4 Temmuz 2010 00:00

‘Seni metres yapıcam!’


Nazire’yi bilirsiniz; Hüsnü Şenlendirici’nin nikahlı karısı. Kocasının, şarkıcı Deniz Seki’yle ilişkisi ortaya çıktığında boşamam da boşamam diye tutturmuştu. Kendilerini aldatan kocalarını boşamamakta direnen kadınların mantığını anlamak zor ama Nazire Şenlendirici bunu pek güzel izah etmişti; kameraların karşısında “Deniz’i metres yapıcam” diye bas bas bağırarak... Ne olursa olsun bir adamın nikahlı karısı olarak kalmakta direnmenin “öteki” kadını aşağılamak ve kocadan intikam almak anlamına geldiğini düşünüyordu, pek çok benzeri gibi. Herkesin gözü önünde yaşanan bu üçlü ilişkinin en çok rezil edilen tarafı olmasına karşın “öteki” kadını rezil etme derdine düşmüştü Nazirecik. Sonuç, sacayağının her ayağı Can Yücel’in dizesiyle, “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi” kıvamında kaldığı için bildiğiniz gibi o üçlü çöktü.
Bize ne! Kendileri bilir.
Bizi Rize’nin AKP’li Belediye Başkanı, sivri akıllı Halil Bakırcı’sı ilgilendirir. Malum, Karadeniz erkeklerinin Güneydoğu’dan ikinci eş almaları durumunda Kürt sorununun çözüleceğini iddia etti. “Kürtlerle kız almışız, vermişiz, akraba olmuşuz, Başbakan bir Kürt şehrine enişte olmuş” durumuna karşın Kürt sorununun hâlâ çözümsüz kalmasını şaşkınlıkla karşılıyor belli ki hazret. Demek ki, sorun birinci kadınlıkta olmalı diye düşünmüş o kıt zekasıyla. Kürtlerden kızı aldık esas kadın yaptık; şımardı! Öyleyse Kürt kadınları ikinci kadın olsun. Bizim karılar Kürt kızlarını kendilerine metres yapsın; hem esas kadınlar yola gelir, hem ikinciler! Eyvallah, sen iste Halil’im. Çözeriz bu Kürt sorununu el birliğiyle! Niye aklımıza daha önce gelmedi?..
Son zamanlarda Kürt sorununun siyasi çözümü deyince tüyleri diken diken olanlardan ne kadar çok abuk sabuk öneriler dinledik aslında. Ama Bakırcı’nınki gibi bir abukluğu kimse yapmadı şimdiye kadar. Keşke OHAL olsa, idam cezası yine gündeme gelse ama Meclis’te bekletilse gibi önerilere öteden beri alışık olduğumuz için bunlar en küçük ilimizin belediye başkanının dahiyane önerisi kadar sinirleri germedi. Kürt sorununu siyasi bir platformda tartışırken eteklerden Hitler taşları da dökülebilir nihayetinde. Mümkün bunlar; memleket siyasetinin cilveleri… Bu meseleye aklı eren de var ermeyen de. Tartışıp duruyoruz herkesle. Başbakan taşeron olarak nitelediği örgütle mücadele etsin diye NATO’nun taşeronluğundan medet umar; NATO, Kürtlerin burnunun dibine çöreklensin diye çağrı çıkarır; Obama gelsin de Kürt sorununu çözsün diye uğraşır, yeni mevzular açar medyada ve bunlar filan mühim değildir; aşılır geçilir. Ama Rize’nin Halil’iyle, yurt sathına yayılmış Halil’lerle baş etmek zordur; işi yasalara havale edersiniz son tahlilde, ya da beklersiniz ki işi doktorlar ele alsın. Heyet raporuyla, ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde uzun süreli rehabilitasyona tabi tutulsun bu gibiler. Hangi biriyle uğraşacaklar o da ayrı konu!..
Be hey Halil, Nazire’nin hikayesinden de mi mesel çıkarmadın, diyesi gelir insanın. Kadıncağız bir başka kadını kendine metres yapmaya uğraşırken kocadan da oldu, kendini pespaye de etti. Şimdi sadece acıma duygularına mazhar. Bunca zamandır zulüm görmüş, demokrasi ve eşitlik için 25 yıldır mücadele eden bir halkla arandaki soruna uçkur seviyesinden bakmakla yetinip, müstesna varlığının esas, karşısındakinin ikinci sınıf olduğunu düşünerek kendi kendini kandırırsan, asıl kendi yaralarının hiçbir zaman onmayacağını bir türlü anlayamazsın zaten. Kendine metres yaptığını sandığın halktan önce kendin rezil olacaksındır. Birilerinin de seni metres yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamazsın da bu kafayla.
Daha yenilerde, ABD dışişleri bakanı yardımcısı, Türkiye’nin sadakatini bildiklerini ama bunu yeterince göstermediğini, bu sadakati görmek istediklerini söyledi mealen. Ortadoğu’da, Halil mantığıyla bakılırsa, kendisine kuma üstüne kuma getiren bu saldırgan devlet, kumalar arası yarışta seni bir türlü birinci ilan etmiyor işte; şekilde görüldüğü gibi. Senin kafandan giderek seni metres tutuyor.
Üyesi olduğun partinin başı ve bizim başbakanımız da, o talep edilen ve ne yaparsan yap karşı tarafı tatmin etmenin mümkün olmadığı sadakati göstermek adına, NATO’yu Ortadoğu’ya çağırıyorsa, o yarışa girmiş sayılır bir anlamda. Demek ki, göründüğü kadar keyifli bir şey değil Kürt halkını metres yapma hayali. Öyle heveslerin akıbeti ister istemez hüsran ve çöküş… İyisi mi, daha insani hayaller kurmak; Kürtlerin ve bu ülkedeki bütün halkların eşit ve özgür birliğini nasıl temin ederiz, diye uzun uzun düşünmek. Zaten bu ülkede çok halk var; hiçbiri o kafaya yar olmaz. Bilesin Halil, işin içinde hadım edilmek de var!..
Nuray Sancar

Evrensel'i Takip Et