Onu önemli kılan, ölümsüzleştiren nedir peki? En önemlisi de bizim sorumluluklarımız?
Kılınçaslan bütün yaşamını işçi sınıfının ve emekçi halkların kurtuluşuna adadığı, bunun tek yolunun da devrim ve sosyalizmin inşası olduğunu bildiği için, işçi sınıfının devrimci partisinde yer aldı ve son nefesine kadar da bu mücadeleyi sürdürdü. Emek, sermaye çelişkisi ve mücadelesi sürdüğü müddetçe de Kılınçaslanlar yaşayacak!
Evet, bizim Sevgili Başkanımız için yapabileceğimiz bir şey yok, ama kendimiz için, işçi sınıfının ve halkların kurtuluşu mücadelesi için, düne göre bugün daha büyük ve tarihi sorumluluklarla karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz gerekir. Kılınçaslan’ı Kılınçaslan yapan, sıradan bir işçi olarak girdiği yaşam mücadelesinde, emek ve sermaye çelişkilerini iyi anlaması, Ülker, Maga vb. direniş, grev ve eylemlerde sermayeyi yenmenin tek yolunun işçilerin birliği ve halkların kardeşliğinden geçtiği gerçeğini yakıcı olarak anlamasıdır. Kılınçaslan bunu anladığı andan itibaren de, devrimci işçi partisinin saflarında yer aldı, bütün birikimi, deney ve enerjisiyle içinden geldiği sınıf kardeşlerini örgütlemek için harcadı.
Yoldaşları ve mücadele arkadaşları olarak, onun yaşamından öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu bilmemiz gerekir. En belirgin özelliği, alçak gönüllü olmasıydı. “Çocukla çocuk, büyükle büyük” derler ya, öyle. Gerek partinin organlarında, gerek bir işçiyle sohbetinde, gerek bir emekçi evini ziyaretinde önce dinler, sorular sorar ve ardından fikrini söylerdi.
Kimi halk ya da parti toplantılarında yapılan konuşmaları sabırla dinledikten sonra söz isterdi. Pek çoğumuz içimizden, “Söylenen söylendi, şimdi ne diyecek ki” diye geçirirken Memet Başkanımız her seferinde önemli ve çarpıcı noktaların altını çizerek, mahcubiyetimizi arttırırdı. En zor ve karmaşık anda bile sevgili Başkanımızın sakin, alçakgönüllü, bir o kadar da kendinden emin şekilde, “Bence böyle yapsak daha iyi olur” demesi; tereddüt ettiği konularda, “Biraz düşünelim” deyip üst organıyla tartışarak konuyu sonuçlandırmasının geri dönüşlerinin nasıl olumlu olduğunu görürdük.
İŞÇİ ÖNDERİ, YOLDAŞ, ARKADAŞ
Her devrimci işçi önderinde, sosyalist ve komünist de olduğu gibi, Kılınçaslan da mücadele içinde öğrenen ve öğretendi. Bunu hakkıyla yaptığı içindir ki, katıldığı bütün işçi ya da halk toplantıları canlı ve tartışmalı geçer; en önemlisi de, bir dahaki toplantıya Memet Başkanı yeniden isterlerdi. Çünkü olup biteni en sade, en yalın ve en anlaşılır şekilde anlatırdı. Görünenin altındaki gerçeğin nasıl anlatılması gerektiğini iyi biliyordu.
Kılınçarslan Yoldaştı, o halk adamıydı, o dosttu; Yoldaştı, çünkü birlikte çalıştığı, çeşitli organlardan tanıdığı partililerin sorunlarıyla ilgilenir, birinin canının sıkkın olduğunu fark ettiğinde moralini düzeltmek için elinden geleni yapardı. Başka illerde olan pek çok arkadaşı arar hal hatır sorardı. Halk adamıydı. Bir bakarsın hastanede ziyarette, bir bakarsın bir emekçi düğününde, bir bakarsın cenazesinde. Sevgili Başkanımız gerçek bir dosttu, yol arkadaşıydı; O, Ülker’de Kazlıçeşme’de, ‘89 bahar eylemlerinde, tanıdığı işçilerle de, kah kahvede, kah dernekte ya da bir meyhanede görüşüp, "iki tek atma"yı ihmal etmezdi.
Kılınçaslan partimiz için, tabii ki işçi sınıfı ve emekçi halklarımız için büyük bir kayıptır. Kılınçaslan bütün birikimini ve pratiğini, partinin mücadele birikimine kattı. Onun yoldaşları, mücadele arkadaşları olarak, partimizin toplam birikiminden öğrenmeyi becerebildiğimiz oranda Kılınçaslan’dan da öğreneceğimizi bilmemiz gerekir.
Partimiz Temmuz Konferansında dönemin ihtiyaçlarına uygun bir dizi görev koydu. Bu görevleri örgütlerken ülkenin dört bir yanında Partimizin 6. Kongre sürecine uygun olarak işyerlerinde, fabrikalarda, organize sanayi merkezlerinde, emekçi semtlerinde, hizmet alanlarında ve üniversitelerde yüzlerce konferans yaparak, kongrelerimizi gerçekleştirdik. Ülkenin her yerinde kadın, erkek genç yoldaşlarımız daha ileri düzeyde sorumluluklar aldı. Bu dinamizmi, alınan kararları 18 Aralık Pazar günü Merkez Kongremizle taçlandıracağız.
Gün, partimizin platformuna uygun bir biçimde konumlanıp, partimizin çağrı ve direktiflerini tereddütsüz ve tam bir irade ve eylem birliğiyle yerine getirme günüdür. Kürt halkının en haklı taleplerinin kanla, baskıyla, zulümle bastırıldığı, işçi ve emekçilerin haklarının bir bir yok edilip, örgütsüzlüğün, işsizliğin, açlığın dayatıldığı bir dönemden geçiyoruz.
Kılınçaslan’ın yoldaşları, onun mücadele arkadaşları olarak partimizin platformunu emekçi yığınlar içinde örgütlemek, başta gazetemiz ve halkın televizyonu olmak üzere araçlarımızı doğru ve yerinde kullanmak tarihsel bir görevdir.
Aradan beş yıl geçti; Sevgili Başkanımızı çok arıyoruz, onu çok özlüyoruz, ama bileceğiz ki, Memet Kılınçaslan demek, Parti demektir, Parti demek Memet Kılınçaslan demektir. Tıpkı, Şeref Aydın, Metin Göktepe, İmran Aydın, Kenan Bilgin, Yusuf Metin, Suna Keskin, Erdal, Yüksel, Tarancı ve diğer yoldaşlar gibi.
İl kongremizde konuşan Tuzla Tersane işçisi yoldaşın, Memet Başkanımızın kendine has üslubuyla yaptığı çağrıyla noktalayalım: “Memet Başkanın dediği gibi, parti biz işçilerin okuludur, buradan mezun olmak için, sermayeyi mezara gömene kadar mücadele etmemiz gerekir. Emek Partisi hemi Kürtlerin, hemi Türklerin, hemi Sünnilerin, hemi de Alevilerin yani bütün işçi ve emekçilerin partisidir. Onları örgütlemek ve mücadeleyi birleştirmek zorundayız.”
*Emek Partisi İstanbul İl Yöneticisi
Evrensel'i Takip Et