18 Şubat 2010 00:00
AVRUPA GERÇEĞİ
Elbe Nehri üzerinde bulunan Dresden, Doğa Almanyanın en eski ve büyük sanayi kentlerinden birisi.
Elbe Nehri üzerinde bulunan Dresden, Doğa Almanyanın en eski ve büyük sanayi kentlerinden birisi. Tarihi eserleriyle turistik önemi bakımından da Doğudaki diğer kentlerden farklı.
Ama bu kent son bir kaç yıldır tarihi ve sanayisinin öneminden çok, İkinci Dünya Savaşı sırasında, 13 Şubat 1945te, ABD ve İngiliz birlikleri tarafından bombalanmasıyla gündeme geliyor. Sovyetlerin, faşist Hitler ordusunu püskürtmeye başlaması ve faşizmin yerle bir olacağının görülmeye başlanmasıyla birlikte, Batılı güçler, o dönem Alman ekonomisi için önemli olan Dresdeni yerle bir ettiler. Bu büyük bombardıman sırasında tam 20 bin kişi hayatını kaybetti.
Bombardımandan en çok sanayi bölgelerinin etkilenmesi, sanayi teknolojisinin Sovyetlerin eline geçmesini engellemeye yönelik bir girişim olarak değerlendiriliyor.
Son yıllarda Avrupa çapında faşistler, bu bombalama sırasında hayatını kaybedenleri anma adına merkezi gösteriler düzenliyor. Yani; tarihsel gerçeği tersyüz edip, kendi insanlık düşmanı ideolojileri için kullanmak, gövde gösterisinde bulunmak istiyorlar.
Burada bizim için ilginç olan faşistlerin olayı insanlık düşmanı, iğrenç ideolojileri için kullanmasından çok, onlara karşı çıkanlara yönelik devletin aldığı tutumdur.
Faşistler bu yıl da 13 Şubatta Dresdende gövde gösterisinde bulunmam için izin başvurusunda bulundu ve sorunsuz bir şekilde aldı. Ama onlara karşı eylem örgütlemek isteyen antifaşist güçler, devlet tarafından tam anlamıyla kriminalize edildi.
Gerekçe olarak, çıkarılan afişlerde, el ilanlarında halkın Neonazilere karşı barikat kurmaya çağrılması gösterildi.
Bu barikat çağrılarının olduğu parti ve inisiyatif binalarına baskınlar düzenlendi, soruşturmalar açıldı.
Neymiş efendim; yasal, izinli gösteriyi engellemek üzere barikat çağrısı yapılamazmış! Bu yapıldığı taktirde, devletin verdiği yürüyüş izninin hayat bulması engellenecekmiş!
Bu anlayış son yıllarda devlet katında oldukça yayın. Bir kaç faşist her hafta sonu bir kentte sesini duyurmak için eylem izni başvurusunda bulunuyor. Çoğunlukla sorunsuz bir şekilde de izni alıyor. Ardından, faşistlerin sayısından kat be kat fazla güvenlik gücü bu iznin hayat bulması için görevlendiriliyor.
Kentte ya da kasabada, bir kaç Neonazinin yürüyüşü nedeniyle adeta olağanüstü hal ilan ediliyor. Karşı gösteri düzenleyen antifaşistler sürekli tartaklanıyor ve ırkçı gösteriye yanaşmalarına izin verilmiyor. Bu görüntülerin bir benzeri geçtiğimiz hafta sonu Dresdende bir kez daha sahnelendi.
6 bine Neonazi, trenler ve otobüslerle yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde izin verilen alanda buluşturuldu.
Ama bu kez, daha başından kriminal ilan edilen barikat gerçekten halk tarafından kurulmuştu. Değişik kentlerinden Dresdene giden antifaşist güçler ve kent sakinleri, Neonazilerin gösteri yapmasını kurduğu barikatlarla engelledi. Benzer bir tablo iki yıl önce Kölnde gerçekleşmişti.
Dresdende de bir kez daha görüldüğü gibi Alman halkının ezici bir bölümü Neonazilere, faşistlere karşıdır. Onların kara propagandalarına kanmıyor.
Hiç şüphe yok ki; Almanya gibi geçmişi olan bir ülkede Hitlere ve onun kurduğu sisteme özlem duyanlara karşı devletin daha açık ve net bir tutum alması gerekiyor. Çünkü, ortada iktidara geldiğinde ne yapacağı belli olan bir zihniyet bulunuyor. Geçmiş bilindiği halde Almanyanın halen Hitler faşizminin devamı olan örgütlere, kişilere demokratik hak adı altında izin vermesi utanç verici bir durumdur.
Bu utanç elbette, Dresdende olduğu gibi faşizme karşı canla başla direnen halkın değil, gösteri izni verenlerindir.
YÜCEL ÖZDEMİR