1 Mayıs 2010 05:00

1 Mayıs ruhunu 26 Mayıs’ta yaşatmak


Kapitalist sistem çürüyor, çürüdükçe çevreye pis kokular yayıyor. Sanıyor ki pis kokuları yayarsa çevresinde pisliğini temizleyecek tek bir kişi dahi kalmaz. Yanıldığını çok iyi biliyor; dünyadaki bütün işçiler, emekçiler yıllardan beri bu pisliğin temizlenmesi için 1 Mayıs günü prova yapıyorlar.
Kapitalist sistemlerde dönemsel olarak burjuvazi saldırılarını yoğunlaştırır ya da azaltır. İçinde bulunduğumuz dönem her emekçinin de ifade edeceği gibi saldırıların yoğunlaştığı bir dönemdir. Ne yazık ki emekçilerin örgütlenerek haklarını savundukları sendikalar bu saldırılara gereken yanıtı verecek ya da durduracak mücadele içerisinde değil. Sendikaların yeniden kendini gözden geçirerek yeni bir yapılanma içerisine girmesi gerekiyor. Günü kurtaran, zaman kazanmaktan başka bir amacı olmayan eylem ve sendikal faaliyetler son bulmalı. Sınıftan yana işçiler, emekçiler sendika içerisindeki konumları ne olursa olsun mücadele isteğini açık yüreklilikle dillendirmelidirler. Türkiye’de kamu emekçilerinin sendikalarına olan güven ve beklentilerin tükenmek üzere olduğunu görüyoruz. Kamu emekçilerinin güvenini, KESK ve KESK’e bağlı olan sendikalar tazeleyerek umut olmaya devam edecekse 26 Mayıs’ı diğer sendikalardan daha çok önemsemeli, sahiplenmeli ve örgütlemelidir. KESK, 1 Mayıs olanaklarını iyi anlayarak 26 Mayıs grevini örgütleme koşularını iyi kullanmalıdır.
Dünya işçi sınıfı ve emekçiler 1 Mayıs’ın anlam ve önemini açık olarak bilir. Bilgi kirliliğinin yaşandığı, kavramların içeriğinin boşaltıldığı günümüzde 1 Mayıs’ın anlamını sokaktaki herhangi bir vatandaşa sorsak sanırım şu görüşleri alırdık: Kelli felli sonradan görme ya da ilk görme olsun bir işverene sorduğumuzda önce afallayacaktır. Bir an zaman kavramını yitirecek, karısının ya da metresinin doğum gününü kaçırdığı endişesiyle “Git ulan, daha 1 Mayıs’a çok var” şeklinde yanıtlayacaktır. Yoksul bir ev kadınının yanıtı ise “Kışla birlikte odun ve kömür derdinin artık son bulması” olacaktır. Taşeron bir şirkette güvencesiz çalışan bir işçi ise “Abi, resmi tatil olduğu için yevmiyemin kesildiği gün” diye yanıtlayacaktır. Öğrencilerin çoğu için 1 Mayıs, “Artık okulun son günleri, yaşasın tatil!” dedirten bir çağrışımdır. Giyimine düşkün bir kadın “Artık, kışlık elbiseler yerine yazlıkları çıkarmanın zamanı geldi” diye yorumlayacaktır. 1 Mayıs’a camiden çıkmış biri “Komünistlerin bayramı” diyecektir. Sokaktaki her emekçiden farklı farklı yanıt alacağızdır. Tabii ki 1 Mayıs’ın anlamını bilen çok sayıda emekçi de olacaktır. Ülkemizdeki emekçilerin 1 Mayıs’ın anlamından bu kadar uzak kalması sadece egemenlerin baskınlığıyla açıklanamaz, bunda bizim de eksikliğimiz vardır. Bu nedenledir ki 1 Mayıs’ı emekçilerin bulunduğu her yerde kutlamak, alanlara çıkarak anlam ve önemini ifade etmek oldukça önemli. Dünya işçi sınıfının aynı günde birlikte alanlarda olması sermaye sınıfını rahatsız ediyor. “Artık sınıflar öldü yeni bir dünya düzeni içindeyiz” diyenleri yalanlarcasına emekçilerin sınıf kimliği ve bilinciyle alanlarda olması burjuvaziyi tehdit etmeye devam edecektir. Bu anlamda 1 Mayıs önemini koruyor. Başka bir yönden de, sermayenin neoliberal dayatmalarının sonucu bütün dünya emekçileri aynı saldırıyla karşı karşıya. Yaşanan ekonomik krizin faturası dünyanın her yerinde işçi ve emekçilere ödettirilmek istenmektedir. Sosyal güvencenin ortadan kaldırılması, düşük ücret dayatmaları, güvencesiz çalıştırma, temel insan gereksinmelerinin, eğitimin, sağlığın paralı hale getirilmesi, tarımın yok edilmesi vs. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da Yunanistan’dan Arjantin’e, Almanya’dan Çin’e kadar bütün emekçiler, burjuvazinin saldırı ve tehditlerini bu 1 Mayıs’ta da tek bir ağızdan reddedeceklerini dile getirecekler.
Türkiye’de emekçiler açısından bu yılki 1 Mayıs farklı bir öneme sahip. 1 Mayıs’ın, anlamına uygun mücadele gününe dönüşmesinin bütün koşulları var. Öncelikle emekçilerin örgütlü olduğu bütün sendikaların 1 Mayıs’ı birlikte ortak kutlama kararı, 1 Mayıs’ın birlik ve dayanışma günü olma özelliğini besleyen bir anlam taşıyor. Bununla birlikte yine dört sendika konfederasyonunun aylar önce güvencesiz çalışmaya karşı aldığı 26 Mayıs’taki grev kararı da 1 Mayıs’ın mücadele günü olma özelliğini anlamlandırıyor. 1 Mayıs’ı sembolik bir gün haline dönüştürmeye çalışanlara karşı, 1 Mayıs’ın mücadele günü olduğunu dosta düşmana göstermenin bütün koşulları bu yıl var. Bu nedenle işçiler, işsizler, kamu emekçileri, esnaf, kadınlar, gençler, öğrenciler nerede yapılırsa yapılsın 1 Mayıs alanlarını dolduralım.
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizle birlikte saldırıların da şiddeti artıyor. TEKEL işçilerine dayatılan güvencesiz çalışma bütün emekçileri tehdit etmeye başladı. İşyerlerinin kapatılması, işten atmalar yoğunlaşarak devam ediyor. Özelleştirmelerin sonucu emekçiler, işsizlik ve geleceksizlikle karşı karşıya kalırken eğitim ve sağlık olanaklarından da mahrum bırakılıyor. Bütün bu saldırıları emekçiler ancak farklılıklarını ortadan kaldırarak, yan yana gelerek, birlikte mücadele ederek bertaraf edebilir. Bugün emekçilerin birlikte mücadele etmesinin koşuları her zamankinden daha fazla var. 1 Mayıs ruhunu 26 Mayıs’a taşıyabilmek bunun için yeterli olacaktır.
HÜSEYİN KAYA - Eğitim Sen Ankara 3 No’lu Şb. Örgt. Sekreteri

Evrensel'i Takip Et