Devleti değil halkı koruyan Anayasa
Gökhan Durmuş
AKP Hükümeti, “anayasayı değiştirme” söylemiyle 12 Eylül referandumunda bir çok sendikanın desteğini alırken, onların taleplerine yeni anayasada ne kadar yer vereceği tartışma konusu. Peki sendikaların yeni anayasa konusunda bir hazırlığı var mı? Nasıl bir anayasa istiyorlar? Bu soruları Sendikal Güç Birliği Platformu Sözcüsü ve Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin’e sorduk.
Yeni anayasa tartışmalarını sendikalar olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten iyi şeyler olacak mı?
AKP’nin son 10 yıllık iktidar dönemini değerlendirecek olursak, AKP’nin siyasal, ideolojik düşüncesi, Türkiye’de toplumsal mutabakat sağlanmış bir anayasanın önündeki en büyük engel.
Bugüne kadar tüm siyasi iktidarlar anayasa ile ilgili tartışmalarda, uluslararası emperyalistlerin çıkarlarına uygun değişiklikler neyse onları ön plana çıkarttılar ve değiştirdiler. Ama anayasanın özü, ruhu konusunda köklü bir değişikliğe gitme cesaretini hiç birisi gösteremedi. Bu yönüyle bakıldığında da Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm getirebilecek bir anayasa olabileceği ihtimalini görmüyorum.
12 Eylül ruhu hâlâ bu ülkede var olan bir ruh. Devletin neresine el atarsanız atın her yerde bunu görmek mümkün. Bugün anayasa değişikliği ile AKP sözüm ona bir çözüm üretiyormuş gibi gözükse de, sonuçta uluslararası güçlerin AKP’ye biçtiği bir rol var. Türkiye’de buna uygun değişim, dönüşüm yapılması gereken konuları yapmakla görevlendirilmiş özel bir hükümet. AKP emperyalizmin, neoliberal politikalar ve kapitalist küreselleşmenin gerektirdiği neyse onları yapmakla görevlendirilmiş özel bir hükümet. Zaten 12 Eylülün ürünü bir parti ve onun hükümeti. 12 Eylülden beslenen, Türk-İslam sentezi üzerinden Türkiye’yi yönetmeye, komşu ülkelere örnek olmaya çalışan, Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanlığı görevini üstenmiş bir anlayış.
Kaldı ki ülkedeki mevcut partiler yasası, seçim yasası, barajı kaldırılmadan, gerçekten Türkiye’deki mevcut halkların kendilerini özgürce temsil edemedikleri bir ortamda, eşitlikçi, özgür, demokratik, Türkiye’ye barışı getirecek bir anayasadan bahsetmek, bunu AKP’nin yapacağını düşünmek ütopik olur.
Emekçilerin yeni anayasanın hazırlanması sürecine katılımı nasıl olmalı?
Zaten AKP bugün yapmış olduğu çağrıya da bakarsanız mevcut Mecliste bulunan partiler arası bir komisyon, bu konuda yapacağı çalışmalarla, 8-9 ayda bu süreci tamamlayacaklarını söylüyorlar. Bu ülkede anayasal bir değişim, dönüşüm, sermayenin taleplerine uygun yapılıyor, ama bu ülke sadece para sahibi olanlardan ibaret değil. Bu ülkede bir emekçi cephesi var. İşçiler var, köylüler var, çiftçiler var, yoksul insanlar var, emekliler var. Bütün bu insanlar bu ülkenin yurttaşları. Bu insanların yarınlarını güvenceye alacak, yarınlara umutla bakmalarını sağlayacak, işçinin çalıştığı sürece daha insanca yaşayabileceği bir ortamı oluşturacak düzenlemeler yapılması gerekiyor.
Bizim gibi sınıflı toplumlarda emek ve sermaye çelişkisinin oluşturduğu karşıtlıkların tamamını ortadan kaldıracak bir anayasa yapmak gerçekten çok zor. Ancak sonuçta bir anayasa değişiklik talebi sermayeden de, patronlardan da gelse, uluslararası emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda da gelse bir şekilde bu ülkede demokratik unsurların, demokratik yapıların bu anayasa içerisinde temsil ettikleri halkın kendisini ifade edebileceği boşlukları yaratmaları lazım.
Bahsettiğiniz bu ‘boşluklar’ nasıl oluşturulabilir?
Örneğin sendikaların, partilerin, sivil toplum örgütlerinin bir şekilde taleplerini anayasayı yapacak olan meclis türü bir yapıya kavuşturarak, orada bunları harmanlayıp, herkesin mutabık kalacağı bir metne dönüştürmeleri lazım. Çünkü anayasalar sadece devlet yapılanmasını biçimlendiren metinler değil, devlet yapılanmasının yanı sıra toplumun taleplerini de içinde barındıran bir metin olmak durumundadır. Bugüne kadar yapılan bütün anayasalarda devleti, yurttaşına karşı koruyan bir anlayış hakim oldu. Bu anlayış ters yüz edilip yerine; bireyi koruyan, yurttaşı, vatandaşı koruyan bir anlayışla yapılmazsa, yapılacak değişikliklerin mevcut durumdan çok farklı bir sonuç getireceğini düşünmüyorum.
