2 Aralık 2011 08:26
Elif Ergin

Korkunç ve mübarek elleri,
İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle,
Anamız, avradımız, yarimiz.
Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen.
Ve soframızdaki yeri,
Öküzümüzden sonra gelen...”
Sofrada öküzden sonra gelen kadınlarımız...                                                                                                                                                                                                                                                                               
NAZIM HİKMET

Kocalarından şiddet gören, ölüm korkusuyla yaşayan, devletin bir korumayı çok gördüğü kadınlarımız.

Tecavüze uğrayan “ iş yükü çok fazla” denilerek tecavüzcüsüyle evlendirilen kadınlarımız.
Ekonomik özgürlüğü olmayan, mahkemeye hakkını aramaya gittiğinde “ önce para” denilen kadınlarımız...

Eylemde polis dayağından dolayı bebeğini kaybeden, başbakanın “ kadın mıdır kız mıdır bilemiyorum” dediği kadınlarımız...

Evladını savaşta kaybeden kadınlarımız...

İşte insan haklarından yoksun bir ülke ve devletin kadına bakışı! Kadının adından dahi korkan erkek egemen zihniyetler, kadını aile içine sıkıştırmaya, emeğinden çalmaya, onu yok etmeye çalışan uygulamalar...

Dayak atan kocayı haklı çıkaran, öldüren eşi koruyan, on üç yaşında kız çocuğuna tecavüz edenlerin cezasını indiren yargı kararları!

Ankara’ da gece sokakta eşini döven adama engel olmak isteyen iki asistan,  koca tarafından dövüldü. Bunun üzerine eşine dayak atan ve engellemek isteyenlere de saldıran adama hapis cezası verildi demeyi isterdik ama böyle olmadı. Dayağı engellemeye çalışan iki kişi hapse atılırken dayakçı koca serbest bırakıldı! Türkiye de böylece hukuk devleti olduğunu kanıtlamış oldu!

Boşandığı eşinden ölüm tehdidi  alan kadın korunma talebinde bulundu, bunun üzerine ona korunma sağlandı ve kadın yaşamını sürdürmeye devam etti demek isterdik. Ama korunma talebi reddedildi ve Ayşe Paşalı bıçaklanarak öldürüldü.  Bu durumda bir kez daha hukuk devleti kanıtlanmış oldu.

Kadınların böylesi bir yaşam sürdüğü ülkemizde, mahkemeler yine de hak aramanın, hakları korumanın güvencesiydi. Ama çok iş olduğundan yakınan hakimler ve savcılar, bu sorunlarını çözmek için çareyi kadınları  tecavüzcüleriyle evlendirmekte buldular.

AKP hükümeti “ en az üç çocuk” dediği “ çıraklık” döneminden, çocuğa tecavüz edenleri koruduğu “ ustalık” dönemine geçmiş oldu. Bu ustalık döneminde artık dava açmak için 110 TL para ödenmek zorunda. Bu parayı bulamazsanız hakkınızı arayamazsınız! Hakkımızı aramak için cebimizin dolu olması gereken bir sosyal hukuk devleti!

Bu parayı ödeyemediği için kocasına dava açamayan, korunma talebinde bulunamayan ve  öldürülen bir kadının katili kocası olduğu kadar devlettir!

Savunma hakkını elinden alan, insandan saymayan, iş yükü olarak gören devlet!
Kadınların, işte böyle yaşam sürdürdüğü daha doğrusu sürdürmeye çalıştığı Türkiye’ de,  biz kadınlar olarak sesimizi, tecavüzcüyü koruyan yargıya, bizi aile içine sıkıştırmaya, yok etmeye çalışan erkek egemen zihniyetlere, evlatlarımızı savaşa sürükleyen devlete karşı yükseltmeli, hak arayışımızda birlik olmalıyız.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et