16 Mayıs 2010 00:00
Bitmemiş türkü
GÜNÜN YAZILARI
En sonunda böyle veda ediyor İlyas Asyaya. Elveda selvi boylum, al yazmalım. Elveda bitmemiş türküm... Filmi 30 küsur yıl sonra hâlâ konuşuyor, sinemalarda izleyebiliyorsak, o türkü hâlâ söyleniyor demektir zaten.
Selvi Boylum Al Yazmalım, belki televizyonlarda en sık yayınlanan filmlerden biri. 32 yaşında. Ne Kitabın Yazarı Cengiz Aytmatov, ne Filmin Yönetmeni Atıf Yılmaz hayatta. Filmin senaryosunu yazan, o zamanlar Genç Bir Asistan ve Senaryo Yazarı Ali Özgentürk, şimdi yönetmenliğiyle tanınıyor. Müziklerini yapan Cahit Berkayı, Oyuncular Kadir İnanır, Türkan Şoray, Ahmet Mekini saymaya gerek yok, Türkiyede sinema deyince akla gelen önemli isimler. Ve film, bugünlerde, yenilenmiş kopyasıyla yeniden sinemalarda gösterilmeye başladı. Bu hafta sadece İstanbul ve Ankarada, ancak 10 kopyanın birçok ili dolaşacağı söylendi.
Filmle ilgili birçok şey tartışılabilir. Bir kadın filmi diye bilsek de, Asya karakterinin iki erkekten birini seçmek gibi edilgen bir konumda bırakılışı da, sevgiyle emek arasında kurulan fazla indirgemeci ilişki de, İlyasın gitmeye ve dönmeye karar verişlerinin nedenlerinin belirsizliği de, başka birçok şeyle birlikte, söylenmeye, tartışılmaya değer kesinlikle.
Ama en önce söylenmesi gereken bir şey var; Selvi Boylum Al Yazmalım iyi ki var.
Filmler, başka şeylerin yanında, bize hayatı öğretme konusunda kimsenin ummayacağı kadar etkili olabiliyorlar. İdeolojik olarak gerici, tutucu, kutsalcı bir bakış, para getirsin diye abartılmış romantizmle birleşince, öyle aşk filmleri ortaya çıkarıyor ki, aşk deyince kimi akıllara gelen hastalıklı şeyde filmlerin payı olduğunu bilmek pek tüyler ürpertici.
İşte Selvi Boylum Al Yazmalım, hepsi birbirine benzeyen bu aptal aşk filmlerinden bambaşka bir hikaye anlatıyor, anlatabiliyor, izletebiliyor ya, onun için iyi ki var.
Yoksa, kadının hiçbir kararı vermediği, sadece beklediği filmler yok mu? Tonla. Bir insanın hayatı boyunca bir kez aşık olabileceğini iddia eden film yok mu? Neredeyse bütün aşk filmleri öyle. Arada çocuk varsa, bir kez evlenen karı kocanın mutlaka bir araya gelmesini savunan film? Başka türlüsünü düşünemezler ki, ezbere senaryo yazıyorlar. Ama doğrusu bu mu? Hiç gerçekçi değil.
Selvi Boylum Al Yazmalım onlardan değil ve gücünü öyle olmayışından alıyor.
Sevginin, aşkın gelip geçici bir heves olmadığı kadar, bu dünyaya ait olmayan bir duyguymuş gibi algılanmasıyla da tartışıyor. Bu tartışma hâlâ sürüyor işte, bitmeyen türkü gibi. Filmde sürekli kahramanların iç seslerini duymamız ve akıllarından geçenleri öğrenmemiz boşuna değil, bu yüzden.
Ama yeri gelmişken bir de kitaba bakarsak, oradaki manzara epey farklı. Ali Özgentürkün senaryosu bize esasen Asyanın hikayesini anlatıyor, Aytmatov ise daha çok İlyasın. Onun için Aytmatovun İlyası belki daha derli toplu ve yalpalamalarını daha ayrıntıyla anlaşılır kılıyor. Atıf Yılmazın filminde ise, Asyanın aşkla, sevgiyle ilişkisinin olgunlaşması, değişmesi merkeze alınmış.
Tabii Türk kültürü falan diye paralellik kuran zeki arkadaşlar olmuş ya, aslında kültürel olarak bizim buralarla da, Yeşilçam uyarlamasıyla da bayağı ciddi farklılıklar var. Ortaklık, belki dünyanın her yerinde kırsalda yaşanabilecek kadar. Ama Aytmatovun hikayesi Sovyetler Birliğinde geçen bir hikaye, bunu unutmamak gerek. Onun için İlyasın gelgitlerinin çalışma arkadaşları tarafından bir zaaf olarak görülmesi ve aklının başına gelişi de yine işle bağlantılı olarak hayata geçiyor olması, bunun başlıca sonucu. Aytmatovun kadın karakteri Aysel de çalışan, ayakları üstünde duran, daha bağımsız karakterli bir kadın, bir Sovyet kadını. İlyasın başka bir kadınla adı çıkınca, onu terkeden Aysel örneğin; oysa filmde eve dönsün diye yıllarca bekleyen, Asya.
Meraklısına, böyle bir karşılaştırma, önerilir.
Kısacası, aradan hiç o kadar yıl geçmiş diye düşünmeyelim. Ellerine sağlık, iyi ki Selvi Boylum Al Yazmalımı yapmışlar diyelim...
Çağdaş Günerbüyük
Evrensel'i Takip Et