27 Haziran 2010 00:00
DiRENENLER KONUŞACAK -5-
Başarılı bir direniş örneği sergileyerek, HESçilere geri adım attıran Yuvarlakçay deneyimini Avukat Berna Babaoğlu ile değerlendirdik.
Yuvarlakçayda başarılı karşı duruş
Başarılı bir direniş örneği sergileyerek, HESçilere geri adım attıran Yuvarlakçay deneyimini Avukat Berna Babaoğlu ile değerlendirdik.
Bölgenizdeki HES projesi hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?
Muğla ili, Köyceğiz ilçesi, Beyobası beldesine bağlı Pınar köyü hudutları içinde doğan Yuvarlakçay Deresine, 3.4 MW kurulu güce sahip bir hidroelektrik santralı (HES) kurulması planlanmaktadır. Devletin ilgili kurumları gereken izinleri vermiş, proje için düğmeye basılmıştır.
Proje alanının tamamı Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi içindedir. Ayrıca, kaynak bölgesi Topgözü mevkii ise Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından Anıt Ağaç Topluluğu koruma bölgesi olarak tescil edilmiştir.
Ama, devlet katında HES hiçbir koruma dinlemiyor. Burada da enerji üretimi sihirli sözcükleriyle tüm kapılar HESe açıldı; yerel halkın düşünceleri, suyla olan ilişkisi göz ardı edildi; projenin yönetmelik gereği ÇED raporu kapsamı dışında tutulmasıyla doğa da zaten kimsesiz bırakıldığı için, projeye tüm izinler ardı ardına verildi.
Yerel halk olarak projeye tamamen karşıyız. Regülatörün yapılmasıyla su kaynağının, tıpkı 140 yıl önce olduğu gibi, geri kaçarak başka bir mecraya akması; kadimden gelen su haklarımızın verilmemesi ve bunun sonucunda tarımın ve gelirlerimizin olumsuz etkilenmesi; bölgede yapılacak inşaat ve kazı çalışmaları sebebiyle toprak kaymalarının yaşanması; doğanın geri dönülmez biçimde katledilmesi gibi ciddi endişelerimiz var.
Aslında izlenen bu süreç, DSİnin önceki projelerindekinden farklı değil. Tek fark, halk artık uyandı ve suyuna sahip çıkıyor.
Yuvarlakçay başarılı bir direniş örneği sergiledi. Bu nasıl başarıldı?
Yuvarlakçayda hidroelektrik santralı yapılacağı 2009 yılı yazında kulağımıza çalınmıştı. Ancak çok az su olduğu için ihtimal bile vermeyip üzerinde durmamıştık. Daha sonra Pınarköylülerin aralık ayı başlarında ağaç kesimi aşamasına gelindiği bilgisini Dalyan Turizm, Kültür ve Çevre Koruma Derneğine (DTKÇKD) iletmesiyle projenin gerçek olduğunu anladık ve hemen harekete geçtik.
İlk toplu eylemimiz 12 Aralıkta santralın yapılacağı alanda köylülerle toplanıp protesto yürüyüşü yapmak oldu. Aynı gün, bu eylemin ardından Çokmaşat Mahallesine geçtik ve Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğünce kendilerine ağaç kesim işi verilen Pınarköy Tarım Kooperatifi Başkanı ile görüştük, ağaçların kesilmeyeceği yönünde söz aldık. Ne var ki, iki gün sonra bir gece yarısı suyun çıktığı ve halk tarafından mesire yeri olarak da kullanılan Topgözü mevkiindeki asırlık anıt çınar ağaçlarının, bir iki gün içinde de santral bina alanındaki sığla ağaçlarının ve proje alanındaki 900 kadar kızılçam ağacının kesildiğini öğrendik. 19 Aralıkta bölgede tekrar toplandığımızda kimse gözlerine inanamadı. Bir hafta önceki Topgözü ve Yuvarlakçay gitmiş, ortalık bomba atılmış bir savaş alanına dönmüştü. Bu insanların isyan etmesine sebep oldu ve doğal bir içgüdü diye tarif edebileceğimiz bir duyguyla köylüler ve onlara destek veren yöre halkı ve sivil toplum kuruluşları projeye karşı direnişe geçti. Aradan geçen 5 aylık sürede, özellikle ilk 3 ay hemen hemen her gün olmak üzere projeye karşı bir etkinlik düzenlendi: protesto yürüyüşleri, bilgilendirme toplantıları, Yuvarlakçayı tanıma gezileri, flora ve faunaya yönelik araştırma yürüyüşleri, kesilen anıt ağaçların tespiti, piknikler, konserler, tiyatrolar, vs. Köylüler aralık ayının sonlarından itibaren kesilen ağaçları ve suyu korumak amacıyla kamp kurarak sürekli Topgözünde kalmaya başladılar; ve o günden beri de protestolar, HESe karşı direniş devam ediyor.
