02 Aralık 2011 07:02

Çok tuhaf soruşturma

Çeşitli siyasal kurum ve derneklere üye olan gençlere dönük 17 yerde eş zamanlı olarak yapılan operasyonun gerekçeleri ilginç…

Çok tuhaf soruşturma
Paylaş

Gülşah İmrek

 Yapılan gözaltı ve tutuklamalara ilişkin  Avukat Talip Kavak ve Hüseyin Akbaş ile bu ‘Çok tuhaf Soruşturma’ sürecini konuştuk. İlginç olan şu ki;  Avukatların müdafiini savunabilmesi için öncelikle dosyasını görmesi gerekiyor, ancak dosyalar avukatlardan bile gizli tutuluyor. Öncelikle Sosyalist Gençlik Derneği (SGD) üyesi Ufuk ÇERİ’ nin Avukatı Talip Kavak ile süreci konuştuk.

22 Kasım Salı günü yapılan operasyonda 21 gencin gözaltına alındığını ve sonrasında görülen davada 12 gencin tutuklandığını biliyoruz. Peki 12 gencin tutuklanma  gerekçesi nedir?

Dosyalar gizlilik ve kısıtlılık olduğu için hangi kişinin ne sebeple tutuklandığını bilmiyoruz. Bu yüzden müvekkillerden farklı bildiğimiz hiçbir şey olmadı. Daha doğrusu olamadı. 21 gencin 2010-2011 yılı içerisinde katılmış olduğu ‘Ulaşım zammı protestosu, 6 Mayıs Deniz Gezmiş ve mücadele arkadaşlarının idamının anılması ve İbrahim Kaypakkaya’nın anılması’ gibi sebeplerle arandıklarını biliyoruz. Mahkemeler ‘Terör Örgütüne üye olmak, Suçu ve suçluyu övmek’ gibi gerekçelerle dosyayı gizli tutabilir. Ancak buna ilişkin bir kanıt henüz ortada yok. Sadece göz altılara ilişkin tahmin yürütebiliyoruz. Bu durumda Avukatların dosyayı görmeden savunmaya geçmesi de haliyle bir kör dövüşünden farksız.

Tutuklanan  gençlerin katıldığı ulaşım zammı protestosu onlarca gencin katıldığı ve halka açık bir basın açıklaması. Bu neden belli isimlere dönük bir suçlama?

Öncelikle bu isimler sadece bu saydığım eylemliliklerden ötürü mü tutuklandı bilmiyoruz. Serbest bırakılan kişilerle aynı sebepten dolayı gözaltına alınmasına rağmen, neden 12 kişi tutuklandı diye soracak olursak şu soru akla geliyor. O da ‘Acaba tutuklanan gençlerde diğerlerinden farklı olarak suç unsuru kabul edilebilecek başka bir şey mi var?’ Sorusu. Bu durumda siyasi farklılıklar gündeme geliyor. Mahkemeye bu arkadaşların farkı nedir diye sorduğumuzda cevap alamadık. Soruşturmaların böylesine gizli tutulması tamamen bir keyfiyet olduğunun göstergesidir. Müvekkillerin en azından ne ile suçlandığını biliyor olsaydık savunma şansımız olabilirdi ama ne yazık ki ne ile suçlandıklarını bile tam bilmiyoruz.

Bundan sonra olayın hukuksal boyutunda nasıl bir süreç yaşanacak?

Aileler bundan sonra demokrasiyi en iyi şekilde kullanarak haklarını aramaya devam edeceklerdir. Çünkü çocuklarından demokrasiyi nasıl kullanacaklarını çok iyi öğrendiklerini düşünüyorum. Bu tür eylem ve basın açıklamalarına katılmak anayasal bir haktır ve kendileri de peşini bırakmayacaklarını dile getirdiler. Bir baba çocuğunun tutuklanmasının ardından;  ‘Ulaşım zammını protesto etmek bu ülkede suç ilan ediliyorsa bundan sonra ben de katılacağım. Hem de en önde yürüyeceğim.’ Diyordu. Bu süreçten sonra ailelerin bir an önce yapması gereken savcılığa itiraz davası açmak ve bulundukları her alanda bunu insanlara,basına, kamuoyuna bunu en yüksek sesle anlatmak yapacakları en doğru ve demokratik hareket olacaktır.

