7 Mayıs 2010 00:00
Demirin simgesi ABD miydi?
Amerikan sinemasının süper kahraman filmleri, eskiden beri Amerikan politikalarının bir yansımasıdır. Dönemine göre, Soğuk savaş ruhunu yansıtırlar, hop oradan teröre karşı savaş haline geçerler. Son zamanların modası da, Bilmem ki süper kahramanlık yapmak mı lazım diye ayak sürümek, ama hayatın insanı dünyayı kurtarmaya mecbur etmesi, hani istemese de mecburiyetten Irak işgalini sürdürür gibi...
Çizgi romanını Demir Adam diye bildiğimiz halde, sinemada adını çevirmeden kullanan Iron Man, ikinci filmiyle karşımızda. İlk filmde, hem zengin hem mucit olan Tony Stark, bir kaza geçirip kalbinin yerine motor takmıştı, hazır reaktörü takmışken zırh giyip birtakım ekstra yetenekler eklemişti, dünya barışını da sağlayıvermişti. Kendi deyişiyle, Dünya barışını özelleştirmişti.
KAFA KARIŞIKLIĞI MODASI
İkinci filmde Amerikan devleti Demir Adamdan zırhını teslim etmesini, çünkü dünyanın başka yerlerinde terörle savaşırken buna ihtiyaç olacağını söylüyor. Demir ise, kendinden emin, Kimse bunun gibisini yapamaz diyor, dünya barışı en az on yıl rahat ona göre. Ama hesaplanmayan bir şey oluyor tabii ki, bir zamanlar Tony Starkın babasıyla çalışmış Rus bir fizikçinin oğlu ortaya çıkıyor. Adam nedense intikam istiyor. Elinde babasından dolayı, Starkın Kimsede yok dediği teknolojinin bilgisi var, Ark reaktörü. O da kendine bir zırh yapıyor, düşüyor Demir Adamın peşine. Demir Adam önce ucuz kurtuluyor, sonra üstüne gelindiği için zor durumda kalıyor, kendisini eğlenceye veriyor, arkadaşlarıyla arası açılıyor, derken son kavgada yine olması gereken oluyor falan.
ABD kendisini süper güç sanırken, sineması da süper kahramanları bu politikalarına uygun olarak yaratıyor. Iron Man 2 de, Obama döneminin ilk süper kahraman filmi. Acaba bu filmin süperliği ne? İngiliz gazetesi The Guardiandan Ben Waltersa göre, Bush döneminin aşırı güç havası bitti, şimdi kafa karışıklığı ve nostalji moda.
Bir kafa karışıklığı hali olduğu ortada, ama kahramanların mı kafası karışık yoksa filmi yapanların mı? Mesajlar o kadar da belirsiz olmadığına göre, kahramanlardaki kafa karışıklığı başka türlü bir eğilimin göstergesi herhalde. Varoluşunu sorgulama alışkanlığı önceden beri zaten vardı, son yıllarda hakikaten, kahramanların zaafları ve isteksizlikleri ön plana çıkar oldu. Iron Man 2de bu daha çok var.
Ama, hele burada, hepsi ideolojik.
RUSSA, İNTİKAM PEŞİNDEDİR
Bir kere kötü adamın Rus olması o kadar merkezi bir noktada duruyor ki... Neredeyse, intikam peşinde olmasının tek gerekçesi bu, Rus olması. Babası Sovyet bir bilim adamıymış, Amerikaya gitmiş, Starkın babasıyla çalışmış, sonra memlekete dönmüş. Bu kadar bilgi var. Ama altını çizerek Sovyet. Öyleyse, onun oğlunun da Demir Adamın teknolojisini kullanıp onun peşine düşmesini, bir sürü acımasız katil robotlar yaratmasını normal kabul etmemiz bekleniyor.
İron Man 2, nostaljiden değil, tamamen ideolojik nedenlerden bir köklerine dönen süper kahramanın hikayesi. Daha başta, kötü adamların İran ve Kuzey Kore olma ihtimalleri hemen hatırlatılıyor, nasıl ilk filmde Irak ve Afganistan savaşlarına el atıldıysa. Ama düşman, geleneksel taraftan seçiliyor: Sovyetler. Bunun üstüne, süper kahramanın burjuva olması, Dünya barışını özelleştirme sevdası, bireysel olanın toplu olanı yenmesi gibi uyduruk hür dünya göndermeleri de eklenince, Demir Adam demirperde mizansenini tamamlıyor.
Aksiyon sahnelerinde bir azaltmaya gidilmediği için, yeni dönemin kararsız kahramanlarının filmleri de uzun oluyor. Bu da iki saatin altında değil. Demir Adamı oynayan Robert Downey Jr., pek yeteneğini gösterebileceği bir filmde değil ama Mickey Rourke, o Soğuk Savaş karikatürüne yakışmış, hatta sempatikleştirmiş.
Hoş, hem patron, hem Amerikalı, hem silah tüccarı olan, barışı özelleştirip İrana sallayan adamın karşısına çıkıp da, antipatik olmak zor...
Iron Man 2
Yönetmen: Jon Favreau
Senaryo: Justin Theroux (Marvelin çizgi romanından)
Oyuncular: Robert Downey Jr, Gwyneth Paltrow, Don Cheadle, Scarlett Johansson
Çağdaş Günerbüyük
Evrensel'i Takip Et