14 Temmuz 2010 00:00

SANAYi KENTi ESKiŞEHiR 1


Eskişehir coğrafi konumunun yarattığı avantajla, tarih boyunca Anadolu’nun batıya açılan kapısı oldu. Demiryolu ve karayollarının kavşağında olması, tarımda ve sanayideki gelişmelerle yeraltı kaynaklarının zenginliği, Eskişehir’i sanayi ve ticaret bakımından önemli bir merkez haline getirdi. Özellikle şehir nüfusunun kırsal nüfusa göre hızla büyümesi, yetişmiş işgücü varlığı, pazarlara yakınlığı, enerji ve hammadde kaynakların uygunluğu, sanayi altyapı yatırımlarının yeterli olması, Eskişehir sanayiinin giderek gelişmesini sağladı. İl ekonomisinde sektörlerin payına bakıldığında da yüzde 50 ile sanayi ilk sırada yer alırken, sanayii yüzde 40’la hizmet sektörü ve yüzde 10’la tarım sektörü izledi. Sanayi gelişiminin üsleri olarak ise Organize Sanayi Bölgeleri ortaya çıktı.
OSB’LER PATRONA AVANTAJ SAĞLADI
‘90’lı yıllarda hız kazanan Organize Sanayi Bölgeleri, şehir merkezinden uzaklığı, sistemli bir alt yapısı ve enerjinin daha ucuz olması gibi sebeplerle birçok işletme için tercih edilir merkezler haline geldi. Bu durum yerleşim merkezlerinden uzakta kurulu bulunan Eskişehir Organize Sanayi (OSB) için de geçerlidir. OSB’lerin işverenlere en önemli katkılarından biri ise kendi aralarında örgütlenmelerini kolaylaştırması.
Mesai dışında OSB işçilerinin birlikte zaman geçirecekleri yerlerin olmaması ayrı fabrikalarda çalışan işçilerin birbirleriyle irtibatlarını ise zayıflatıyor. Cuma namazı sonrası OSB camiinde konuştuğumuz işçilerden biri; “Ben 10 yıldır organizede birçok fabrikada çalıştım, şimdi Arçelik yan sanayisi Korel’de çalışmaktayım. Bizde toplusözleşme yok, patron ne verirse onu alıyoruz. Daha öncesinde sendikalaşma çalışması olmuş ama başarısız olunmuş. Arçelik’in en büyük yan sanayisi biziz. Yiyecek yardımlarımız, Arçelik vermiyor diye kesildi. Halbuki Arçelik’te verilmeye devam ediliyormuş. Birbirimizden haberimiz çok zor oluyor. Önce haberimiz olsa savunurduk orada kesildi biz de veremeyiz deyince kimse sesini çıkarmadı.”
KRİZ ETKİLEDİ
Kriz öncesi Eskişehir’de yüzde 10’larda olan işsizlik, son 3 yılda yüzde 15’in üzerine çıktı. Sendikaların açıklamalarına göre 25 binden fazla işçi işten atıldı. Oldukları durumu bile koruyamayan işçiler geleceğe güvenle bakmaktan çok uzaktalar. İşçilerin yoğun oturduğu Emek Mahallesi’nde kahvede konuştuğumuz 35 yaşındaki bir işçi durumu şöyle anlatıyor: “Gelecek, eşini çocuğunu rahat ettirmek onlara bir gelecek vermek değil mi? Ben kendimin ne olacağını bilmiyorum onları nasıl düşüneyim. Keşke evlenmeseydim diyorum şimdi. Emin olun birçok işçi arkadaşım da benim gibi düşünüyor. Çevremde mutlu işçi görmüyorum herkes umutsuz ve mutsuz.”
İŞÇİ SESSİZ DEĞİL
Eskişehir Organize Sanayi işçilerini bir araya toplayan ve kısa görüşmelerin ötesine geçemeyen sohbetlerin olduğu tek yer haftada 1 gün cuma namazlarının kılındığı organize sanayi camii. Eskişehir Organize Sanayi işçileri sanıldığının aksine haksızlıklara her zaman sessizce boyun eğmediler. Çalışma koşullarındaki zorluklar, ücretlerin ödenmemesi, ya da sendikalaşma sebebiyle, Eskişehir OSB kurulduğundan bu yana değişik zaman ve fabrikalarda eylemler yapıldı ve bu mücadeleler sonunda zaman zaman iyi denilebilecek kazanımlar da elde edildi.

ESKİŞEHİR OSB

Temelleri 1969 yılında atılan Eskişehir OSB, 32 milyon metrekare genişliğinde bir alan üzerine kurulu. Bu alanın yaklaşık 15 milyon metrekaresinde, şu an faaliyet gösteren fabrikalar yer alırken, geri kalan kısım da kurulacak yeni fabrikaları bekliyor. Sermayenin gözünü diktiği en önemli yerlerden olan OSB, fabrika sayısını da her geçen yıl katlayarak artırdı. 1990 yılında sadece 90 olan fabrika sayısı, 400’e dayanmış durumda. Bunun yanı sıra 76 inşaat halinde, 45 de proje halinde olan fabrika, üretime başlamak için gün sayıyor. 10 ayrı sektörde faaliyet gösteren fabrikaların yer aldığı Eskişehir OSB, bu fabrikalarda çalışan binlerce işçiyle, Eskişehir’in sadece bir öğrenci kenti olmadığını, aynı zamanda büyük bir işçi kenti olduğunu gösteriyor.

