Sağlık hakkı için Anayasal güvence

Hilal Yağız


Yeni anayasa tartışmalarının bir yanı anayasayı kimin yapacağı sorunu. Siz, bir meslek örgütünün yöneticisi olarak yeni anayasa hazırlanması sürecinin nasıl ilerlemesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Zaman zaman yeni anayasa sözcüğü yerine “anayasada değişiklikler” gibi laflar edilse de, toplamda hakim olan vurgu yeni bir anayasa ihtiyacı üzerine. Doğrusu böyle bir yeni anayasa ihtiyacında hemfikir olunca iki türlü soru sormak mümkün. Bir olumlu olarak; yani ihtiyacımız üzerinden “ne yapmalıyız” sorusu. İki “ne yapmamalıyız” sorusu. Türkiye cumhuriyeti tarihine özellikle yakın tarihine baktığımızda aslında ne yapmamamız gerektiği çok net olarak ortaya çıkıyor. Birincisi, bu anayasayı gerçekten özgürlüğe ve eşitliğe ihtiyacı olanlar yapmalı. En fazla onların katkısı ve sözünün hakim olduğu bir anayasa olmalı. Anayasanın emekten, emekçilerden, yoksullardan, ezilenlerden, ötekileştirilenlerden, kadınlardan yana olması gerektiğini, onlar tarafından, onların ihtiyaçları temelinde yazılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu talepleri eşitlik ve özgürlük talebi diye birleştirebiliriz.

Peki nasıl bir anayasa olmalı? ‘Yeni’ ile kastınız nedir?
Bugüne kadar, gerek 1980 anayasası, gerek bu tarihten itibaren yapılan tüm değişiklikler -son 12 Eylül tarihinde yapılan değişiklik de dahil; bunların hiçbiri öz ve ruh olarak özgürlük ve eşitlik taleplerini içermedi. Doğrusu bunun mümkün olabilmesi için öncelikle bunu sağlayabilecek öznelerin, işçilerin emekçilerin, bu süreçte hakim olarak taleplerini dile getireceği ortamların sağlanması lazım.
Biliyoruz bu ülkede bu son seçimlerle oluşan parlamento yüzde 10 barajıyla oldu. Seçim ve Siyasi Partiler Kanununun ne olduğunu, nasıl bir kanunla Meclise girildiğini biliyoruz. Bunların hepsi aslında Türkiye’de yeni bir anayasa yapabilmenin önündeki engeller. Mevcut parlamento bu bileşimiyle ve oluşum süreciyle arzu edilen katkıyı, katılımı ve olanakları sunabilecek bir parlamento değil. Bunun üzerine bir de mevcut hükümet; AKP iktidarı, anlayışı ile, yaklaşımı ile, hiç buna olanak sunacak bir hükümet olarak gözükmüyor. Hatta olmadığı ortada. Dolayısıyla şu anda mevcut dinamikler göz önüne alındığında yeni anayasayı Türkiye’nin ihtiyaçları üzerinden yapabilmek çok zor gözüküyor. Biz buna rağmen bir anayasanın olmasını istiyoruz ve olması için de işçi sınıfının, emekçilerin, ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, eşit olmayan, etnik kimliklerin, Kürtlerin, hepsinin sürece girebileceği demokratik bir ortamı ön koşul olarak görüyoruz. Yeni anayasa ancak öyle bir ortamda olabilir ve gerçekten bu “yeni” sıfatını hak edebilir.
 
Böyle bir ortam nasıl sağlanabilir?
Bu önkoşulların sağlanması bir sınıf mücadelesi meselesi ve gelinen noktada tarafların mevcut parlamentodakilerin kendince buna uygun bir ortam için çekinmesi meselesidir.  
1960 anayasa ruhunun demokratik özellikler içerdiği söylenir. Bu, aslında sınıf mücadelesinin gelen rüzgarının ve seyrinin hissedilmesi ile mümkündür, hem dünya için hem Türkiye için. Şu anda tablo ne kadar can sıkıcı gözükse de, aslında sermaye, sınıf mücadelesinin sesinin ve rüzgarının, enerjisinin biriktiğini hissediyor. İşçi sınıfında bir enerji birikimi söz konusu. Bunu hissettikleri için, önünü alacak hakları sunmaları da söz konusu olabilir.
İşçi sınıfı ve emekçiler açısından hiçbir zaman karamsarlığa düşmenin doğru olmadığını, aksine yıllardır içinde yaşanan neoliberal baskı, saldırı, antidemokratik süreçte işçi sınıfında biriken bir mücadele ve enerji olduğu kanaatindeyim. Sınıfsal analizi yapanlar da bu birikimin olduğunu görüyorlar ve söylüyorlar. O nedenle sınıf mücadelesinin bu birikiminin olumlu dönüşümleri sağlayabilir.  
 
