Anayasayı halka sormalıyız

İlyas Coşkun


Anayasa tartışmalarında “demokratik anayasa” istemi öne çıkıyor. Demokratik bir anayasa nasıl olmalıdır? Hangi hususları kapsar neleri dışarıda bırakır?
Yeni bir anayasa yapıyoruz öncelikle tekniğini, sıfatını bir kenara bırakalım. Öncelikle neden yeni bir anayasa ve anayasa ne demektir? Buradan başlayalım. Yeni anayasadan kasıt toplumun yeniden örgütlenmesi demektir. Neden yeni bir toplum yapısı diyoruz? Çünkü halkın hemen büyük çoğunluğu içinde yaşadığımız toplumdan mutlu memnun değil. Bütün farklılıklarla birlikte yaşayabilmenin temelleri ‘82 Anayasasında yok. Yapılacak yeni anayasayla toplum kendini yeniden örgütleyecek. Esas soru şu: kim örgütleyecek? ‘Şöyle örgütlenirse demokratik, şöyle örgütlenmezse demokratik olmaz’ buna halk mı yoksa halkın yerine birileri mi karar verecek? Benim fikrime göre halk karar vermeli. Halkın bizzat kendisinin yaptığı, örgütlediği bir anayasa olmalıdır yeni anayasa.

Şu an işler pek öyle gitmiyor gibi.
Gitmiyor ve buradan da demokratik anayasa çıkmaz. Benim ve bir takım arkadaşlarımızın iddiası buydu. ‘Nasıl yapılır anayasa?’ Halka kendisi için ne talep ettiği sorulur ve bilgiyi toparlayacak şekilde mekanizmalar kurulur. Aslında Anayasa Uzlaşma Komisyonunun yapması gereken buydu. Halka sorulur ‘Kendin için ne talep ediyorsun?’ ilk aşama bu, istekler toplanır. Ev ev, köy köy, mahalle mahalle toplantılarla bilgiler toplanır.

Yerel yönetimler burada görev üstlenebilir o zaman.
Onlar bu yolu açarlar. Ellerinde imkan vardır. Önce sözlü olarak söyleyebilecek olanlar söylerler. Yazılı olarak talepler alınır. Yapılacak toplantı ve buluşmalarda tek bir soru vardır: Anayasada sen kendin için ne istiyorsun, talep ediyorsun? Halk kendi sorunundan kalkarak anayasa da ne görmek istediğini söyler. Bu soruya cevap verirken yaşamaktan sıkıntı duyduğu toplum yapısının değişmesini ister, bunun yansımaları vardır. Bunun araçları her şey olabilir, elektronik ortam, iletişim araçları kullanılabilir. Ancak bunun mahalle mahalle organize edilmesi lazım. Siyasi partiler ya da kitle örgütleri ya da yerel yönetimler bunu organize ederler. Ama kendileri halkı yönlendirmezler. Halka kendisi için anayasada ne istediği sorulmalıdır.

Seçimler yakın bir tarihte yapıldı ve meclisteki partiler de halkın oylarıyla parlamentodalar. AKP yeniden iktidar oldu mesela. Halk yeni anayasa yapma noktasında yetkiyi vermedi mi AKP’ye?
Hayır halk böyle bir yetki vermedi kimseye. Eğer halk anayasası yapılıyorsa halkın kendisi var, neden buradan kaçıyoruz? Yeni bir toplum ve yeni bir yaşam ve nasıl yaşamak istediğim tartışılıyorsa (Ki yeni anayasa bunun içindir) bana, halka sorulacak. Sorulmazsa, benim üzerimden pazarlık yapılıyor demektir. Bu demokratik olmaz. Halk yeni anayasada ne istediğini kendi sorunundan kalkarak söyleyecektir. Halk anayasal formülasyon nedir, nasıl yapılır bilmez, bilmesine de gerek yok. Ama halk meselenin özüne dair çok şey söyler. Söylenenler üzerinden halkın sorunlarına çözümler çıkartabiliriz.
Mesela bu yönde biz bir çalışma yaptık. Bir yerde halka toplantı yaparken birisi ‘Neden biz beğenmediğimiz, doğru bulmadığımız  bir mahkeme kararını bir milyon imza ile iptal edemiyoruz?’ diye sordu. Şimdi bu bir talep, anayasa da olur, olmaz. Diğer bir talep, ‘Neden benim bölgemde çalışacak olan yargıçları ben seçmiyorum?’ Atama yerine ben seçeyim istiyor, öneri bu.
Şimdi benim talebim de; valiyi ben seçeyim, emniyet müdürünü de ben seçeyim ama her zaman da seçtiklerimi görevden alabileyim, böyle bir hakkım olsun. Belediye başkanları da dahil buna.

Halkın karar süreçlerine daha etkin katılmak istediğinizi mi söylüyorsunuz?
Evet. Bu iki talebin ortak özelliği; ‘Yargının işleyişinde, kuruluşunda ben bulunayım. Halk olarak ben burada söz sahibi olayım’. Şimdi siz bu özden hareketle yargı sistemi kuracaksınız. Bunun nasıl olacağı işte uzmanlık işi. Yoksa ‘O bunu istedi, şu bunu istedi haydi koyalım’ değil. Meselenin özüne inmek lazım. Bu öneriyi sadece siyasi davalar için söylemiyorum. Mesele demin verdiğim örnekte bir orman köylüsü hazineye karşı dava açmış. Kendi toprak meselesi. Yüzde yüz haklı olduğunu düşünüyor ama davayı kaybediyor. Sonra araştırıyor ki onun gibi çoğu insan kaybetmiş davaları. ‘Hazineye karşı dava kazanmak çok zor’ diyor ve bir milyon imza toplayıp, bu kararı iptal etmek istiyor.
Yine bir orman köylüsünün istemiydi. Köyünde madenlerin çalışması yüzünden hem çevresel hem ekonomik zarar gördüğünü söylüyor. Burada da işin özü ‘Benim bölgemde doğayla ilgili ben karar vermeden, onaylamadan devlet olarak karar verememelisin’. Köylü, ‘Toprağımda söz hakkım olsun’ istiyor. Biri ana dilinde konuşmak istiyor, engelliler kendileri için talepte bulunuyorlar. Yani herkes kendi sorununun, kendi çözümünü ister. ‘Halk bilmiyor’ denmesin, halk çok iyi kendi sorununu biliyor ve çözüm sunuyor. Halka sen ‘Kendin için ne istiyorsun’ diye sorarsan, hiçbir parti bunu yönlendiremez. Sorunu neyse onu ister çünkü halk.
Halbuki başka türlü sorarsanız, örneğin ‘Şu özgürlük olsun mu? Şu özgürlüğü sınırlayalım mı?’ diye sorarsanız maniple edilir ve yasaklayıcı bir şey çıkar ortaya.
Burada önemli olan manipülasyona kapalı olmasıdır bu yolun. Şimdi Uzlaşma Komisyonunun açtığı web sayfasına girdiğiniz zaman ‘Anayasayla ilgili ne düşünüyorsunuz? Eleştirileriniz nelerdir?’ dediğiniz zaman bu manipülasyona açıktır. Her örgüt, kurum, kuruluş burayı yönlendirebilir. Örneğin sorarsanız halka ‘Başkanlık sistemi mi yoksa parlamenter sistem mi’ diye bu soru yönlendirilir.

İktidar yönlendirebileceği yoldan gidiyor o zaman değil mi?
Evet bu yanlış ve buradan bir şey çıkmaz. Önce veri toplayacağız diyorlar. Bu bana hakaret. Ben bir deneyin verisi değilim ya. Ben nasıl bir toplumda yaşamak istediğimi söylüyorum. Bana veri gibi bakılmasın ve sonra benim üzerimden pazarlık yapılmasın.
Burada BDP’de aynı yoldan gidiyor. AKP, ‘Ben halk adına daha iyisini söylerim’ derken BDP’de aynı şeyi söylüyor. Bırakın da halkın kendisi söylesin. Burada medya da halkın kendi taleplerini iletmesi için kampanyalar örgütleyebilir. Önemli bir araç.
Halkın kendisi için ne istediğine dayanmayan bir anayasanın demokratik olup olmadığını neye göre tartışacaksınız? Her parti kendi siyasi anlayışına göre belirlemek isteyecek, böyle demokratik anayasa olmaz. Partiler, kendi çıkarlarını aşıp halkın çıkarları doğrultusunda hareket etmelidir.

Yol temizliği konusu da tartışılıyor. Anayasa yapım sürecinde, herkesin bir gün tutuklanma korkusu yaşamadan fikirlerini özgürce beyan edebilmesi için kimi kanunlarda değişiklik yapılmasının önemli olduğu belirtiliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
‘Yol temizliği’ isteği, yeni anayasa sürecinden farklı ama birbirini tamamlar bir şey. Yol temizliğinde var olan sistem içinde bu sistemi değiştir deniyor. İster yeni anayasayı yap, ister yapma demokratik olmayan, kısıtlayıcı bu kanunları kaldırmalıyız. Yol temizliği yeni anayasanın önünü açan şeyler değil, demokrasi açısından bizim, halkın önünü açan şeylerdir. Zaten yıllardır antidemokratik yasaların kaldırılması için mücadele verdik. Mesela Anayasanın başlangıç bölümü toptan kaldırılsın istedik.


SORUN ÇIKARMAYAN BİR ANAYASA OLMALI

Peki yeni anayasa, özellikle Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünde nasıl bir rol oynayabilir?
Burada belirleyici olan halkın isteğinin anayasa taşınmasıyla olacaktır. Halk kendisini özgür hissedeceği, mutlu olacağı bir toplum ister. Öyle bir anayasa olmalı ki, sorun çıkarmamalı. Eğer çıkartmışsa da hemen bu sorunu demokratik ve özgürlükler çerçevesinde çözmenin mekanizmalarını getirmelidir. Anayasa, hiçbir alanda sorun çıkarmamalı. Evet Kürt sorunu önemli çünkü demokrasi adına bir şey söylediğiniz zaman devlet karşınıza bu sorunu çıkarıyor. Bu sorunun barışçıl bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Aslında çözmek yerine böyle bir sorunu çıkartmayacak anayasa, olması gereken budur.
Ayrıca Kürt sorunu önemli bir sorundur ve yıllarca silahlı mücadele veren bir örgüt var, bu kadar silahlı adamı var ve halktan da destek geliyorsa bu soruna uygun bir çözüm sunmalıyız. Eldeki silahı bırakınca ne yapacak? Silah bırakanın ne yapacağını güvence altına almamışsanız bu iş zor.
Yeni anayasa karar süreçlerine katılımın önü açılmalı ve olması gereken halk tarafından söylenmeli. Çözüm bu.


HALKA SORMADAN UZLAŞI OLMAZ

Buluşma ortamları sağlandı, bilgiler toplandı. Sonra?
Evet. Burada üç milyon, 5 milyon veya daha fazla kişi bu sürece katılırsa o kadar iyi olur. Halktan bu talepler yani kendisi için ne istediğine dair talepleri biriktirdikten sonra bu taleplerin ortak olanları çıkartılır. Bu ortaklıkta öz nedir, buna bakılır. Bu ikinci aşamadır ve burada uzmanlar görev alır, bilimsel bir çalışmadır. Yani bu özü yansıtan bir anayasa formülasyonu yapılır. Sonra tekrar halka dönülür ve ‘İstediğin bu muydu?’ diye sorulur. Eğer tamamsa Uzlaşma Komisyonunun işi -bu işten anlayanlar, bilim insanları aracılığıyla- bir hukuki formülasyonu çıkartmak olur.
Bizde böyle olmadı, Uzlaşma Komisyonu doğrudan toplantılara başladı. Benim açımdan bu bir uzlaşma değildir. Halkın adına, halkın ne istediğini sormadan ‘Ben bilirim ne istediğini’ diyerek pazarlığa oturmaktır, halkın pazarlık konusu edilmesidir.


HİÇBİR HAK VE ÖZGÜRLÜK SINIRLANDIRILMAMALI

Hak ve özgürlüklerin anayasada genişletilmesi için neler yapılabilir?
Bana göre hiçbir hak ve özgürlük sınırlandırılmamalı. Anayasa da, özgürlükleri ve hakkı kategorikleştirmemeli, aksi halde sınırlandırmalar gelir. Çünkü o kategorilerde ya anayasa yapıcıların çerçevesi ya da batıda kullanılan toplumsal kategoriler kullanılacaktır. Böyle yapıldığı zaman toplumun algılayışını kavramlaştırmış ve sınırlamış olursunuz. Kısa ve öz olmalı ‘Özgürlükler ve haklar ne temelde kullanılır’ bunu belirtmemiz yeterli anayasada. Farklılıkları tanıyarak, onların varlıklarını inkar ettirmeden özgürlüğü sağlamalıyız. Bilim, sanat, seyahat, düşünce, ana dil alanında yani her alanda özgürlük sağlamalıyız.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et