19 Aralık 2011 09:26
Hatice Kızılyıldız

Göçün 50.yılını Türkiye’liler olarak buruk kutladığımızı söyleyebilirim. Niçin derseniz ; bugün olmuş halâ yabancıyız. Yarım asır geçmiş, dördüncü kuşak büyümüş halâ yabancıyız. Okuyan gençler eğer biraz çevresi varsa iş buluyor, hatta milletvekili bile oluyor.  Yani kendi ülke insanlarının desteği ile. Eğer kendi aşıreti yoksa ne Alman’lar tarafından ne ülke insanları tarafından yardım ediliyor ! Almanlar “niçin bu kadar okudun ve niçin bizim ülkemize geldiniz” der gibi halâ suçluyorlar. Sanki bizler buraya silâh zoruyla gelip istilâ etmişiz de onların işlerini-güçlerini ellerinden almışız gibi. İstilâ edip özgürlüklerini ellerinden almışız gibi suçlu arıyorlar ama suçlanmaları gerekenleri değil, bizleri suçluyorlar. Bizleri buraya işgücüne ihtiyaçları olan patronları çağırdı, bizler de geldik. Onlar bizlerin iki misli saat ücretleri ile çalışırken, bizler onların çalıştığı ücretin yarısını alıyor, bir de uzun çalışıyorduk. Bugün sanki düzeldi mi ? Aynı. Hatta Sovyetlerin çöküşü ile işverenlerin karşılarında kuvvetli bir sendika olmadığı için korkusuzca istedikleri gibi hareket etmeye başladılar ve  Güçlü bir alternatif olmadığı için de bugün Polonya’dan, Rusya’dan getirdikleri işçilerle işlerini yürütüyorlar. Hem de ne noel paraları, ne izin parası ne de emeklilik parası korkusu olmadan saat ücretleri iki euroya çalıştırıp çalıştırıp geri gönderiyorlar. Yine bizler şanslıyız. Çocuklarımızı getirip burda kalıcı olabildik. İyi kötü emekli de olup emekli parası alabiliyoruz. Ya gelecek nesil ? Ne olacak onların hali ? Bir taraftan iki euroya işgücü bulan işverenler, burdaki yaşayanları korkutmak için de faşizmi körüklüyorlar. İşte SPD deki Sarazi’nin söylemleri, nazilerin içindeki devlet ajanları açık ve seçik ortada, nazileri kimlerin destekleyip korudukları.

Burda en büyük görev Alman solcuları ve demokratlarına düşüyor. Emekçilerin sorunlarının  aynı olduğunu kendi halklarına iyi anlatmalarının gerektiğini. Biz Türkiye’lillerin de Türkiye’deki azınlıklara ve kendiler gibi düşünmeyenlere saldıran Türk nazileri ile neo nazilere karşı birlikte karşı konulamıyacağını ! Faşistin Alman’ı, Türk’ü olmadığını, faşistin faşist olduğunu bilerek hareket etmemiz gerektiğini, Alman antifaşistlerle birliğimizi daha da geliştirerek güçlü bir duruş sergileyip, ırkçılarla ırkçılara karşı yürünmeyeceğinin altını çizerek öyle bir yürüyüşün desteklenmesinin antifaşist harekete yapılan en büyük kötülük olduğu kitlelere anlatılmalı diye düşünüyorum.

Yapılan saldırıların sadece müslümanları hedef aldığını söyleyerek burda hiristiyan-müslüman ayrımını bilerek körükleyip insanların içine kendi ırkçı ve gerici düşüncelerini yerleştirmek isteyenlere fırsat vererek daha çok sömürüleceğimizin ve en çok zararı da biz yurtdışındakilerin göreceği insanlara açık dille anlatılmalı. Anlatılmalı ki gelecek nesillerin kaynaşmalarının önü kesilmesin. Çünkü oynanan bütün oyunlar ülkeler arasındaki sadece emekleri ile çalışanların üzerlerinde oynanıyor. Emekçiler birbirlerine karşı kullanılıyor !  Artık bin parçaya bölünmeyi değil, birleşmeyi düşünüp kitleleri kucaklayacak güvenli, sağlam bir çatı partisinin kurulmasının zamanı.

Yahudilerin dediği gibi iki kişi bir araya gelip bir parti kurmaya devam ederlerse faşizmin çizmesi altında hep birlikte kalıp, iki kişiyi bile bulamaz duruma geleceğiz. Oturduğumuz şehirde faşizme karşı bir protesto yapılacaktı. Bu protestonun gidişatını gördükten sonra yazımı göndermeyi düşünmüştüm. Çünkü protesto küçük bir kasabada olacaktı. Kimlerin ne kadar duyarlı olduğunu görüp ona göre analiz yapacaktım. Bugüne kadar yapılan faşizme karşı geceler, yürüyüşler çoğunlukta antidemokratların öncülüğünde yürüyor, ırkçı faşistler burda masum rolüne soyundular. Ama kendi oturduğumuz kasabada öncülüğün sol partinin çekmesi, antifaşistlerin ağırlığını beraberinde getirdi. Bu bizim açımızdan sevindirici oldu ve onyeti yaşındaki bir Alman gencin okuduğu yazı faşizme bir meydan okuma gibiydi. Bu yazıyı okuyan gencin Alman olması ayrıca güzel bir duyguydu bizler için.

Karl Marx’ın dediği gibi, her türden gericiliğe, her türden ırkçı faşizme karşı dünya emekçileri birleşin yoksa dünya mahvolur..

 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et