Avukat Hüseyin Akbaş ise Yargının ve Türk Adalet Sisteminin insanlarda yarattığı güvensizliği nasıl yeniden sağlayabileceğinden şüpheli olduğunu dile  getiriyor. Tutuklamalara ilişkin süreci Akbaş şu şekilde değerlendiriyor;

Tüm Türkiye’de KCK adı altında operasyonlar düzenlenirken böyle bir operasyonun olması bizde de ‘Acaba olabilir mi?’ gibi bir soru uyandırdı. 21 gencin gözaltına alınma sebebi Terörle Mücadele kapsamında değerlendirildi. 4 gün gözaltında tutuldular ve bizler ikinci gün görüşebildik. Cumhuriyet Savcısı tarafından Terörle Mücadele Şubesi’nde ifadeleri alındı. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi önderlerin fikirlerini neden savunuyorsun?,Yıllar önce feshedilmiş örgütlerle bir bağı olup olmadığı ?, hatta resmi bayram kabul edilmiş 1 Mayıs İşçi Bayramı’na neden katıldıkları Şeklinde bile sorular yöneltilmiş. Bunun yanı sıra atılan sloganlara ilişkin, ‘Parasız Eğitim’ , ‘Ulaşım Hakkımız Engellenemez’ gibi sloganları neden attıkları sorulmuş ve buradan bir örgüt bağlantısı çıkarılmaya çalışıldı. Bugün dışarıda rahatça bulabildiğimiz yayınlar ev baskınları sonucu delil olarak toplanıldı.

KCK ADI ALTINDA ANCAK NEDEN YAPILDIĞI BELİRSİZ…

Terör örgütü propagandası yapmak, Suçu ve suçluyu övmekten dolayı tutuklandılar. Ancak hangi örgüte, ne şekilde bağlı oldukları bilinmiyor. Deliller arasında da gizlilik kararından ötürü bizim görebildiğimiz hiçbir şey yok. Aynı eylemlere katılan birçok sendika, dernek ya da başka yasal kurumlardan katılan hiç kimse bu suçlamaya tabii tutulmadı. Yasal olarak kurulmuş partiler ve kurumlara üye olan insanlar ortada hiçbir delil yokken tutuklanmış oldular. Biz avukatlar olarak itiraz hakkımızı kullanacağız. Suçun niteliği gereği yargılama yapılabilecek Özel Yetkili Mahkemeler ve iddianameyi hazırlaması gereken yer de Cumhuriyet Savcılarıdır. Bu nedenle geriye kalan süreç İstanbul’da devam edecek. İddianame oluşturuluncaya dek deliller üzerinde inceleme yapmamız gizlilik kararından ötürü yasak olduğu için bunun dışında bir savunma yapmamız mümkün değil. Sadece siyasi suçlarda değil adi suçlarda da gizlilik kararları çok kolay verildiği için ve savunmada bir kısıtlılık meydana geldiği için taleplerimizin bir karşılığı olup olmayacağı belirsiz. Bu durum hem sanıklar açısından bir mağduriyet hem de hukuki süreci bizim açımızdan zorlaştıran bir durum.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yolu ile ilgili adil yargılanma hakkı ve gizlilik kararları üzerinden bir çalışmamız mutlaka olacaktır. Ancak öncelikle yapacağımız şey itiraz davamızı açmak olacaktır. Benim müvekkillerim Didem Çelik ve Ahmet Kahyaoğlu 4 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldılar. Savcı müvekkillerin ifadesini Terörle Mücadele Şubesinde aldı , bu da sanık açısından psikolojik baskı unsurudur. Bunun da böyle olmaması gerekirdi. Dosyaların böyle gizli tutulması da her durumda bu kadar rahat yapılabiliyorsa burada bir keyfiyet olduğunun göstergesidir.

