan, çocukların yaşadığı sorunları şöyle sıraladı: Türkiye vatandaşı olmadıkları için Ermeni okullarına gidemiyor, Türkçe de bilmedikleri için normal okullara gidemiyorlar. Anne babaları yasa dışı olduğu için kimlik alamıyorlar. Pasaportları olmadığı için Ermenistana da gidemiyorlar.
Kafkas Enstitüsü Müdür Yardımcısı Sergey Minasyan ise şunları söyledi: Protokoller imzalanmadan da ilişkiler başlayabilirdi ama böyle yapılması maalesef karşılıklı güvensizliği gösteriyor. Her iki taraf da ileride kendi güvenliği için bu protokollere gitmek istedi. Her iki taraf için de garanti olacaktı ama diğer taraftan sürecin uzadığını gördük. İki tarafın meclisi de bu süreci uzattı. Çünkü her iki tarafta da muhalefet ve milliyetçi görüş protokollere karşı aktif davrandılar.
Her iki tarafın ama daha çok Türkiyenin iç politikası buna neden oldu. Ayrıca Azerbaycan gibi dış faktörler de rol oynadı. Fakat Türkiye gibi büyük bir ülkeye Azerbaycanın etki edebileceğine inanmıyorum. Türkiyenin iç politikasının gelinen durumda belirleyici olduğunu düşünüyorum.
BÜYÜK ACILARIN MÜZESİ
Erivanın hakim tepelerinden birine kurulan Soykırım Anıtı ve anıtın yanında bulunan Soykırım Müzesi 1965te inşa edilmiş. Müzenin girişinde bizi tarihi Ermenistan haritası karşıladı. Bugünkü Ermenistan toprakları, 380 bin kilometrekarelik bu haritanın sadece yüzde 10unu kapsıyor.
Bize müzeyi gezdiren rehberimiz Ermenilerin tarih boyunca yaşadıkları ve daha sonra terk etmek zorunda kaldıkları coğrafyalar hakkında bilgi verdikten sonra 1915e dair ayrıntılı bir sunum yaptı. Fotoğraflar, belgeler, dönemin gazete haberleri ve tablolarla güçlü bir anlatıma sahip olan müzenin çıkışında hayat ağacı bulunuyor. İki taşın arasından çıkan ağacın yer aldığı bu figür, zorluklara karşı direnerek ayakta kalmayı simgeliyor.
Müzenin Müdürü Hayk Demoyan, yıllık 200-250 bin ziyaretçi geldiğini,. 24 Nisanda ise bu sayının 450-500 bine çıktığını söyledi. Çok fazla yeni belge bulunduğunu ve bunlar için yeni binaya ihtiyaçları olduğunu söyleyen Demoyan, farklı yerlere götürmek için gezen bir müze kurmayı planladıklarını anlattı. Bu kapsamda, iki konuda Türkiyeye de müze götürmeyi planlıyorlarmış; Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni sporcular ve Ermeni askerler.
Demoyanın anlattığı ilginç bir hikaye ise Çanakkale Savaşına dair. Yaptıkları araştırmalar sonucunda, bu savaşta Ermeni askerlerin de olduğunu tespit etmişler. Bir askerin günlüğünü bulmuşlar. Bu günlüğe göre, ilk İngiliz gemisini batıran bir Ermeni askermiş ve madalya almış. Daha sonra Talat Paşa bu askerin zehirlenmesini istemiş ancak başaramamış. Halepte bir l kez daha zehirlemek istemişler. Asker Çanakkaledeyken de ailesi öldürülmüş. İngilizce olarak kaleme alınmış olan günlüğü İngilizce ve Ermenice olarak yayına hazırladıklarını söyledi Demoyan.
Ermenileri kurtaran binlerce Türk ve Kürt aile bulunduğuna da dikkat çeken Demoyan, Bunların belgelerine yeni müzede yer vereceğiz. Ancak Türkiye önce yaşananları kabul etmeli, daha sonra kurtardıklarına dikkat çekmeli diye konuştu.
ERMENİSTANDA DA KADININ ADI YOK
Erivandaki Kadın Çalışmaları Merkezinin Yöneticisi Lara Aharunyanla Ermenistanda kadının durumuna dair konuşmaya başladığımızda Türkiyeden çok da uzakta olmadığımızı üzülerek fark ettik. Kadınlar yine töre, namus ve gelenek baskısıyla karşı karşıyalar. Aile içi şiddet yaygın ve kadınların yaşadıkları saldırılar nedeniyle polise başvurma oranları tıpkı Türkiyedeki gibi. Ayrıca başvursalar dahi korunan yine kadınlar değil saldırganlar oluyormuş Lara Aharunyanın anlattıklarına göre.