Diğer taraftan, yöre halkınca kurulan Yuvarlakçayı Koruma Platformu hukuk sürecini başlattı ve projeye onay veren tüm kurumlara köylüler adına 14 dava açtı, 4 suç duyurusunda bulundu. Nisan ayı başında, açtığımız davalardan ikisinde yürütmeyi durdurma kararı verildi ve hepimiz biraz rahatladık. Son olarak da nisanın sonunda proje sahibi Akfen Holding projeyi yapmaktan vazgeçtiklerini açıkladı. Çok yerinde bir karar; ne var ki, firma EPDKya henüz yazılı bir başvuruda bulunmadığı ve müdahil olduğu davalardan çekilmediği için buna temkinli yaklaşıyoruz.
Bu zorlu süreçte yaptığımız en önemli hareket köylüyü dinlemek ve onlardan güç almak oldu. Davaları açmadan önce onlardan edindiğimiz bilginin en çarpıcı olanı, Yuvarlakçayın hayatlarında ne denli önemli olduğudur. Davalardan önce ve dava sürecinde elimize geçen bilgiler sorumlu kurumların görevlerini layıkıyla yapmadığını, koruma alanı olmasına rağmen burasının korunmadığını, projenin kabul görmesi için yanlış ve taraflı bilgiler içeren raporlara itibar edildiğini gördük. Ve tüm bu bilgileri, bazen adeta bir dedektif gibi sabırla değerlendirip bir araya getirerek karşı hareketi başlattık.
O günden bu yana Yuvarlakçayda yapılan bu katliama, Yuvarlakçaydan yararlanan halkın yok sayılmasına; çevreyi, ormanı, vatandaşların menfaatlerini koruma sorumluluğu olan devlet kurumlarının böyle bir projeye bir bir onay vererek, yapılanlara kayıtsız kalmalarına karşı çıkıyoruz; gece gündüz Topgözünde kalarak suyumuza, ağacımıza, geleceğimize sahip çıkıyoruz.
YEREL MÜCADELENİN AVANTAJLARI
HES karşıtı mücadele son birkaç yıldır büyük bir ivme kazandı. Çoğu kendi yerelleri ile sınırlı kalan bu mücadeleler nasıl birleştirilebilir?
Yerelle sınırlı kalması belki de en azından iki sebepten dolayı iyi bir yol: Yerel mücadele hem fiilen doğrudan sizi sonuca ulaştırıyor, hem de çevre bilinci daha sağlam bir zemine oturmuş oluyor. Siz istediğiniz kadar masa başında kanunları, yönetmelikleri çıkarın, kararlar alın, yerelde halk onların yararını görmeyip benimsemezse, hiçbir işe yaramıyor.
Aslında mücadelelerin yerel kalması, Türkiyenin enerji politikasındaki aksaklıkların farkına varılmasına ve uygun bir şekilde düzeltilmesine yetmeli; çünkü, her bölgeyi temsil eden milletvekilleri ve onların bu mücadeleleri birleştireceği bir de meclis var. Ama, pratikte -tıpkı birçok benzer problemde karşımıza çıktığı gibi- bu mekanizma işlemiyor.
Bize göre en doğrusu, yerelde mücadeleyi esas alan, ancak yerel mücadeleleri tek bir ses olarak meclise duyuracak güçlü bir yapılanma kurmaktır.
Gördüğümüz kadarıyla şu anda Türkiyede bu yönde bir istek var; tek problem bu isteğin değişik gruplarca dile getirilmesi, ki bu da aşılmayacak gibi gözükmüyor. Bu grupların tek bir ses haline getirilebilmesi, basit birkaç şartlara bağlı:
* Zorunlu haller dışında hiyerarşiye izin verilmemesi;
* Herkesin siyasi de dahil tüm kişisel beklentilerini samimiyetle bir kenara bırakarak nihai hedefe odaklanması;
* Şartlar her ne kadar zor olursa olsun, kırıcı ve dışlayıcı tutuma karşın yapıcı ve birleştirici bir tutum sergilenmesi.