YARGIDA GEÇMİŞTEN BUGÜNE DEĞİŞEN BİRŞEY YOK

Yargıda daha önce her şey çok yolundaydı bugün her şey değişti diye bir şey söyleyemeyiz. 12 Eylül’de de yargının vermiş olduğu kararları hatırlayabiliyoruz çünkü. Düne kadar bu işin az çok içinde olan insanlar yargının işleviyle ilgileniyordu. Şimdi ise geniş halk kesimlerince Yargının vermiş olduğu kararlar tepkiyle karşılanıyor. Bu gün yargı sokakta her insan tarafından tartışılır hale geldi. Bu hale gelmiş olması da insanların adalete olan inancının ve güveninin sarsıldığını ortaya koyan bir problemdir. Bu durumda yargı toplumun tekrar güvenini kazanması gerekir. Açıkçası geçmişten bugüne değişen tek şeyin bu olduğunu düşünüyorum.

Bu ‘Çok Tuhaf Soruşturma’ da gözaltı sürecini birebir yaşayan ve serbest bırakılan Emek Gençliği üyesi Didem ÇELİK ve Öğrenci Kollektifleri üyesi Can YAZICI, Cankut YİĞİT ile de konuştuk.

Gözaltına alınma gerekçenizin ne olduğunu ve bu süreci bizlere anlatır mısınız?

Didem Çelik

Bizlere 2010- 2011 yılında katıldığımız ‘Ulaşım zammı protestosu’ ve ‘6 Mayıs Deniz Gezmiş ve Arkadaşlarının Anması’ na katıldığımızdan dolayı alındığımız söylendi. Ancak tüm bu eylemlere katılmak demokratik ve anayasal bir haktır. Örneğin ulaşım zammı protestosu herkesin katılabileceği halka açık bir eylemdir. Bizimle birlikte bu eyleme katılan yüzlerce genç vardı. Neden bizdik? Sorusunun cevabını tam olarak bizde bilmiyoruz. Katıldığımız tüm eylemler halka açık eylemlerdir ve bize yöneltilen suçlamalar içi boşatılmış suçlamalardır. Hepimiz yasal örgütlere mensup insanlarız ve yapmaya çalıştıkları ülkenin genelinde devam eden KCK adı altında devam eden operasyonları fırsat bilerek tüm muhalif kesimleri baskılamak olduğunu düşünüyorum. Hiçbirimiz tutuklanan arkadaşlardan farklı bir eyleme katılmadık, haksız yere 12 arkadaşımızı tutukladılar. Ulusal ve yerel basına da KCK adı altında verilmesi olayın başka bir çarpıklığını gösteriyor. Anlaşılan o ki ulaşım hakkını savunan bile KCK üyesisin demektir. Bizleri terörist ilan edip halkın tepkisini söndürmeye çalışıyorlar.

Çağan Yazıcı

Arkadaşımın dediği gerekçelerle gözaltına alındık, ancak iki gün sonra avukatlarımızla görüşebildik. Hukuki süreç de bir muamma şeklinde ilerledi. Bu da baskılama yöntemlerinden biridir aslında. Tamamen düzmece ve öğrenci kesimlerini sindirmeye yönelik bir operasyon olduğu açıktır. İçeride bize yıllar önce feshedilmiş illegal örgütlere üye olup olmadığımız soruldu. Ben 1992 doğumluyum bahsedilen THKO, THKP-C gibi örgütler 1970’li yıllarda çoktan kapatılmış. Bir ilişiğimiz olma ihtimali haliyle olamazdı. Ben Öğrenci Kollektifleri üyesiyim ve mensup olduğum oluşum öğrencilerin demokratik ve yasal taleplerini duyurarak siyaset yapan bir öğrenci örgütüdür. Mensup olduğum örgüt için THKP-C ‘nin yasal uzantısı olabileceği bile düşünüldü. Tüm bunlar terör kapsamını genişletmeye çalışan bir politikadır. En meşru hakları için mücadele eden insanları baskılamaya yönelik bir operasyondur. AKP Hükümetinin başa geldiği ilk günden beri yargı AKP’yi denetliyormuş gibi bir algı yaratılmak istendi. HSYK atamalarında yapılan son değişikliklerle yargı tamamen AKP’nin tekeline girdiği kesinleşmiş oldu. Bu durumda yargının bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün değil. Ece Temelkuran’ın da yazısında belirttiği gibi Türkiye’deki siyasi tutukluların sayısı dünyadaki tutukluların üçte birini oluşturuyor.