“Yeni anayasa” için sağlık alanı açısından neler söylenebilir, talepleriniz nelerdir?
Türkiye’de ve dünyada neoliberal süreç, insanları müşterileştirme ve yabancılaştırma politikası, bizce artık nefret ve itirazı doğurmuş bir eşiğe geldi. O nedenle sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamusal bir hizmet anlayışının ve bunun kamucu bir şekilde sunulmasını sağlayacak bir anayasa işçilerin, emekçilerin talepleridir. Bu şekilde dönüşümler olmalı. Biz bu taleplerin önümüzdeki günlerde daha da artacağını ve hissedilir bir talep haline dönüşeceğini düşünüyoruz. Bizce anayasada emekçilerin talebi ücretsiz sağlık ve ücretsiz eğitim olmalıdır. Anayasa bunu güvence altına almalı, devlet denilen organizasyonun rolü de bunu sağlamak olmalıdır.
 
Somut olarak sağlık alanıyla ilgili önerileriniz var mı?
Şu anda 56. maddede yer alan “Herkes sağlıklı yaşama hakkına sahiptir” cümlesini söylemek yetmez. “Herkes sağlıklı yaşama hakkına sahiptir ve bu hak doğrudan devletin güvencesi altındadır” denmeli. Buna karşı hiçbir engel olmaz. Eşit bir şekilde herkese sağlık güvencesi sunulur. Sağlık üzerinde anayasanın temel çerçevesi ve maddesi buna oturtulmalıdır. Sağlıkta kamu eliyle verilen hizmetler, eğer bütününde bu ruh yoksa ve ihtiyaç varsa burada da mutlaka anılmalıdır. Bu söylendikten sonra zaten yasaların buna göre dizayn edilmesi ve planlanması gerekir. Bu madde bile aslında anayasanın çok ciddi bir sınıf mücadelesi meselesi olduğunu gösterir. Çünkü tüm eğilim ve çabalar bunun aksine bir sağlık ortamı için. Seçimlerden önce birinci basamağa ücretsiz diyen AKP, şimdi bu hizmetten 3 lira alıyor. Bunları da “Gerektiğinde birer lira arttırırız” diyen bir noktada. Toplumda insanların cebinden vergi prim, katkı payı, katılım payı, hizmet alırken ödedikleri 3 liralar, fark ücreti ve tamamlayıcı sigorta denilen bir yekün tamamlayıcı proje ile karşı karşıyayız.
 
Kürt sorunu açısından yeni anayasa tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt meselesine ilişkin çözümlerin de olduğu bir anayasa hazırlanmalı. Kuşkusuz bu topraklarda yaşayan herkes için bu aynı zamanda bir sağlık meselesidir. Eşitliği, eşitlikçiliği gören; bunu herhangi bir ırka, dile, cinse sınırlanmayan, bütün vatandaşlar için eşit bir muameleyi ifade eden bir tanımlar çerçevesinde olması beklenir. Bu, anayasanın herkes için yaşanan sorunlar noktasında güvence teşkil eden bir metin olmasını da sağlar.
(Ankara/EVRENSEL)


1982 ANAYASASINDA SAĞLIK HİZMETİ

Mevcut Anayasada sağlık konusu şöyle düzenlenmiştir:
“A. Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması
MADDE 56- Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”
Bu düzenlemeye ücretsiz ve nitelikli sağlık hakkını tanımlamadığı ve devletin bunu güvence altına almadığı yönünde eleştiriler yapılmaktadır.

YARIN: Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et