10 Aralık 2009 00:00
AVRUPA GERÇEĞİ
Şu sıralar uluslararası diplomasinin önemli gündem konularının başında Afganistan işgali geliyor.
Şu sıralar uluslararası diplomasinin önemli gündem konularının başında Afganistan işgali geliyor. Özellikle işgalde başrolü oynayan ülkeler, bir taraftan içine düştükleri bataklıktan en az zararla nasıl çıkacaklarını düşünürken, diğer taraftan Afganistan üzerinde kimin daha etkili olacağının rekabetini sürdürüyorlar. Yani bir taraftan kader birliği yaparken, diğer taraftan ise kendi çıkarlarını düşünüyorlar.
Halbuki bundan 8 yıl önce İkiz Kulelere yapılan saldırının hemen ardından, 7 Ekim 2001de işgal edilen Afganistanda, Talibanı devirip istikrarı sağlamak çocuk işi sayılıyordu. Evet, Taliban kısa bir süre içinde iktidardan düşürüldü, ama bitirilemedi. Bu yüzden istikrarsızlık bütün bölgeye yayıldı. 8 yıldır istikrar yerine istikrarsızlık yaratan işgalci ülkelerin bir bölümü, artan direniş ve kayıplar nedeniyle bu ülkeye daha fazla asker göndermeyi kararlaştırmış bulunuyor.
Konuşlandırılan 83 bin işgalci askerin yeterli olmadığını kabul eden ABD Başkanı Barack Obama, buna ek olarak 30 bin asker göndereceklerini ilan etti ve diğer NATO ülkelerinden de 7 bin asker göndermesini istedi. NATO ülkelerinin önemli bir bölümü bu talebe olumlu yanıt verdi.
Şu an olumsuz yanıt veren ülkelerin başında Almanya ve Fransa geliyor. Özellikle de Irak işgali sırasında ABD ile birlikte hareket eden İngiltere, İtalya, Polonya, Danimarka gibi ülkeler, ek asker gönderecek ülkelerin listesinde yer alıyor.
Ülkeler arasında bir tasnif yapıldığında, Irak işgaline katılmayan bazı ülkeler şimdilik ek asker göndermek niyetinde değil. Burada özellikle Almanya ve Fransanın tutumu dikkate değer. Almanya ve Fransa ek asker göndermemeye gerekçe olarak, ABDnin izlemiş olduğu stratejiyi çok doğru bulmadıklarını ifade ederek, asıl kararlarını ocak ayında Londrada yapılacak Uluslararası Afganistan Konferansında vereceklerini söylüyorlar. Bu konferansta her ülkenin kendi çıkış stratejisini sunması, bunun üzerinden kartların yeniden karıştırılması talebinin öne çıkması bekleniyor.
Almanya dışişleri bakanı, Ek asker göndermeyi değil asıl Afganistandaki amaç ve stratejiyi konuşmak istiyoruz diyerek, ülkesinin Afganistandaki ağırlığını artırma niyetini dile getirdi. Almanya ve Fransa, son yıllarda özellikle Karzai yönetimini açıkça rüşvetçi ilan ederek, verilen yardımların çarçur edildiğini dile getiriyor. Bugüne kadar ABDnin çıkarlarına dayalı olarak Afganistanda hayata geçirilen politikalar üzerinde Almanya ve Fransanın pek fazla bir ağırlığı olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Onlar ancak kendilerine teslim edilen bölgelerin bekçiliğini yapmaya çalıştılar. Karzai yönetiminin de bu iki ülkenin uyarılarını pek takmadığı biliniyor.
Özellikle Almanya, en fazla asker gönderen üçüncü ülke olmasına rağmen işgalin başında kendisine biçilen rolün sınırlarının genişletilmesini değişik vesilelerle ifade ediyor.
Almanya ve Fransanın ek asker talebini ağırdan alması, izlenen politikalar üzerinde etkili olma, dolayısıyla işgal edilen bölgede ve işgalden sağlanacak imkanlar konusunda daha fazla pay sahibi olma arayışının bir yansıması olarak görünüyor.
8 yıllık işgal, Afganistanda huzur ve güvenin daha fazla asker göndermekle sağlanamayacağını kanıtlıyor. Ama buna rağmen ciddi bir geri çekilme şu anda gündemde bulunmuyor. Çünkü geri çekilmenin emperyalist güçler ve NATO için büyük bir yenilgi olabileceğini, benzer direnişlerin başka bölgelere de yayılarak gelişebileceğini biliyorlar.
Dolayısıyla emperyalistlerin gündeminde şu an çekilme yerine, daha fazla asker göndererek işgali yayma bulunuyor. Ancak, şimdiden üstü örtülemeyen Afganistan üzerindeki paylaşım hesapları, yenilgi olanaklarını daha fazla artırıyor.
Keza, başta işgalci ülkelerde olmak üzere pek çok yerde işgale karşı tepki, henüz kendisini sokaklarda ifade etmese de artıyor. Örneğin Almanyada en son yapılan bir ankete göre halkın yüzde 69u, askerlerin hemen geri çekilmesini istiyor. Benzer durumlar diğer işgalci ülkelerde de söz konusu. Bu, işgalin, işgalci ülke halklarının gönlünde çoktan mahkum olduğu anlamına geliyor. Bütün hesap kitaplar elbette işgalin ömrünü uzatmaya yöneliktir. Ama bu işgalin ne kadar haksız ve barbar olduğu, her geçen gün halkların beynine ve yüreğine kazındığı için, eninde sonunda tıpkı Vietnamda olduğu gibi kaçıp gidecekler.
YÜCEL ÖZDEMİR