Cankut Yiğit

Ben öncelikle şunu söylemek istiyorum. Yapılan ev baskınlarında 1970’ li yıllarda yasaklanan ancak 1990’lı yıllarda yasağı kalkan kitaplarımız toplandı. Savcının bize sorduğu soru ise ‘Yasaklanmış kitapları neden okuyorsunuz?’ şeklindeydi. Herhangi bir yasak ibaresi olmayan kitabı okumamda ne gibi bir sakınca olabilir. Ya da ben doğmadan 20 yıl önce kapatılmış bir örgüte üye olmakla nasıl suçlanabiliyoruz? Merak ediyorum.

21 gencin aynı gerekçeyle gözaltına alınması ve aralarından 12’sinin diğerlerinden hiçbir farkı olmamasına rağmen tutuklanması Kocaeli Üniversitesi Öğretim üyelerinin de tepkisini çekti. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde Doç. Dr. Yücel Demirer görüşlerini şu şekilde dile getiriyor. ‘

T.C siyasi tarihinde öğrencilere dönük baskı ve sönümleme faaliyetleri hiçbir zaman etkinliğini yitirmedi. Özellikle bu son dalgada alınan gençler arasında benim de öğrencilerim bulunuyor. Ben orta yaşlı bir insan olarak tüm hıncını gençlerden alan bir sistemin parçası olmak istemiyorum. En demokratik haklarını savunan arkadaşlarımın benim çalışıyor olduğum fakülteden gitmiş olması üzüntümü bir kat daha arttırdı. Adalet ve Kalkınma Partisi otorite dozajının makul sınırları aştığını gözlemliyoruz. Süreç adeta tek parti dönemini anımsatıyor. Ortada iki sebep görüyorum birincisi, Kürt siyasetçilere dönük operasyonların ayyuka çıkmış olması bir diğeri de Orta Doğuda devam eden Arap Baharı’ nın gündemde olması diye düşünüyorum. Siyaset Bilimi’nde de kabul gören bir örgü tanımı vardır. Ancak farklı siyasi duruşlar sergileyen 21 gence aynı operasyonun yapılması bunun sistemli bir örgüt operasyonu olduğunu, hatta demokratik hakların gaspına yönelik bir hareket olduğunu gösteriyor. Bu uygulamaları yapanlarında yarın demokrasiye ihtiyaç duyacaklarını göz ardı etmememiz gerekiyor. Meseleyi bölgesel ve lokal düzeyde düşünmemeli, Büşra Ersanlı, Ragıp Zarakolu gibi aydınlardan BDP yöneticilerine kadar devam eden tutuklama furyası artık tüm muhalif kesimleri de içine alıyor. Bizlere düşen görev ise genç arkadaşlarımıza sahip çıkmak ve her sosyal- politik platformda bu meseleyi tartışmaktır.’ Dedi.

Emek Partisi Kocaeli İl Başkanı Güner Kizir, gözaltı ve tutuklamalara iişkin görüşlerini ifade ederken hiçbir gerekçe gösterilmeden gençlere yapılan gözaltı ve tutuklamaların bir hukuk skandalı olduğunu söylüyor. Kizir , AKP hükümeti ve egemen güçlerin korku toplumu yaratmaktan vazgeçip tutukluların serbest bırakılması için gerekenin yapması gerektiğini dile getirdi. Sanıkların görüşlerini savundukları ve anma etkinliklerine katıldığı için suçandığı Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi gençlik önderlerinin bu ülkenin bağımsızlığını istemekten başka bir suçu olmadığını ifade ediyor. Güner Kizir sözlerini ‘Partimizin yasal faaliyetlerini suç saymak ve gençlik örgütümüzden arkadaşların suçlandığı eylemlilikler suç ilan ediliyorsa biz bu suçları işlemeye devam edeceğiz.’ diyerek ifade ediyor.

evrensel.net
ÖNCEKİ HABER

Aleviler gerçek laiklik istiyor

SONRAKİ HABER

Dersim'i medyadan okumak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa