29 Nisan 2010 01:00

Köylerini, kasabalarını, yaşadıkları kentleri bırakarak İstanbul’un en uzak bölgelerine yerleşen Kürt emekçilerinin kendi geleneklerini sürdürdükleri bazı mahalleler var. Bu mahallelerin başında Kartal Yakacık’ta bulunan Siirt Mahallesi gelir.
Adından da anlaşıldığı gibi, mahallede oturanların tümüne yakınını Siirtliler oluşturuyor. 40 yıl önce buraya gelip yerleşen aileler olsa da, esas olarak mahallenin büyük çoğunluğunu çatışmalı ortamın yarattığı zorunlu göç mağdurları oluşturuyor.
Siirtliler, arazilerini, bağ ve bahçelerini, akrabalarını, en önemlisi de topraklarında yaşarken kurdukları hayallerini geride bırakarak buralara geldiler. Aslında onların yaşamında değişen çok şey yok. İşsizlik, yoksulluk, açlık onlar için neredeyse anlamsız bir kader haline gelmiş. Tek şansları, aynı yörenin insanları olarak kenetlenmiş bir dayanışma ve paylaşımın içinde olmaları.
KOYUN VE KEÇİLERLE İÇ İÇE BİR YAŞAM
Siirt Mahallesi’nin sokaklarını dolaşırken, adeta bir köyde yaşıyorsunuz hissine kapılıyorsunuz. Mahalle aralarında gezerken gündüz hep kadınlara rastlıyoruz. Ortak kullanım aracı olarak kurdukları tandırlara, içme su ihtiyaçlarını karşıladıkları çeşmelere baktığımızda, yine kadın ve genç kızları görüyoruz. Her evin altında koyun ve keçilerin beslendiği ahırlar var.
Yerel yönetimler bile her hizmeti ayrıma tabi tutarak veriyorlar.
KÜRT OLARAK BİZİ HAZMEDEMİYORLAR
Sokak arasında karşılaştığımız Uğur Mumcu’daki Hacı Hatice Bayraktar Lisesi öğrencisi Kamil Altın ve 16 yaşındaki, Soğanlık Esna Gündeş İlköğretim Okulu’nda okuyan Nasip Ayyıldız, hiçbir zaman Kürt-Türk ayrımcılığı yapmadıkları halde kendilerine yapılmasına kızdıklarını vurgulayarak, “Kürt olarak bizi bir türlü hazmedemiyorlar. Biz nasıl Türkü hazmediyor ve kardeş olarak belliyorsak aynı muameleyi onlardan da görmek istiyoruz. Bize ilk zamanlarda tiksintiyle bakanlar sonra pişman oldular. Bizden ayrılmak istemediler” dediler.
1970 yılından bu yana aynı mahallede oturan Devlet Demir Yolları Hastanesi’nden emekli olmuş işçi Ahmet Akyıldız ise Allah’a şükrederek başlıyor sözlerine. AKP’li olduğu her halinden belli olan Akyıldız, oturdukları evin kendilerine ait olmasının rahatlığıyla fazlaca bir sorunları olmadığı vurgusunu yapsa da, ayrımcılık yapıldığından bahsetmekten geri kalmıyor.
SORUNLAR DEVAM EDİYOR
40 yıldır burada yaşayan ve bu mahallenin kuruluşuna tanıklık etmiş olan Vezir Akay da insanca yaşanabilecek bir ortam sağlanmadığından şikayet ederek, “Kürt-Türk ayrımından daha ciddi olan sorunlar çözülmedi. Oturduğumuz evler bile elimizden alınmak isteniyor. Evlerimizde içme suyu yok. Tek bir ortak çeşmeden su kullanarak ihtiyacımızı karşılıyoruz. Tek çeşme ile binlerce insan içme suyu ihtiyacını gideremez. Yol yok. Kaldırım diye bir şey yok. Binlerce çocuk var, ama tek bir park bile yok. 40 yıldır arsalarımızın üzerinde yaptığımız evlerimizi, rayiç bedeli karşılığında bize yeniden satmak istiyorlar. Bazı evlerin metrekaresini 150 liradan, bazı evleri de 500 liradan bize satarak tapu vermek istiyorlar. En büyük sorunumuz işsizlik ve yoksulluktur. Seçim zamanlarında dağıtılan makarna ve kömür bizim karnımızı doyurmuyor. Biz ne ayrımcılık istiyoruz ne de işsiz kalmak istiyoruz” dedi.
35 yıldır bu mahallede oturan Hasip Sultan, Naziler döneminde Yahudilere uygulanan uygulamaların benzerinin Kürtlere de uygulandığını vurgulayarak, “Mahalleye ilk geldiğimizde her türlü zorbalıkla karşılaştık. Bir Kürdü öldürmenin sevap sayıldığı günleri yaşadık. Mahallede AKP kendi kürdünü, MHP ise ölü Kürdü yaratmak istiyor. Kim yerel iktidar olduysa onlar bizi satın almak istedi. Kürdün bir şerefi var. Kürt getto yaşamına mecbur edilemez. Bu insanlık ayıbı olur. Tek çözüm kardeşliktir. Polis de istihbaratcısı da bizzat ayrımcılığı körüklüyor. Kaç kez Yakacık merkezde linç girişiminde bulundular bize. Evlerimize ve dükkanlarımıza kırmızı işaret koyarak yakmak istediler. Irkçılar da Naziler de bunu yapıyordu. Bu uygulama Kürde reva görülemez” dedi.
KADIN HER YERDE EZİLİYOR
Yıllardır bu mahallede oturan, Van Tatvan doğumlu Özlem Demir de bakkallık yapıyor bu mahallede. Demir, mahalledeki kız çocuklarının okula gönderilmediğini, eğitimde bile cinsiyetçi yaklaşımın olduğunu vurgulayarak, çalışma yaşamında ise kadınların ucuz iş gücü olarak kullanıldığını, tekstil atölyelerinde köle gibi çalıştırıldıklarını belirtti. Kürtlerde feodal, ataerkil yaklaşımın daha ağır bastığının altını çizen Demir, “İnsan yerine konulmuyoruz. Kürt kadınları ve genç kızları bir de ulusal baskı görüyor. Savaşın ve çatışmalı ortamın bütün acılarını onlar çekiyor. İşsizlik bizim en büyük sorunumuz. Ev temizliğine gidenler bedava çalıştırılıyor. Kürtsen iş de bulamıyorsun. Bitsin bu ayrımcılık” diyerek, isyanını dile getirdi. 35 yıldır bu mahallede oturan Fatma Çalar da öfkeyle kendilerini buraya mecbur eden siyasetçilerden nefret ettiğini özel olarak belirttikten sonra, “Kadının Kürdü Türkü yok. O da oğlunu savaşta kaybediyor, ben de kaybediyorum. Olan bize oluyor. Zenginlere bir şey olmuyor. Savaş da bitsin, ayrımcılık da. İş verilsin bize, kızlarımız okula gönderilsin istiyoruz” dedi.
Lise 1. sınıf öğrencisi Fadime Sökmen ise Siirt’de de burada da hem kadın olarak hem de Kürt vatandaşı olarak ayrımcılığa tabi tutulduklarını belirterek, “Özellikle asker cenazelerinin geldiği tarihlerde Yakacık merkezde Kürtlerin tümüne ağza alınmayacak küfürler ediliyor. Bazıları tüm Kürtleri öldürüp yakmak istiyor. Bilseydik hiç buralara gelmezdik” diyor ağlayarak. (İstanbul/EVRENSEL)
Haşim Demir

Evrensel'i Takip Et