ARÇELİK BÜYÜYOR İŞÇİ KÜÇÜLÜYOR

OSB’deki en önemli fabrikaların başında kuşkusuz Arçelik geliyor. Buzdolabı ve kompresör fabrikası bulunan Arçelik, üretim hacmi, ithalattaki gücü ve çalışan sayısıyla sadece Eskişehir’in değil, Türkiye’nin en büyük firmalarından birisi. 1975 yılında üretime başlayan fabrika, kârını her geçen yıl artırıyor. Türkiye genelindeki fabrikalarında 20 bini aşkın işçinin çalıştığı Arçelik, dünyayı etkisi altına alan krizden de etkilenmedi. Fabrikaların birer birer kapandığı ya da üretime ara verdiği bu dönemde Arçelik tam kapasite üretime devam etti. Türk Metal’in örgütlü olduğu firma en çok büyüyen 500 firma arasında 12. sırada yer alıyor.
Ancak bu büyümeden işçiye hiçbir şey düşmüyor. 6 bantta üretimin yapıldığı fabrikada işçiler, üç bant iki vardiya, üç bant da üç vardiya olarak çalışıyorlar. Eylül 2010’da metal işkolunda başlayacak MESS grup sözleşmelerini bekleyen işçiler, fabrikada örgütlü Türk Metal yöneticilerinin bu süreci kazanımla tamamlamaları yönünde beklenti içerisindeler. Arçelik işçilerinin en çok söylediği ‘Bir zamanlar şanslı sayılan Arçelik işçilerinin durumunun yıllar geçtikçe kötüye gittiği” oldu. 5 yıldır Arçelik’te çalışan genç işçilerden biri, “Arçelik adamı emekli etmez, buradan emekli olunmaz çok duyduğumuz sözlerin başında geliyor. Burada izinler ve borçlandırmalarla haklarımız gasbediliyor. Bizlere sıfır zam dayatıyorlar ve bunların sonunda emekli olup olmayacağımız da belli değil. Ben şimdi 29 yaşındayım 10 sene sonra işten çıkarılsam kim bana iş verir ben nasıl emekli olurum” diye konuştu. Bu sözler aslında birçok Arçelik işçisinin yaşamını anlatıyor. Arçelik’e yan üretim yapan çok fazla fabrika var Eskişehir OSB de. En başta gelenleri Korel, Bekel, Alpes, Tanatar, Mega Mekanik, Matasan olan yan sanayi fabrikalarındaki işçilerin durumu ise daha da kötü. Fazla mesailerin ve kötü çalışma koşullarının olduğu yan sanayide işçiler sendikalı da değiller.

BURASI BİR KÖLE PAZARI

BİR diğer önemli tekstil firmalarından olan Çetintaş FND ve Çetintaş Giyim Sanayi, iki kardeşe ait iki farklı fabrika. Her birinde 800 işçi çalışıyor. Burada da çalışanların büyük bir kısmını kadın işçiler oluşturuyor. Kriz döneminde 6 ay kısa çalışma ödeneğinden faydalanan Çetintaş kardeşler, şuan tam kapasiteyle üretime devam ediyorlar.
Ancak Çetintaş, bu büyüklüğü işçilerin çalışma yaşamına ve ücretlerine yansıtmıyor. Sendikanın olmadığı, sosyal hakkın bulunmadığı, esnek çalışmanın dayatıldığı ve birçok hak gaspının yaşandığı iki fabrikada da, işçiler durumlarından hoşnut değiller. Asgari ücretle çalışmak zorunda olan işçilerin, tuvaletlere girişleri de kartlı ve ücrete tabii. Kötü koşulların düzeltilmesi ve ücretlerine zam yapılmasını isteyen Çetintaş FND işçileri sorunlarını anlatmakta adeta bir birleriyle yarışıyor: “Burası bir köle pazarı. Biz zamdan önce asgari ücret alıyorduk. Asgari geçim indirimlerimiz verilmiyor. Yemekler kötü, kimin ne zaman çıkarılacağı belli değil, tazminat almak hayal gibi, ücretler düşük dedim ya burada kölelik devam ediyor kimse de buna karşı çıkmıyor. Sorun anlatmakla bitmez ama bunun tek sebebi işçinin birlik olmaması.’’