MÜCADELEDEKİ ÖNEMLİ UNSUR
Sizce Yuvarlakçayda neler başarılabildi?
Yuvarlakçaydaki yerel fiili mücadelede tek önemli unsur vardı: Köylünün kendisinin suyuna ve doğasına sahip çıkması ve bu amaçla suyun çıktığı ve regülatörün kurulacağı yere, yani Topgözüne sonuç alana kadar yerleşmesi, bir başka deyişle, suyun başının köylülerce tutulması. Eğer köylüler kendileri bu projeye karşı gelmeseler ve Topgözünde kamp kurmasalar, açtığımız davalarla bile çok zor sonuç alırız; bu sebeple yerel mücadele vazgeçilmez bir esastır.
Yuvarlakçayı Koruma Platformu ise, yerel mücadeleyi esas alarak, mücadelenin tek sesi oldu ve nihai sonuca ulaşmak için bir taraftan hukuk alanında uğraş verirken, diğer taraftan toplumsal ve siyasal alanda Yuvarlakçay sorununu gündemde tutarak yasal düzenlemelerdeki yanlışları duyurmaya ve düzeltilmesine yardımcı olmaya çalışıyor.
Tonyanın direnişi Karadenizi de kurtarır
Bekir Uzunoğlu*
BU HES belasıyla tanışmamız, daha önceleri Karadenizin diğer taraflarında HESler ve bunların yapımına karşı çıkanların olduğunu okuyor, duyuyorduk. Ve bir gün Tonya derelerinin de satılmış olduğunu duyduk ve araştırmaya başladık. İlk duyumu aldığımız yaklaşık 5-6 ay gibi oluyor. Bu durum karşısında ilk olarak Özgürlük ve Dayanışma Partisi ilçede bulunan tüm siyasi partilere bir çağrı yaparak bu yağmalama karşısında ortak hareket edilmesi gerektiğini söyleyerek toplayabildiği bilgileri toplantıya katılan halk ve siyasi parti temsilcileriyle paylaştı. Daha önce Artvin ve Rizede HES karşıtı mücadelenin içerisinde bulunan Derelerin Kardeşliği Platformu üyesi arkadaşlar ilçeye getirilerek gerçekleşen toplantıdan sonra iktidar partisi hariç tüm siyasi partilerle güç birliği yapma başarısı gösterildi. Ve Derelerin Kardeşliği Platformu Tonyada da kurulmuş oldu. Platform öncülüğünde ilçede 2 Profesörün katılımıyla yaklaşık 500 kişinin katıldığı bir kapalı salon toplantısı gerçekleştirdik. Daha sonra kurulan platform el ilanı, afiş, sesli ilan şeklinde çalışmalarına devam etti ve Haziran 11 de ilçe meydanında çok güzel bir açık hava mitingi gerçekleştirdi.
Bu aşamadan sonra artık HES inşaatını durdurmaya kararlı bir halk kesiminin oluştuğunu düşünüyoruz. Yaklaşık 150 gönüllünün telefon numaralarını toplayarak her an hazır durumda beklemeleri sağlanacak ve gerekli çalışmalar devam edecek. Açıkçası tam olarak bu gözü dönmüş şirketleri nasıl durduracağımızı da bilemiyoruz ama söylediğim gibi, Tonya halkı kararlıdır. Gösterecekleri direnişin tüm Karadeniz derelerini kurtaracağının bilincindedir.
Çözüm için öneride bulunmak için biraz erken ama bu kadar can alıcı bir konuda ve tüm siyasilerin ortak sorunu olan bir konuda siyaset üstü bir hat yakalanmalı. Sosyalist partiler bu konuyu parti içi çalışma grupları kurarak parti politikası haline getirmeli. Bu direnişte sosyalistler her zaman yol gösterici olmalı ama asla siyaset yapmamalı diye düşünüyorum.
Değerli Evrensel okurları. Tonya Fol Deresi üzerinde, 18 kilometrelik alanda 4 tane HES yapılacakmış. Bir tanesi için başlamaya gelenler protesto edilerek ilçede konuşturulmadı. Diğer 3 tanesi henüz girişimde bulunmamış. Platform olarak hukuki süreçte başlattık.
* Tonya Derelerin Kardeşliği Platformu
Hazırlayan: Özer Akdemir