19 Ağustos 2009 01:00

Dili tutulmayan türkülerle sarmaş dolaş olmak için


Türküleri sese salınım katarak icra etmek, “Türk halk müziği” sanatçılarının yıllar öncesinde çıkardıkları albümlerde devreye soktukları bir fiil değildi. İcra etmekten çok söylemekle yetinildiği, söylemekten sadece dudak kıpırdatmak anlaşıldığı için, sesin gereksiz yayılmasının ve detone olmasının da önüne geçilemezdi. Türkülerin düz bir mantıkla, ara nağmelere geçişe izin verilmeden notaya alınması, bu sorunların alanını genişletirdi.
Son yıllarda gerçekleştirilen albümler, bir “ara nağme geçidi” sunmaya başladılar neredeyse. Dinleyiciler artık; icra etmek ile söylemenin arasındaki farktan haberdar, detone olmuş ses koleksiyonu yapmayan albümlerle buluşabiliyorlar.
Sanatçılar; “türkücü” olmanın nerede bittiğini, “sanatçı olarak kalma”nın nerede başladığını kavradıkları, türküyü entelektüel birikimin yörüngesinde gezindirdikleri, müzikler-arasındaki kan bağını ciddiye aldıkları, “çırak”lığı, “usta”laşma aşamasında daha fazla önemsedikleri için de bu albümlerin sayısı azalmıyor; nitelik merdivenine her gün bir basamak daha ekleniyor.
Hazırladığı ilk albümünün üzerinden yıllar geçen Güler Duman’ın Özdemir Plak’tan çıkardığı “Türküler Dile Geldi” başlıklı albümü, bu basamağın, hem türküler hem de Duman açısından yerine sapasağlam bir şekilde monte edildiğini, manzarayı bulanıklaştırmadan gösteriyor.
Son çalışmalarında “düet”i tercih eden sanatçının o albümlerdeki performansını solo çalışmasına yansıttığını görmek için dereceleri yüksek mercekler gerekmiyor, ancak “düet” döneminin Duman’ın diskografisinde açılan yeni bir sayfa olduğunu da özellikle hatırlatmak gerekiyor.
Duman’ın “düet” döneminden önceki albümleri ışıkla yarışa katılmışçasına bir anda beklenilmeden biten bir yapıya sahipti; formları özümseyerek ilerlemek mümkün değildi. Sayısı onu bulmayan ezgiler; özensiz seçilir ve özensiz söylenirdi.
“Türküler Dile Geldi” bu bağlamda, hem listeyi uzatan hem de “özen” kelimesini yeniden tanıtan bir Güler Duman imzasını taşıyarak dinleyicisine ulaşıyor. “Uzun hava” formunun denenmediği bu albüm, son yıllarda yaşanan envai türlü deformasyona, mizahın etkili gücünden de yararlanarak, sırı dökülmeye yüz tutmayan bir aynadan bakıyor.
Mizah gibi hüzün de yapmacıklaştırılmamış bir yerelliğin haddesinden geçirilerek, popülist söylemin engellerine takılmadan dinleyiciye sunuluyor. Kadının insan olarak görülmek için harcadığı çabanın dili naiflikten taviz vermeyen bir kompozisyondan süzülerek geliyor dinleyicinin yanı başına. Formu forma ilmekleyerek finale ulaşan albümde geleneğe uyularak yer verilen “halay”larda da irtifa kaybetmeyen Güler Duman, bu albümüyle; koşturmadan karınca adımlarıyla mesafe kat eden bir çalışmanın kalıcı olabileceğini, türkülerin dillerindeki kilidi çözerek gözler önüne seriyor. Sergi kapıları, müzayede kuralları gereği üç otuz paralık insanlık almak niyetinde olmayanlara, her daim ardına kadar açık olacaktır.
Mehmet Akif Ertaş

Evrensel'i Takip Et