GREV KAZANIM GETİRDİ
“Bisküvi denince akla gelen” ilk firma olan ETİ de Eskişehir’de faaliyet gösteriyor. Dev bir kuruluş haline gelen ETİ Gıda Sanayi AŞ’nin patronu Firuz Kanatlı vergi rekortmenliği sıralamasında ilk sırayı kimseye kaptırmıyor. 2007 ve 2008’in ardından 2009 yılında da 90 milyon TL’lik vergiyle yine rekortmen olan ETİ’de, 3 bin 500 işçi çalışıyor.
Geçtiğimiz yıl ağustos ayında, ücretlerde iyileştirme ve kademelerdeki dengesizliğin giderilmesi talepleriyle sendikaları Tek Gıda-İş ile birlikte greve çıkan işçiler, grevden kazanımla ayrılmışlardı. İşçilerin taleplerinin büyük bir kısmını kabul etmek zorunda kalan ETİ patronu, grevin intikamını 63 işçiyi işten atarak almaya çalıştı. Mahkeme işçilerin işe iadesine karar vermesine rağmen işçileri yeniden işe almayan patron, tazminat ödemeye razı oldu.
Grevin başarıyla sonuçlanmış olmasına rağmen ETİ’de henüz her şey düzelmiş durumda değil. Uzun çalışma süreleri, düşük ücretler, yaşanan iş kazaları işçiler için ETİ’yi cehenneme çeviriyor. Kek, bisküvi ve çikolata olmak üzere üç fabrikası bulunan ETİ’de uygulanan “kayzen (iyileştirme)” modeliyse, işçilerin belki de en sıkıntılı oldukları uygulama. Yaşanan tüm sorunları ancak birlik olarak çözebileceklerini grevde öğrendiklerini söyleyen işçiler, sendikaları Tek Gıda-İş ile birlikte sorunların üstesinden gelinebileceğini belirtiyorlar.

MÜCADELEDE ÖNEMLİ BİR FABRİKA: SÜSLER

Eskişehir OSB’de birçok fabrika metal sektöründe faaliyet yürütüyor. Candy Gruba bağlı fabrikaların başında ise Süsler geliyor. 800 işçinin çalıştığı Süsler, ısı uzmanı olarak biliniyor. Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu fabrikada işçiler, birçok badireden sonra sendikalı olabildiler. Geçen yıl 2 bin işçinin katılımıyla işten atmalara karşı OSB’den şehir merkezine kadar 20 kilometrelik bir yürüyüş düzenleyen işçiler, hak mücadelesinde OSB içinde önemli bir yerde duruyorlar.

SARAR DEV OLMA YOLUNDA İLERLİYOR AMA...

Tekstil sektörünün en büyük kuruluşlarından biri olan Sarar da Eskişehir OSB’de kurulu. Sarar Giyim, CCS Sarar ve Sarar Basma fabrikalarında toplam 5 bin işçi çalışıyor ve bunların büyük kısmını kadın işçiler oluşturuyor. “Dünya devi olma yolunda hızla ilerliyoruz” diye açıklama yapan Celalettin Sarar’ın sahibi olduğu fabrika, 2009 yılında yüzde 20 büyüdüğünü açıkladı. 32 yaşında Sarar’ın yeni CEO’su olan Emre Sarar da gazetelere verdiği demeçlerde 2020 yılında dünyanın en büyük giyim markası olacaklarını söyledi. Rakamlar da Emre Sarar’ı doğruluyor. Sarar Şirketler Grubu Eskişehir’de ikinci vergi rekortmeni olurken, yıllık cirosu 200 milyon doları geçti ve günlük üretimi de 60 bin metre civarında.
Sarar, konu işçi haklarına geldiğinde de patronlar açısından ‘başarılı’ bir noktada. Sosyal güvenceye ve sendikaya sahip olmayan işçiler, çok kötü koşullarda, yaklaşık 10 saatlik mesaiyle çalışıyorlar. 4 yıldır ücretlerine hiç zam alamayan işçiler, hoşnutsuzluklarını dile getirip 3 gün yemek boykotu yapınca zam almayı başardılar. Ama yapılan bu zam işçileri memnun etmediği gibi daha da kızdırdı. Çünkü 40-90 TL arasında yapılan zamlar, hiçbir kritere göre belirlenmezken, işçilerin büyük bir kısmı en alt kademeden zam aldı, bir kısmına ise hiç zam yapılmadı. Yaşananlarla ilgili seslerini duyurmaya çalışan işçiler, “Biz Sarar’ın televizyonlarda, gazetelerde kendini övmesinden, bizlere iyi davrandığını söylemesinden artık bıktık. Gerçekler hiç de öyle değil. Biz burada işten atılma tehdidiyle günde 10 saat çalışıyoruz” dediler. İşleri yetiştirmek için insanüstü bir gayretle çalışan işçilerin tuvalete gitmesi dahi denetim halinde. Sosyal haklara ve iş güvencesine kavuşmak için sendikalaşmak gerektiğini tartışan işçiler, bunun birlikte mücadeleyle sağlanabileceğini düşünüyorlar.
YARIN:
MESS sözleşmesi ve işçiler

Hazırlayanlar: Erdal Saran- Tugay Demir-Hasan Çelik

Evrensel'i Takip Et