2003te Erivan Devlet Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde üniversiteden bağımsız olarak kurulan Kadın Çalışmaları Merkezinin amacı, kadınlar için güvenli bir merkez oluşturabilmek. Çeşitli projelerle, klişeleşmiş düşünceleri kırmaya çalışıyoruz diyen Aharunyan, toplum tarafından reddedilse de var olan, cinsel taciz ve tecavüze karşı mücadele ettiklerini söyledi.
Kadınlar politik hayatta aktif olamadıklarını, parlamentoda yüzde 10 kadın oranı olduğunu ve hükümetin kadınları bu konularda desteklemediğini belirten Aharunyan, kadınların üzerinde kültürel bir baskının, Kadının yeri evidir anlayışının hakim olduğunu ifade etti.
ÖNCE İLİŞKİ KURULSUN,PROTOKOLLER SONRAKİ İŞ
10 yıldır sanal alemde yayın yapan ve 7 ay önce de haftalık dergi olarak yayınlanmaya başlanan Hetq Online Yayın Yönetmeni Edik Baghdasaryan bizi tatlı sert bir ifadeyle karşıladı. Bizimkine benzer projeler kapsamında iki ülke arasında kısa süreli ziyaretlerin önemli ancak yetersiz olduğunu söyleyen Baghdasaryan, daha uzun süreli birbirini anlama kültürünün yerleşmesi gerektiğini ifade etti.
Ermenistan ve Türkiye arasında hiçbir protokol imzalanmadan ilişki kurulması gerektiğini düşünen Baghdasaryan Önce iki ülke ilişki kursun diğer adımlar sonra atılır diyor ve şunları söylüyor: Türkiye tarihinde bir ülkeyle ilişki kurmak için daha önce hiç protokol imzaladı mı bilmiyorum. Ermenistanda bu daha önce hiç yaşanmamıştı. Neden böyle bir şey yapıldı anlamıyorum.
TAŞNAK SÜTUN PARTİSİ:PROTOKOLLER ÖNKOŞULSUZ OLMALI
Bir haftalık Ermenistan ziyaretimiz kapsamında görüşme fırsatı bulduğumuz tek siyasi parti olan Taşnak Sütun (Ermeni Devrimci Federasyonu) 1890da Tifliste kurulmuş bir parti. Tıpkı CHP gibi Sosyalist Enternasyonel üyesi olan Taşnak Sütun, birinci cumhuriyeti kuran parti olarak tanınıyor. CHP ile milliyetçilik konusunda da benzeşiyorlar. 30dan fazla ülkede faaliyeti bulunan partinin diaspora içinde önemli bir etkisi bulunuyor.
131 kişilik mecliste partilere ayrılan 96 sandalyenin 16sına sahip olan Taşnakların Genel Sekreteri Giro Manoyan sorularımızı yanıtladı. 27 Nisan 2009a kadar koalisyonda yer alan; 3 bakanı ve meclis başkan vekili bulunan parti, protokollerin imzalanmasının ardından koalisyondan ayrılmış.
Manoyan bu ayrılışın nedenini şöyle anlatıyor: Hükümetle aramızda hemfikir olmadığımız konular var. Biz sosyalist partiyiz hükümetse merkezi sağ. Koalisyon süresince bize doğru çekmeye çalıştık. Kağıt üzerinde bunu başarabildik ama pratik anlamda böyle olmadı. Hemfikir olmadığımız konulara Türkiye-Ermenistan ilişkileri de girdi. Koalisyonda olmamıza rağmen geçen sene 22 Nisanda yapılan açıklamadan haberdar değildik. Görüşmelerden haberimiz vardı sadece. İki ülke arasında ilişkiler olmalı ancak gerçekten önkoşulsuz olmalı. Türkiye-Ermenistan ilişkilerine değil ama protokollere karşıyız, Ermenistanın imzasını geri çekmesini istiyoruz. Türkiye önkoşulsuz masaya oturursa Ermenistan da o zaman otursun. Çünkü bugünkü durum sadece Türkiye için yararlı, Ermenistan için değil.
Hazırlayanlar: Fatih Polat - Mehmet Özer
Evrensel'i Takip Et