19 Aralık 2011 05:31
Begüm Avşar

Ve sıra bizde… Çünkü bizim de sermayeye hizmet eden, neoliberal politikaların devamı için kendisinden istenilen her şeyi yapan, bugüne kadar hiçbir iktidarın cüret edemediği kadar emek düşmanı olan bir hükümetle karşı karşıyayız. İşçinin, emekçinin bütün kazanılmış haklarını elinden alan, kendinden olmayanı bertaraf eden-ki bunu itiraf etmişti-insanların gözünün içine baka baka yalan söyleyen bu iktidara karşı bizim de sözümüz var!
Öyle ki, bu iktidar 12 Eylülcülerle hesaplaşacağını söylemiş, 12 Eylül referandumunu bin bir yalanla pazarlamıştır. Referandumdan önce darbe yıllarında işkencede öldürülen Necdet Adalı’nın mektubunu  okuyup kameraların önünde timsah gözyaşları dökmüş, Necdet Adalı’yı ölüm yıl dönümünde anmak isteyen öğrenciler gözaltına alınmıştır. Müslümanlıktan gem vurmuş, din kardeşlerinin başına bomba yağmasına göz yummuştur. İleri demokrasi demiştir, gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, politikacılar tutuklanmıştır; KCK operasyonu altında binlerce kürt siyasetçisinin tutuklandığı yetmiyormuş gibi, operasyonu protesto edenlerin üzerine ateş açarak cinayet işlemiştir.
Kadına şiddet ve cinayetler almış başını gitmiş, kadını koruyan yasalar çıkarmaktan itinayla kaçınılmış, üstüne mahkemeler tecavüzcüyü koruyan kararlar almıştır. Sadece kasım ayında 16 tane kadın öldürülmüştür. Bu da yetmemiş, devletin kolluk kuvvetleri bizzat emniyette kadın dövmüştür.
12 Haziran seçimleri öncesi KHK çıkarma yetkisini kendisine tanımış, son 9 yıldır yapmak istediklerini KHK’lar sayesinde hızlandırmıştır. 652 sayılı KHK ile MEB teşkilat yasası baştan aşağı değiştirilmiş, kamunun tasfiye süreci tamamlanmıştır. Çalışma bakanı Faruk Çelik, kamu emekçilerinin , imzalayacakları sözleşme üzerinden; yani esnek, kuralsız ve güvencesiz olarak çalıştırılmaya başlanması gerektiğini açıkça söylemiştir.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer öğretmenlere, az çalıştıklarını, dolayısıyla sabah 8 akşam 5 çalışmaları gerektiğini, hatta utanmadan cumartesi günleri de çalışmaları gerektiğini dillendirmiştir, ki biz biliyoruz ki Ömer Dinçer, sözleşmeli öğretmenliğin mimarlarından biridir. Ayrıca ataması yapılmayan öğretmenlere küfür eder gibi kendinize başka bir iş bulun demiş, pervasızlığın sınırı olmadığını bize göstermiştir.
Hayatın tüm alanlarında olduğu gibi emeğin tüm kazanımlarını ve değerlerini  yıkma isteğini Emek Sineması üzerinden de göstermeye çalışmıştır.
Bizler; piyasacı değil, kamusal, nitelikli, demokratik bir eğitim politikası istiyoruz.
Eğitimde siyasi kadrolaşma, sürgünlere son verilmeli, demokratik yönetim anlayışı istiyoruz. Bu talebimize bağlı olarak, Bülent Arınç’ın Bursa’da Memur Sen için söylemiş olduğu (itiraf etmiş olduğu) yandaş sendikacılık yönetim anlayışını tabanlarının taleplerini karşılayamadıkları için eleştiriyor, hiçbir zaman sırtımız sıvazlanmamış, hiçbir iktidarın dalkavukluğunu yapmamış KESK ve Eğitim Sen’in üyesi olmaktan da  gurur duyuyorum!
Örgütlenme ve ifade özgürlüğü önündeki tüm yasal ve fiili engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
Toplusözleşmeli grev hakkımızı istiyoruz.
Ve biz de yukarıda sayılan-ya da sayılamayan, unuttuğumuz- tüm sebeplerden dolayı, hükümeti uyarıyoruz! Üretimden gelen gücümüzü kullanıyor, g(ö)reve çıkıyoruz…                         

*Ceyhan Eğitim Sen İlçe Temsilcisi

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et