Kaldı ki bugün açısından daha da tehlikeli durumlar söz konusu. O da şu; bu toplum yukarıdan aşağıya bürokratik bir takım değişim ve dönüşümler adı altında, aşağıdan yukarıya da tarikatlar tarafından kuşatılmış durumda. Yani bu halk bir cendere içerisinde. Böylesine yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya cendere içinde olan bir halkın kendisini özgürce ifade edebilmesini beklemek en büyük hayalperestlik olur. Bütün bu baskı, bütün bu tehdit, yarınlara duyulan kaygı ortadan kalkmadıkça insanların düşüncelerini özgürce ifade etmelerinin önü açılmadıkça sağlıklı sonuçlar alınması beklenemez.
Yasalar ve anayasa konusunda en çok sorun yaşayanların başında sendikalar geliyor. Patronlara karşı uygulanmayan yasalar ortada. Sendikaların yeni anayasada yer almasını istediği konular neler?
Mevcut sendikaların ve bağlı bulundukları konfederasyonlar, kamu çalışanlarını dahil etmeden söylüyorum, Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve sivil toplum örgütlerinin halkı temsil eden kurumlar olduğunu kabul etmek lazım. Devletin çıkarlarını koruyan değil toplumun çıkarlarını koruyan bir anayasa yapılacaksa eğer toplumun temsil hakkını elinde bulunduran kuruluşların fiili olarak bu sürecin içinde olması lazım. O nedenle bu konfederasyonlar ile kuruluşlar arasında bazı ortak çalışmaların yapılması, bazı ortak kurullar oluşturularak bir program çıkartılması lazım.
Bu anayasa bir barış mutabakatıysa, bir toplumsal uzlaşı metni olacaksa bu ülkenin sınırları içerisinde yaşayan insanların kendilerini temel hak ve özgürlükleri ile ifade ettiği bir metin olmak durumunda. Bunlardan bir tanesi de çalışma özgürlüğüdür. Bunun temel insan hakkı olduğu görüşünden çıkılarak yapılması gerekir. Artık bu çağdışı kalmış; sendikalaşmanın önündeki engeller, sendikalı olduğu için yaşanan işten atılmalar, bir şekilde sendika hakkı verilmiş olmasına rağmen grev hakkı, toplusözleşme hakkı elinden alınmış anlayışların ortadan kaldırılması gerekir.
Daha önce kamuda çalışanların 4-a, 4-b, 4-c, taşeron gibi kadro düzenlemeleri, ulusal istihdam stratejisi ile yapılmak istenen değişiklikler, bölgesel asgari ücret, özel istihdam büroları, güvenceli istihdam adı altında yeni çalışma biçimlerinin getirilmesi benzeri uygulamaların tamamını ortadan kaldıracak, öznesi insan olan bir anlayışın hakim kılınması gerekir. Bu anlayışın hakim kılınmasında da caydırıcı unsur olması gereken kuruluşların başında sendikalar geliyor. Bu nedenle sendikalar arasında sınıfsal talepleri ön plana çıkartan ortak çalışmaların yapılması gerekirdi bu zamana kadar, bu konuda da net bir söz söylemek gerekirdi. Fakat maalesef bu konuda kendi konfederasyonumdan örnek verecek olursam, sadece Türk-İş başkanlar kurulu bir metnin içeriği kadar bilgi sahibi bu çalışmalar konusunda. Taslaklaştırılmış bir çalışma yok. Tamamen belirli bilim adamlarının içerisinde olup oluşturduğu bir kurulun ortaya çıkardığı bir metin var. Yani ben anayasa taslağı üzerinde DİSK’in kendisine ait bir taslak metninin, Türk-İş’in, Hak-İş’in, KESK’in kendisine ait ayrı bir metni olduğunu biliyorum. Şimdi işçi sınıfının tüm emekçilerin, tüm çalışanların ve bunların temsilcileri arasında bir uzlaşı olmaması taleplerin anayasaya güçlü bir şekilde yansıtılmasının önündeki en büyük engel. Aynı sınıfın temsilcilerinin sonuca farklı yollardan varmak istemesi en büyük tehlike. Bunun ortadan kalkmasını istiyoruz. Böyle bir çalışma zemini ve umudu da verilmedi. (İstanbul/EVRENSEL)
HAZIRLIK YAPACAĞIZ
Sizin Sendikal Güç Birliği Platformu olarak yeni anayasa süreci konusunda bir hazırlığınız var mı?
Sendikal Güç Birliği Platformu olarak bir hazırlık yapma kararı aldık. Bir metin hazırlayarak sendikalar ile ortaklaştırıp ulaştırabildiğimiz yerlere ulaştırıp, yeni anayasa ile bugüne kadar yaşadığımız sorunları ortadan kaldırmak için düşüncelerimizi, bundan sonraki süreçte de biz çiftçinin elinden çiftçilik özelliği alınmış, işçinin elinden işçilik özelliği alınmış, kamu emekçisinin elinden kamu emekçisi olma özelliği alınmış, yarınlara güvencesiz bakan, yeni çıkacak yasalarla hakları geliştirmek yerine gittikçe budanan her günü, her saati ayrı bir korku ile yaşayan bir toplumun bireyleri olmak istemiyoruz. Bu konuda kendimize has bir çalışmamız olacak. Bunu da kamuoyuna açıklayacağız.
evrensel.net
Evrensel'i Takip Et